konusu itibariyle ülkemizin teröre karşı tavrının yanlışlığına vurgu yapmak istemiş film. teröristi direk olarak suçlu göstermiyor. sadece yapılan uygulamaların yanlışlığına ve yapılması gerekene vurgu yapıyor. yine ağlatmaya programlanmış bir film. zaten ülkemizde ya ağlatma amacı güden, ya da güldürme amacı güden filmler görebiliyoruz ne yazık ki... senaryo olarak çok kötü olmasa da, daha etkili sahnelerin çekilebileceği, daha can alıcı vurguların yapılabileceği bir filmdi. filmle ilgili söyleyeceğim bir diğer nokta ise kesinlikle müzikleri eksik bir film. böyle bir senaryoya öylesine güzel müzikler yerleştirilebilirdi ki, öylesine güzel sahneler çekilebilirdi ki... bu konuda mahsun biraz eksik kalmış. profesyonel bir ekiple, üzerinde durularak hazırlanmış olsaydı bu film böylesine bir seneryoyla bambaşka bir film olabilirdi, belki de klasikler arasına girerdi. filmde sürekli bir mesaj verme kaygısını hissetseniz de, sahneler oradan oraya geçerek bazen bütünlüğü koparsa da ve bence en büyük eksikliği müzikleri olsa da izlenmeye değer bir film diyebiliriz.
hakkında odatvcomda çıkan yazı yeteri kadar olayı aydınlatmaktadır.
GÜNEŞ, NORVEÇTEN Mi DOĞUYOR?
Güneşi Gördümün basın gösteriminin ardından, uzatılan mikrofonlara konuşurken, Sanatçı, muhalif olmalıdır vb. cümleler de kurdu Mahsun Kırmızıgül. 112 dakikalık bir filmin içinde altı yedi ayrı öykü anlatmaya çalışan, yani filminde gereğinden çok konuşan bir yönetmenin bu ;muhalif tutumdan tam olarak neyi kast ettiğini netleştirmesini bekledim ama bir sonuca varamadım.
Öncelikle belirteyim, Güneydoğu ve Kürt sorunu konusunda Sürüden Yola, Işıklar Sönmesinden Büyük Adam Küçük Aşk, Fotoğraftan Fırtınaya kadar onlarca film yapıldı sinemamızda. Güneşi Gördüm, içlerinde en pahalıya mal olanı; Öte yandan da en ucuzu.
Genel olarak, Kürt sorunu çerçevesinde şekillenen bir öykü (öyküler) anlatıyor Güneşi Gördüm. Güneydoğunun, nüfusunun yarıya yakını başka yerlere göç etmiş dağ köylerinden birinde yaşayan bir aileyle tanışıyoruz. Oğullarından biri askerde, diğeri PKK saflarında dağda; PKK militanı oğul, operasyonda öldürülüyor. Devlet, köyü terk etmeleri için baskı yapıyor. Neticede, istanbula doğru yola çıkılıyor. Ailenin bir kolu, insan kaçakçılarının organizasyonuyla Norveçe giderken, diğerleri istanbulda kalıyor.
istanbulda kalanlar, her anlamda cehennemi yaşamaya devam ederken, Norveçe gidenler kısa sürede cennete kabul edilmiş gibi oluyorlar.
Unutmadan söyleyeyim, Güneşi Gördümün istanbul ayağında, toplam öykünün yaklaşık üçte birine karşılık gelen, insan bu ülkede özgürce yaşayamıyor; gibi lafların bolca geçtiği, ailenin gençlerinden birinin travestileşmesine, dolayısıyla cinsiyet ve kimlik değiştirmesine dayanan bir boyut da var.
Peki, Kırmızıgül neye ve kimlere muhalif?
Örneğin, filmde anlattıklarına bakarak, bugün iktidarda bulunan AKPye muhalif olduğu söylenebilir mi? Hayır;
PKKya? O da değil;
Başından beri Kürt sorunu konusunda binbir hesap yapıp senaryo geliştiren ve uygulayan ABDye en ufak bir muhalefet yapılıyor mu filmde? Zerresi yok, ABDnin adı bile geçmiyor.
Kürt sorunu konusunda önemli figürlerden biri olan Avrupaya Ne muhalefeti, Mahsun Kırmızıgüle bakarsanız, Kürt güneşi Norveçten doğuyor. Avrupaya kapağı atan, eh arada bir memleket özlemi çekiyor tabii ki ama vallahi hayatını yaşıyor! Türkiyedeki devlet babanın zulmünden kaçanlar, Batının devlet anasının şefkatli kollarında mutluluğu buluyor.
Feodalizme de bir eleştirisi yok Kırmızıgülün, kapitalizme de
Yemin etsem başım ağrımaz, insan kaçakçılarına bile muhalif değil yönetmenimiz.
Filmde, biri iyi diğeri kötü iki subayla temsil edilen Türk ordusuna? Evet, belki biraz bu konuda muhalif tutumdan söz edilebilir ama o konuda da tam anlamıyla ne şiş yansın ne kebap tavrı, katıksız bir oportünizm söz konusu.
Özetle, Türkiyede Kürtler de travesti-transseksüeller de büyük baskı altında deyip yeni bir şikayetnamenin yazıldığı; seyirciyi baştan sona ağlatıp, ele attığı her konuda (Kürtler, ölen askerler ve PKKlılar, göçmenler, yetimhanedeki yavrular, zihinsel özürlü çocuklar, travestiler) inanılmaz biçimde duygu istismarı yapmaya soyunan bir film Güneşi Gördüm.
Neyse sonuçta, elbette savaşa muhalif olduğunu söyleyecek Mahsun Kırmızıgül ama barış da bu kadar çok ama boş konuşarak, Batıdan insaniyet ve yardım eli dilenerek gelmiyor işte.
mahsun kırmızıgül'ün 22 eylül'de çekimlerine başlayacağı film. film türkiye'nin doğusunda ve yurt dışında çekilip cansel elçin, hüseyin avni danyal gibi oyuncularla anlaşıldığı yönünde haberler var. kırmızıgül tuba büyüküstün'ü de ikna etmeye çalışıyormuş.
edit: tuba büyüküstün senaryoyu çok beğenmesine rağmen asi dizisinin çekimleri yüzünden evet diyememiş. diğer iki oyuncu da benzer sebeplerden dolayı bu projede yer alamamışlar.
empati yapacakmışız, öyle diyor film. iki taraftan bakın diyor, rezilliği görün diyor. ben şurdan bakıyorum arkadaşlar, ister katılın, ister katılmayın; filmde işlenen aynı zorlukların 10 katı, aynı çileler, aynı şeyler; bir çerkez, bir laz, bir arnavut, bir boşnak, bir azeri, bir tatar vs vs vs vs bu milletin temel örgün yapısında yer alan her türlü halktan insan, bu toprakların dokusunu oluşturan her kimse; başına gelseydi, bu insanlar travesti olmadan, terörist olmadan bunları çözerdi; çözmüştür de zamanında.
türkiye nin genel olarak en büyük sorununun kürt sorunu, kürtlerin en büyük sorununun ise ağlaklık olduğunu gözler önüne seren filmdir.
ben kurtuluş savaşı zamanında benim 55 halkım elele savaşırken, güneydoğuda 14 tane isyan çıkartanları, ben 57.alay çanakkalede şehit olurken sazlıkta sakalananları, ben türkiye milli takımı maç kazandığı için sevinen vatandaşları almanyada dövenleri, ben cumhuriyetin ilk yılllarında 20 tane isyan çıkartanları, ben kundağında bebeklere kurşun sıkanları, ben istanbulda kaldırımları parselleyenleri, mafyayı, kapkaç çetelerini, arabaları kundaklayanları, ben 50 çocuk yapıp hiçbirini okula göndermeyenleri, ben döktüğümüz asfalt daha kurumadan kazma kürekle kazıyanları, ben izne giden 20 yaşında silahsız mehmetçiğimi kurşuna dizeni gördüm. ben ihanetin , vefasızlığın, kıymet bilmezliğin, kahpeliğin ağa babasını gördüm.
sen güneşi görsen ne olur, görmesen nolur mahsun? lo lo mahsun? ho?
diğer taraftan ödp ve dtp nin müthiş destek verdiği filmdir. apo yakalandığında ahmet kaya nın ve ibrahim tatlıses gibi sanatçıların(!) pkk ya maddi, manevi ve lojistik açıdan yardım ettiğini açıklamıştı; 2-3 sene sonra pkk nın şimdi ki başınıda yakalarız, oda çıkar mahsun kırmızıgül bize şu kadar yardım yapmıştı der.
sonra bizim ahmet kaya, ibrahim tatlıses, lo lo mahsun kasetleri alan, onların filimlerine giden demokratlarımız, kazandırdıkları para ile mehmetçiğe sıkılan kurşunu vicdanında hissetmeden, haberlerde çıkıp evladına ağıtlar yakan bir şehit anasını "zaplar", yemekteyiz programını seyreder.
süper hiper entel dantel aydın kaydın bir toplumuz ya, evlatlarımıza kurşun sıkan tiplemelere acımadığımız kalmıştı. veya mevzubahis acıtasyon yapan bir filme/adama para kazandırmadığımız.
filmin çekilmesinde emeği geçen herkes benim için bitmiştir. sanat adına kimse canını veren şehitlerin veya evladını veren şehit analarını ezip geçemez. bu, biz sıcak yuvamızda kıçımızın üzerinde rahat rahat entry girelim diye toprak altında bulunan insanlara ihanettir.
şimdiden beni ağlatmayı başarmış film. vizyona gireceği tarih yaklaştıkça umarsızca, fütursuzca ağlıyorum. beni emo bir hayata sürükledi bu baş yapıt. kent reklamlarılarının uzun metraj hali ilk filminde de olduğu gibi bu filmde de mahsun seyircinin gözünde yaş olacak, gönlünde taht kuracaktır.
bir filmin iyi olup olmadığına, ya da olup olmadığına, oyuncu kadrosuna bakarak karar verecek olursak eğer, olmuş film. fragmanı hayli şaşırtıcı ve inandırıcı. ancak, terörün bölge insanları üzerinde ve toplumda yarattığı olumsuz etkiler, neden hep ışık ve güneş kavramlarıyla birlikte düşünülüyor acaba, bunu şimdi, şu an merak ettim birden. olsun bunu duymak bile dedim ya heyecanlandırdı beni;
memleket isterim
gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
memleket isterim
ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
kardeş kavgasına bir nihayet olsun.