ateyizler birliği başganı gibi davranıp cevaplayayım olayı. bu arada overlok makinesi ayağınıza geldi hanımlar.
öncelikle ışık nasıl aydınlatır sorusuna cevap bulmamamız gerek, (3d program kullananlar bilir çok kafa s*ken bir konu) ışık bir dalga halinde ilerleyen fotonlardan oluşur, bu fotonlar her carptığı yüzeyden bir renk pigmenti kopartır, ve rengi bir sonraki çarpma alanını götürür, bir miktar yansıtır. yani gördüğümüz hiçbir renk saf bir renk değildir aslında, fotonların başka yüzeylerden sekmesiyle bir karışım oluşur, ancak son sektiği nesnenin rengi baskın şekilde ağırlıktadır. bu nesnelerden carpan fotonlar bir sonraki sekmede gözümüze carparsa karşımızdaki nesneyi görürürüz, yani nesne aydınlanmış olur.
nesne aydınlandı ancak ortam halen karanlık, bunun sebebide fotonlar nesneden gözümüze gelene kadar atmosfer, içindeki diğer otomlara da çarpar bunlar havayı oluşturan oksijen, hidrojeni, azot, toz zerrecekleri, buharlaşmış su atomları....
uzayda herhangi bir atmosfer yada yoğunlaşmış elementler toz zerreciklieri olmadığı için karanlık görünür. yani fotonlar herhangi bir yere çarpıp renk değiştiremediği için, siber ağ gibi sekip ortamı saramadığı için insan beni bunu algılayamaz. yalnızca ışığın ilk çıkış kaynağını ve bir sonraki çarpacağı nesneyi görürüz. ortada kalan alan ise zifiri karanlıktır.
ancak çok uzun bir mesafede geriye çekilir ve evrene bakarsanız evreninde dünya kadar aydınlık olduğunu görürsünüz.
bunun sebebi ise gezegenler yıldızlar uzay boslığunda hareket eden astroidler vs. bir toz zerresi kadar küçülüp o orantıda dünyanın atmosferi kadar yoğunlaşmış olur. tek bir farkla, bir ışık kaynağıyla değil milyonlarcasıyla aydınlanıyor olur.
edit: kafayı kaldırınca uzayı gördüğünü sanıyor bazı arkadaşlar sanırım.
saçma bir soru gibi görünse de aslında son derece mantılı bir sorudur. ve avrupa'da çok uzun dönemlerden beri sorulan ama cevabı 20. yüzyıla kadar verilemeyen sorudur. 20. yüzyıla kadar yapılan bütün hesaplar gecenin gündüzden binlerce kat daha parlak olması gerektiği sonucunu verirken gerçek öyle değildi çünkü evren genişliyordu ve bir başlangıcı vardı. işte bu yüzden evrende ki milyarca yıldız uzayı aydınlatmaya yetmiyordu.
Kabaca ışığı görebilmemiz için cisimlere çarpıp göze gelmesi gerekir. Uzayın bir boşluk olduğunu düşünürsek karanlık gözüküyor. Zaten ışık yıldız, ay gibi Cisimlere çarptığında parlaklıklarını görebiliyoruz.
Aslinda isik ve spektrumal yayilim algisaldir. Yani gunes isinlari uzayda sonsuz uzunluga ulasiyor olabilir ama biz bunu algilayamayiz. Hatta ve hatta suan bigbang olurkenki isinlar bizim dunyamiz da dahil tum evreni aydinlatan isin demetleridir. Sadece yayildikca biz onu az algiliyoruz.
güneşin uzay boşluğunda kapladığı büyüklüğün bizim sandığımız kadar olmadığını, evrende çok küçük bir yıldız olduğunu bilirsek bu küçük yıldızın uzay boşluğunu aydınlatmaya yetmeyeceğini daha iyi anlarız.
"E yuh yani" ünlemi eşliğinde cevaplayacağım soru. Hiçbir enerji kaynağı sonsuz enerji sağlamıyor da o yüzden. Güneş de bunlardan biri. Yaydığı enerji* uzayda sönümlenerek yayılıyor. Tam da dış gezegenlerin neden dünya'dan soğuk olduğu sorusuyla aynı cevap yani.