Bu gidisle gerceklebilcek bir sey.ama anlamak istemiyorlar suan asiri derecede bunun icin propaganda yapiyorlar.kurtce konusamiyoruz ozgur degiliz diyorlar iyi de be kardesim simdiye kadar sen neden kurtsun neden kurtce konusiyorsun diyen oldu mu? Sana bu konu hakkinda kisitlama koyan oldu mu ? Ayrim yapan var mi ? Sen kurtsun bu hastanede tedavi olamazsin bu okulda okuyamazsin diyen var mi ? Nasil bu kadar zaman yasadik bu yapilan oyunlara alet olmanin piyon olmanin anlami ne ? .ayni koyde beraber buyuyen iki cocugun sonra dagda birbirini oldurmesinin anlami ne ? Dilinizi konusun size birsey diyen yok.ayrim yapan yok.hala neyin pesindesiniz ?
Simdi herkes bir gaza geldi asarim keserim diye bagiriyorsunuz ulkemizin topraklarini bolusmek derdindesiniz ama unutmayin biz bu topraklari beraber kurtardik.ayni koylerde yasadik.birileri bunlari unutturmak istiyor ayrilmamizi istiyor ama bu kimin isine gelir sizi daha mi ozgur yapar.sadece baskalarinin sizi somurmesini saglar.durduk yere,olan ama kabul etmediginiz ozgurlugunuzu isterken tamamen bir kukla olursunuz.karsi cikip bagirmak isyan etmek yerine oturun dusunun sorgulayin
hala çıkmadı iç savaş diye gezinen leylalar nerede yaşar merak ettirir adama.
ulan, hiç mi yakın çevrenden şehit olan yok? bir çatışmanın iç savaş olması yahut "ayrılıkçı hareket" olarak adlandırılması benim için çok da farklı değil. ölen var, canı yanan var, yetim kalanı- öksüz kalanı var.
kendilerini insan yerine koymadıgımızdan yüce "türk" milleti olarak ayaklanmıyoruz. Ayaklandıgımız takdirde hepsinin 7 ciddini ayakta "bip"eceğimizin bilincinde olduklarından dolayı sürekli erteliyorlar sanırım ayaklanmayı bu gidişle bir kac yuzyıl daha erteleyeceklerdir ..
güneydoğu'da bir iç savaş başlıyor.!
uyanin.. uyanin... uyanin artik..!
bu sözler uğur mumcuya ait. 1991de söylemiş ve cumhuriyet gazetesinde yazmış.
bu bir devlete meydan okuma ve bir ayaklanma hazırlığıdır!
yıl 2010. 21 aralık, salı.yukarıdaki sözler de mhp genel başkanı sayın devlet bahçeliye aittir.
91de, mumcunun bu sözlerinden sonra ne oldu?
2010da sayın devlet bahçelinin bu tespitlerinden sonra ne olacak?
şimdi size tarihimizi konuşturacağım, ben bir şey demeyeceğim. bakın yakın türk tarihi ne diyor bize ;
yıl 1991. martın 13ü. uğur mumcu, ankaradaki bürosunda, oldukça öfkeliydi. devlet makamlarının iraklı iki peşmergeyi, barzani ve talabani, muhatap almış olmasına çok içerlemişti. ona göre devlet, bunu yapmış olmakla güç ve otorite kaybediyordu. çalışma masasına geçti. beyaz bir sayfa açtı. kalem yazıyordu ama düşünceleri yazdıklarından daha ağırdı;
celal talabani ve mesut barzani hangi sıfat ile türkiyeye çağrılıyor? dışişleri sözcüsünün gayri resmi nitelik taşıdığını ileri sürdüğü bu gizli görüşme devlet adına nasıl yapılabiliyor? devlet adına kim, nasıl yetki kullanıyor? bu ülke dışişleri bakanlığı yok mu? tbmm yok mu? hükümet yok mu? genelkurmay yok mu? bu gibi konuların görüşüldüğü milli güvenlik kurulu yok mu? yetkili kurumlar ve kurullar yok mu? partiler yok mu? kamuoyu yok mu1?
aynı yıl, aynı ay ve belki de aynı saatlerde, jandarma istihbaratının güçlü isimlerin binbaşı ahmet cem ersever, şırnaktaki bürosunda, 91 yılı itibariyle iraktaki gelişmeleri üst makamlara rapor ediyordu. durum endişe vericiydi. pkk terörü siyasi bir projeye dönüşüyordu. umarım, beni anlarlar, diyerek aldı kalemi ve yazdı;
çok açık olarak ifade ediyorum; bu bölgede (kuzey irak) emperyalizmin denetiminde bir kürt devleti kurulmak isteniyor. apo, önderlik sorununa ilişkin kitabında, bütün kürdistanı parçalara ayırmıştır. bu parçalardan türkiye kürdistanın tüm kürdistana önderlik edeceğini yazmıştır. şimdi parçada önderlik değişti. ipleri elinde tutan emperyalistler, şimdi kuzey iraka kendi denetimlerinde bağımsız bir kürt devleti kuracaklardır. daha sonra, türkiye, iran ve zamanla suriyede çıkan kargaşalıklara bu kürt devleti, size yardımcı olayım diyecektir. türkiye cumhuriyetinin kuzey irakla ilişkisi pkk temelinde şekillenmiştir. bu yanlıştır. sonuçta işte talabani gibi siyasi bir fahişe çıkar, pkkyı koz olarak kullanır2
binbaşı ersever böyle diyedursun, uğur mumcunun ise öfkesi hala dinmemişti. izlenen siyasetin yanlışlığını tüm gücüyle haykırmasına rağmen ülkede değişen bir şey olmuyordu.
türkiye, emperyalistlerin tuzağına düşürülmüş ve bu tuzak içinde sürükleniyordu. mumcu yeniden kalemini bir hışımla aldı ve yeniden yazdı;
kürt sorunu, ülke topraklarından parçalar kopararak değil, din ve mezhep bayramlarını silahlı çatışmalarla körüklemekle değil, abd ve cia destekli kürtçülükle değil, edirneden ardahana, ağrıdan izmire, diyarbakırdan antalyaya kadar her yerde insan haklarına saygıyla çözümlenir. türkü kürte, kürtü türke, aleviyi sünniye düşman eden bu emperyalist siyasetin türkiyeye neler getireceğini görmemek için kör ve sağır olmak gerekir. ya da gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde olmak!
uğur mumcu, türkiyenin içine çekildiği tuzağı inatla ve açıkça yazıyor, anlatıyor ve konuşuyordu. emperyalizme karşı mücadelesinden, bağımsız ve özgür bir ülke amacından asla vazgeçmeyecekti. gerçekten de türkiye, aslında bir bilinmeze değil, sonu belli bir yolda sürükleniyordu. 1991 körfez savaşında bir koyup üç alacağız diyen özalın izlediği siyaset, bir yandan irakı parçalıyor, öte yandan türkiyeyi etnik ve dini temelde farklılıklar üzerinden ayrıştırıyordu. gidişat iyi değildi. aynı süreçte, bu tehlikeyi bir başka köşede ve bir başka açıdan gören bir binbaşı da, üst makamlara rapor üstüne rapor yazıyordu:
Şemdinliye dikkat, Şemdinliye dikkat edin. Apo Her şey Bir parça özgür vatan sloganındaki özgür vatanın Şemdinli olacağını söylüyor A. Öcalanın 92 yılı hedefi; Botan- Behdinan savaş hükümetini kurmak, ulusal meclis için seçimleri yapmak ve batı illerinde yeni bir örgütlenme ile batı da terörü tırmandırmaktır
Botan, Van-Hakkari-Şırnak illerimizin çevrelediği bölgeydi. Behdinan ise, Hakkâri-Şırnak hattının güneyindeki Irak toprakları. Sözde savaş hükümetinin Türkiyedeki merkezi Şemdinli, Irakta merkezi ise Zaho olarak planlanmıştı. Öcalan, bir yanda terörün şiddetini tırmandırırken, bir yandan da halk isyanı hazırlamakla meşguldü. Uğur Mumcu, bu kara planı haykıran en güçlü isimdi. Ulusal kurtuluş savaşları, emperyalist devletlerin gizli istihbarat örgütlerine ve bu devletlerin siyasetlerine güvenilerek yürümez. ingilizlerin 920-1930 yılları arasındaki Kürt siyasetleri, 1974 yılındaki Barzani Carter-CIA ilişkileri ve Bushun en son Kürt Oyunu bu gerçeğin en güçlü kanıtlarıdır diyerek, dikkatleri kurtuluş savaşımızda çıkarılmış olan isyanlara ve ardındaki emperyalist siyasete çekiyordu. Mumcu açıktan haykırıyor ve Lozan ile Cumhuriyeti kuran Türkiye, izlediği ABD yanlısı siyaset ile Sevre geri dönüyor diyordu;
Çekiç Güçün amacı, Federe Kürt Devletinin kurulması ve kurulan bu devletin Batı askeri gücüyle korunmasıdır. Bu sonuç, Kürtler açısından Kürtlere özerklik veren 1920 Sevr Anlaşmasının 64. Maddesinin gerçekleşmesidir Çekiç Güçün koruması altında ve Amerikan mandacılığında bir Kürt devleti kuruluyor5
Bu sırada Öcalan, Botan-Behdinan sözde savaş hükümeti kurabilmek için devlete karşı isyan hazırlıklarına başlamıştı bile. Binbaşı Ersever, belki de son bir çırpınışla, bu tehlikeli gidişatı belirten raporunu yazmış, imzalamış ve hemen göndermişti;
Apo, militanlarına verdiği talimatlarda isyan konusunu özellikle vurguluyordu; Genel bir ayaklanmaya hazırlanın, tarihi gün gelip çattı. Silahı olmayan silahlansın, parası olmayan silahı PKKdan istesin. Her ev bir sığınak hazırlasın. Evlerinize gerekli malzemeyi stok edin. Ayaklanma komiteleri kurun. Herkes gücü oranında ayaklanma komitelerine yardımcı olsun.. şeklinde talimat gönderiyordu
Uğur Mumcu daha fazla sabredemedi ve son noktayı koydu;
Güneydoğudaki olayları, ne yazık ve ne acı ki Lübnan iç savaşındaki olayları izlercesine izliyoruz. Güneydoğuda bir iç savaş başlıyor! Uyanın Uyanın Uyanın Uyanın artık!
Mumcu doğru söylüyordu, Cem Erseverin raporlarında yazdıkları da doğruydu. Öcalan, 92 Nevruzunda bir ayaklanma başlatmak istiyordu. Bu amaçla yerel düzeyde yapılan PKK hazırlıkları ve olayları tırmandırma taktikleri ise şöyleydi;
her mahallede bir ayaklanma komitesi kurulmuştu. Komite görevlileri, günlerce önceden ev ev dolaşarak, herkesin neler yapması gerektiğini anlatmışlardı. Halkın tümü, önde kadınlar ve çocuklar olmak üzere sokağa dökülecekti. Görev verilenler, PKK bayrak flamalarıyla Apo
posterleri ve TCnin sömürgeci faşist olduğunu, Kürtlerin bağımsız devlet kurması gerektiğini belirten dövizler taşıyacaktı. Herkes ayrıca yıllardır Aponun militanlarına ezberlettiği sloganları haykıracaktı; Vur Gerilla Vur, Kürdistanı Kur, Kürdistan Faşizme Mezar Olacak, Kahrolsun TC, Yaşasın Apo, Yaşasın PKK
Ve düğmeye basıldı
21 Mart Nevruz öncesi özellikle Cizre, Silopi, Şırnak, Nusaybin gibi yerler başta olmak üzere binlerce silahı şehirlere ve köylere sokarak, işbirlikçilerin eline tutuşturuldu.
20 Martı 21e bağlayan gece, çoğu askeri karakol ve kışlaya, polis karakollarına, devlet binalarına, devlet memurlarının evlerine olmak üzere yüz binlerce mermi atıldı. Bunun isi mi de Nevruz şenliklerine hazırlık oldu. Hatta şenlikler birçok yerde havan topu ve roketatarlarla yapıldı. Mermilerin çoğu kamu güvenliğini, genel asayişi sağlamakla görevli güçlerin bulunduğu binalara ve lojmanlara yönelmişti. Bir başka deyimler birçok yerde, masum Nevruz şenlikleri PKKnın, halkı siper ederek topyekûn bir saldırısına dönüşmüştü7.
Çatışmalar yer yer ve günlerce sürdü ama alınan güvenlik önlemleri ve halkın sağduyusu ile bu yerel çatışmalar, topyekûn bir kalkışmaya dönüşmedi. Öcalanın bu girişimi sonuçsuz kaldı.
Halk isyanını gerçekleştiremeyen Öcalan, 92 Ağustosunda, bu kez hudut karakollarına yöneldi. Botan-Behdinan sözde savaş hükümetini kurabilmek için, adeta çılgınca denilecek bir cüretle karakollara saldırıya başladı. Saldırıların merkez üssü Şemdinliydi.
Teröristler Şemdinli bölgesi hudut içinde Çarçella ve Balkayalar(Julia Dağı)da, hudut dışında ise Hakurk, Basyan, Zagros ve Jermada çeşitli saldırı üsleri teşkil etmişlerdi. 1992 yılının Ağustos ayı itibariyle, yaklaşık beş bin kişilik bir terörist gurubu Şemdinli kuşatmıştı. Amaçları; hudut karakollarını ve Şemdinliyi kısa süreli de olsa ele geçirmek ve sözde savaş hükümetini ilan etmekti. Bir ay içinde, imha amaçlı üç büyük karakol baskını yaşandı, öne Alan(Helena), ardında Aktütün( Bezele) ve nihayetinde Derecik(Rubaruk) karakollarına baskın tarzında eylemler yapıldı. Çıkan çatışmalarda 74 asker şehit düştü. Bununla birlikte, halkın desteği ile Mehmetçik örgüte ağır bir darbe vurdu.
Bu girişimi de sonuçsuz kalan Öcalan, halk ayaklanması (Serhildan) düşüncesini geçici olarak askıya aldı. Buna karşılık, bir yanda silahlı güçlerini elde tutarken, öte yanda, Türkiyelilik, demokratik ve kültürel hakları, ana dilde eğitim gibi masum demokratik istekler görüntüsü altında, terörü siyasi alana taşımaya başladı.
Aradan yıllar geçti. Uğur Mumcu ve Cem Ersever 1993te öldürüldü. Her ikisinin de cinayeti faili meçhul kaldı, katiller bir türlü bulunamadı. 1999da Öcalan Türkiyeye, bir ABD-israil operasyonuyla, teslim edildi.
2002de Türkiyede siyaset değişti ve AKP tek başına iktidar oldu. Teröre siyasi çözüm adı altında, Öcalanın nerdeyse tüm istekleri yerine getirildi, ama bir şey hariç, o da; Öcalan ve ekibi devlet yönetimine bir türlü getirilemedi, Kürdistan kurulamadı.
Şimdi Öcalan imralıda yatıyor, ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış bir hükümlü. Silahlı güçleri yine ayakta. Ardına aldığı küresel güçler, yine desteğinde. Sözde savaşa hükümeti kurmak ve Serhildan dedikleri halk isyanını çıkarmak düşüncesi, yine akılda.
Önceden planlanmış olan ve KCK adıyla bilinen halk Meclisi kuruldu, çalışıyor. Geriye bir tek isyan kaldı yani Sehildan; isyan çıkarak Devleti dize getirmek, hem hapisten kurtulmak, hem de Doğuda yönetimin başına geçmek.
Peki nasıl?
1. 92de planlanan ayaklanma, halk desteği olmadığı için gerçekleşememiştir.
2. Çiller siyaseti 93te getirilerek şiddet tırmandırılmış ve güvenlik gerekçesiyle 3.225 köy ve mezra boşaltılmıştır. Yaklaşık iki milyon insan göç ettirilmiştir.
3. Göç eden insanlar, kasten kendi kaderine terke edilerek mağdur bir halk kitlesi ve gençliği yaratılmıştır.
4. Habur açılımıyla terörist guruplar, bu mağdur halk ile buluşturulmuş, ayrılıkçı Kürt hareketine halk desteği sağlanmıştır.
5. Bu destek ve AKP Siyaseti eliyle PKK terör örgütü, Doğu ve Güneydoğuda güç ve otorite haline getirilmiştir. Artık arkasında belli bir halk desteği vardır. 92de gerçekleştirilemeyen ayaklanma şartları artık oluşmuştur.
ŞiMDi DiKKAT!
Bu bir PKK değil, AKP projesidir!
Bir zamanlar Erbakanın bu olacak ama kanlı mı olacak, kansız mı olacak sözlerindeki ana fikir Erdoğan siyasetiyle; Kürdistan kurulacak ama kanlı mı olacak, kansız mı şeklinde dönüştürülmüştür.
Erdoğan siyaseti Türk milletini tehdit etmektedir, nasıl mı?
Erdoğan siyaseti, ABDnin projesine uygun olarak Kürdistan kurulmasına karar vermiştir. Türk milletine iki seçenek sunmaktadır;
1. Ya bana oy vereceksin, ben kansız bir şekilde Kürdistanı kuracağım!
2. Ya da bana oy vermeyeceksin, ben de ayaklanma çıkarıp, kanlı bir şekilde yine Kürdistanı kuracağım!
Bu iki seçenek nasıl uygumla geçecektir?
iLK KURŞUN
1. PKKya destek verilerek ayaklanma potansiyeli yaratılmıştır.
2. Haziran 2011 seçimlerine kadar Özerk Kürdistan Kürdistan Bayrağı Kürtçe ana dilde eğitim gibi tartışmalar hız kazanacak, yer yer Doğuda halk hareketleri tırmandırılacaktır.
3. Seçimlerde AKP tek başına iktidar olursa, hemen Anayasayı değiştirecek; Türk kimliği kaldırılacak, yerey yönetim reformu denilerek belediyelere ÖZERKLiK verilecektir. Kaynak ve insan yönetimi ardında israil ve ABD olan PKKnın eline geçecektir. Anayasada Türkiye üniter olacak ama fiiliyatta Özerk Kürdistan hayata geçirilecektir.
4. Barzani Kürt Devletini ilan edecektir.
5. Doğu bir halk hareketiyle sözde bir referandum yapılıp, Barzani Kürt devleti ile birleşmek kararı alınacaktır. Bundan sonrası yine ayaklanmaya dönüşecektir.
AKP TEK BAŞINA iKTiDAR OLAMAZSA;
ZATEN TABANI HAZIR OLAN AYAKLANMA, TEMMUZ AYI iTiBARiYLE BAŞLATILACAK VE YENi GELEN HÜKÜMET, BiR AYAKLANMA iLE KARŞI KARŞIYA KALACAKTIR.
Bu olası ayaklanmanın merkez üssü Hakkari, Yüksekova ve Şemdinlidir. Osmanlıda ilk Kürt ayaklanması olan Şeyh Ubeydullah ayaklanması Şemdinliden başlamıştır. PKKnın ilk saldırısı Şemdinliye yapılmıştır. Şemdinli, Barzaninin Kürt devletine giden en kısa yoldur. ilk isyancı başı Şeyh Ubeydullah Şemdinli Bağlar köyündendir. Nakişbendi Şeyhi Seyyid Tahanın oğludur.
TÜRKiYE NE YAPABiLiR?
1. Türk milleti uyanmalı ve AKPnin bir siyasi parti değil, siyasi bir proje olduğunu görmelidir. Bu amaçla Türk aydınları karış karış Anadoluyu gezip halkımızı aydınlatmalı ve tehlikeden haberdar etmelidir.
2. Nakşibendî tarikatına üye olan kardeşlerimiz, AKPnin yarattığı bu tehlikeden haberdar edilmelidir. Çünkü bu ayaklanma, Nakşî Kürt ağaları ile PKK ağaları tarafından hazırlanmakta ve Gülen siyaseti buna destek vermektedir8.
3. Türk Ordusu böylesi bir tehdide karşı çok geniş çaplı bir harekât planını şimdiden yapmalıdır. Bu plan içerinde, ayaklanma bastırıldıktan sonra, hayata geçirilmesi düşünülen reformlar da yer almalıdır; Tarikat ve cemaat okul, yurt ve pansiyonların devletleştirilmesi, özel okulların devletleştirilmesi, toprak reformunun yapılması, cehaleti ortadan kaldıracak bir seferberliğin hayata geçirilmesi, feodal ağalığa son verilmesi, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi gibi ekonomik, sosyal reformlar
4. Siyasi partiler güç birliğine gitmelidir. Türk ordusuna yapılan haksız saldırılara karşı, tüm siyasi partiler harekete geçmeli, bu saldırıları durdurmalıdır. Tüm siyasi parti başkanları Genelkurmay Başkanlığını ziyarete gitmeli ve olası bir ayaklanma tehdidinin nasıl bertaraf edileceği konusunda görüş alış verişinde bulunmalıdır.
Bu amaçla Türk milleti AKP siyasetini derhal değiştirmek için, yeni ve milli(ulusal) bir siyaseti iktidara taşıyacak şekilde oylarını birleştirmelidir.
Kaybedecek zaman yoktur, geçen her zamanda ayaklanma yapmayı düşünenler, halk desteklerini artırmak için ellerinden geleni yapacak, dolayısıyla bu tehdit her geçen gün büyüyecektir.
Bu bir komplo senaryosu değildir, senaryo diyenler, açıp yakın Türk tarihinde çıkan isyanları iyi okumalıdır. ABD, Kuzey Irakta, 2011de, bağımsız bir Kürt devletinin kurulduğunu ilan etmeye hazırlanmaktadır.
Ben bir kişiyim, tek. Sizlerin desteğiyle tek başıma bu mücadeleyi sürdürüyorum, kimseyle organik bir bağım yoktur.
Bu mücadeleye katkım sınırlıdır, biliyorum.
Yazıyorum, Anadoluyu karış karış gezip anlatıyorum. il, ilçe ve köylere, üniversitelere gidiyor ve bu tehlikeyi açık açık anlatıyorum. Bir yandan da istanbul soruşturmasıyla uğraşıyorum, bize baskı yapıyorlar, susturmaya çalışıyorlar, bir ölçüde tehdit ediyorlar ama hepsine ailece katlanıyor, mücadeleyi bırakmıyoruz asla bırakmayacağız.
Bizi bu mücadelede destekleyen kardeşlerim. Kardeşler arasına kan girmeden bu tehlike yok edilmelidir. Araya kan girdiğinde, tehdit daha da ağırlaşacaktır.
Hem bizi desteklemek hem de bu mücadeleye, bizim çalışmalarımız çerçevesinde, katkı sağlamak istiyorsanız; Kurt Kapanı( Tehlike Yakın ve Ağır) ve ihaneti Gördüm kitabını alınız, gücünüz ölçüsünde ücretsiz dağıtınız, okuyunuz, okutunuz, köylere gönderiniz, öğrencilere ücretsiz veriniz, köy öğretmenlerine gönderiniz, Gülen cemaatine yakın olanlara gönderiniz, herkesin bu tehlikeyi görmesini sağlayınız.
Amaç, halkımıza, bu yolu da kullanarak, ulaşabilmektir. Tehlikeyi gören Türk milleti, sağduyusunun gücüyle bu tehlikeyi yok etmesini bilecektir.