bugün

Kurtuluş Savaşı sırasında Fransızlara karşı en ağır darbelerin olduğu yerdir.
gaziantep gibi sanayisi gelişmiş bir ili bünyesinden bulunduran bölgedir.
kaçak elektriğin en fazla kullanıldığı bölge.
türkiye nin yedi bölgesinden birinin ismidir.
Gerçekte bölgedeki durum içler acısıdır. Bir bakkala gidip fiş isteyemezdiniz, size bıçak çekerdi. fişi bilmiyor ki! Yol kenarlarında görkemli evler vardır, bunlar devletten kredi, teşvik olarak yıllardır para alırlar. Hakli sömüren ağalardır. Bir taraf aç, diğer taraf zenginlik içinde yaşar. Devlet orada "halka yardım ediyorum, onlar da teröre karşı çıksın" diye paralar dağıtmıştır. Oysa bu paralar pkk için alınan vergi olmuştur. Paralar pkk'ya gitmiştir...

Burada şiddetle eleştirdiğim nokta savunmasız güneydoğu halkı değil, işin parayla hallolabileceğine inanmış yönetimlerdir.
ensest olaylarının en fazla yaşandığı bölge degil sadece afişe edildiği bölgedir.
türkiye'nin genelinde aynı oranda ensest ve pedofili vardır.
Tam olarak göler önüne serilememiş, kapalı bir kutudur.
cehaletin dibine vurulduğu bölgemiz.
en küçük yüzölçümünün olduğu
en yüksek sıcaklığın yaşandığı
en fazla yaz kuraklığının
en az doğal göl
en fazla petrol çıkarımının
en fazla fosfat çıkarımının olduğu bölgedir
en fazla kırmızı mercimek üretiminin olduğu
en fazla sulama sorununun olduğu
en fazla buharlaşmanın yaşandığı
en az bulutluluk oranının en sade yer şekillerinin bulunduğu bölgemizdir.
en çok koyun ve keçi beslenir
en fazla yağış kışmevsimindedir.
en fazla buğday
doğal gölün bulunmadığı tek bölgedir.
insanlarının cumhuriyet döneminden bu yana bilerek cahil bırakıldığını, bilerek oralara yatırım yapılmadığını düşünüyorum,

ayıp ediyorsunuz, haksızlık ediyorsunuz,
kime mi diyorum?
hani "ülkenin tamamı benim" insanları var ya,
facebookta resim paylaşarak memleket kurtaran bordo klavyelilerden bahsediyorum, hani antalyaya bodruma 50 kere gittiği halde memleketim dediği bu yerlere ayak bile basmamış insanlardan bahsediyorum, buralara tayini çıkınca salya sümük ağlayarak torpille batıya becayiş yapmak için çırpınanlardan söz ediyorum, gerçekten ayıp ediyorsunuz.
elden gitmektedir.

--spoiler--
GÜNEYDOĞU ANADOLU'DA NELER OLUYOR?

Son bir yıldır PKK ne kadar halkın içinde ise devlet o kadar geriye, binalara çekilmiş durumda. Bundan dolayı, artık Türk Ordusu’nun bölgeden ne zaman çekileceği tartışmalarını duymanız normal olduğu gibi, bir lokantada sizin bölge dışından geldiğiniz anlaşıldığında “Türkiye’den mi geldiniz?” sorusu ile karşılaşmanız mümkün.

Moral üstünlük tamamen PKK’ya geçmiş durumda. PKK “gerilla alanları” ilan etmiş, buraya girmeye çalışan Türk birliklerine ateş ediyor, Genelkurmay Başkanlığı ise “meşru müdafaa kapsamında” ateş ettiklerini açıklıyor.

Gece saat 02.00’da Cudi Dağı’nda görüntü alan subay, Tugay Komutanına sormadan ateş etmiyor. Asker ve polis üzerinde korkunç bir “barışı provoke etmeyin” baskısı var. Öte yandan PKK terörü devam ediyor. Terör örgütü, en seçkin köy korucularını şehit ediyor, evlerini basıyor, bombalıyor. Terör örgütü kentlerde asayiş dediği gruplar ile terör estiriyor. PKK’ya yakın belediyeler araçlarla dağdaki PKK’lılara yemek taşıyorlar. KCK, kaymakam ve vali atamış durumda. PKK mahkemeleri çalışıyor. Bölgede ekonomi, arazi alım satımı dâhil PKK’nın kontrolünde. Üstelik AKP Hükümeti yeni tavizler vermeye hazırlanıyor. Kuzey Irak’tan gelecek petrol boru hattının gelirlerinin PKK’lı belediyeler ile paylaşılması, eğitimde belediyelerin görev üstlenmesi gibi tavizlerin verilmesi için hazırlanılıyor. PKK üst yönetimini de kapsayacak bir devlete karşı işlenen suçlar konusunda çıkarılacak af ile PKK’lıların serbest bırakılması çalışmaları için de zaman kollanıyor
--spoiler--
türkiye'de, bu bölge ile alakalı olarak, siyasiler ve medya tarafından yıllarca türk milletine güneydoğu anadolu bölgesi'nin "kötü" ve sanki bize ait değilmiş gibi "başkasının" olduğu düşüncesi aşılandı ve böylece insanların zihninde o bölgemizin bölünmesi olağanmış gibi bir düşünce oluşmuş ve insanlar buna alışmış/alıştırılmış. alışmak kötüdür, alışmayınız. 81 ilin 81'i de bizimdir, türkiye'dir.

örneğin; batı bölgelerimizde bir doğulu bir bölücünün yanında şivan pervere veya apo piçine küfrettiğinizde "git bu küfrü diyarbakır'da da etsene" diyebilir. bu durumda sanki o haklı veya üstün gibi görünebilir ama asla... niye edilemiyor orada o piçlere küfür? türkiye toprakları değil mi oralar? eğer ben orada onlara küfredemiyorsam burada suç o bölgeyi ayrı bir yer imiş gibi yansıtanlar ve bölünmüşlük ortamına engel olmayan ve bölücüleri cezalandırmmayan devletindir.

gerçi şivan pervere ve barzani barzosuna "kardeşim" diyen, türkiye'de konser verdiren bir "reis-i cumhur" var türkiye'nin başında. böyle bir ülkeden ne bekliyorsun ki?!.
Ülkede en az yatırım yapılan bölge.
türkiye geneli gibi eğitim seviyesinin düşük olduğu bölgedir. ek olarak bölge halkı kendi içinde muhafazar olmakla birlikte dışarıya kapalı bir tutum sergilemektedir.
Karış karış bildiğim bölgedir. Bütün illerini çok iyi bilirim. Mahalle mahalle.

insan mardinli olunca.
Böyle bir yer yok lan.
Varsa da türkiye değil artık. insanı potansiyel terörist.
Yazık...
http://www.vergi.tc/makal...45-4c6d-a266-7d2ce966d687
menzil i al gerisini at .hain yuvası .
türkiyenin sırtında yük.
(bkz: ayrılıkçı türkler)
görsel
görsel
Bölgeye giden oldu mu bilmiyorum. Kültür olarak Türkiye'nin bir bölgesi olmaktan öte bir Suriye bir Irak bölgesi gibi. insanlar tam Ortadoğu iklimine uygun. Ayrıca şu bölge Türkiye sınırlarında olmasaydı huzurlu, zengin, şehit verilmeyen, zorunlu askerliğin olmadığı ülkelerden biri olabilirdik. Güneydoğu Anadolu bölgesinin Türkiye'ye vermiş olduğu tek şey on milyarlarca dolar maliyettir.
80'lerin başlarında, burası bizler için ülkemizin bir bölgesiydi. birbirimizle atlasta çölemerik bulmaca oynardık, göldeki balıklar, dağdaki heykeller; van gölünün kocaman olması, kirli girenin temiz çıkması, harran ovası gibi konular vardı. diyarbakır; işte urfa mı şanlıurfa mı, kurtuluş savaşı sırasında gösterilen kahramanlıklar; antep, mardin vb..yetmişlerin ortalarında atılan tohumları yeni filizlenen pkk zaten gündemde fazla yer almıyordu. kürt diye bir kelime bilmezdik biz. duyduysak da pek önemi yoktu. halamgil, mısalar gibi bir grup adıydı sadece.

o dönemden bu yana, maalesef çok şey değişti.

geçen yıllarda terör ve ayrılıkçı bölücü zihniyet tarafından iğdiş edildi, hem bölge hem de bizlerin algısı. köylülere yapılan çeşitli şiddette yanlışları baz ederek daha büyük kötülüklere yelken açtı bu şahıslar. dışarıdan aldıkları destekle binlerce kişi halini aldılar, neredeyse düzenli birlikler haline geldiler. özal'ın öncülüğünde, bölgeyi kalkındırırsak bu işin önüne geçeriz zihniyeti ile, gap gibi, teşvikler, destekler gibi önlemler alındı, devlet pek çok özveride bulundu. fakat bölgenin eğitim seviyesi, sosyal yapılanması, aşiretler, pkk baskısı gibi negatif etmenler bu sürecin başarıya ulaşmasını engelledi. ne yapılırsa yapılsın, "dövlet bize bahmıyir" oldu. bu bölge, harcanan milli serveti geçtim; milyar dolarlar seviyesindedir; en az 40 000 cana mal oldu. burada itlaf edilen teröristleri saymıyorum. bana göre bir önemleri yoktur. elektriğe para vermemekle övünen kişilerin tüm masrafları vatandaşın vergileri ile karşılandı ve karşılanmakta.

konuya ilişkin ayrılıkçı türkler grubunun pek çok tezi ve fikri var. her ne kadar vatanın birliği ve bütünlüğü ilkesini düstur edinmiş olsak da, o bölgede bir birlik uzun zamandır yok. diyarbakırda ve diğer illerde sadece resmi görevliler bulunmakta, onların da çoğu mecburiyetten orada. ilk fırsatta nasıl döneriz, nasıl kurtuluruz diye bakınmakta. çözüm süreci, kobani gibi konularda dönem hükümetinin yaptığı hataları, işledikleri günahları 98-99 döneminde bir sıkımlık canı kalmış örgütün nasıl bu kadar semirdiğine ilişkin katkılarını dile getirmekten bile hicap duyuyorum. hiçbir sivil vatandaş, gidip doğuya yerleşme hayali kurmuyor. onu bırak, ziyaret etmek dahi aklından bile geçmiyor. oysa ki, lisede kafamızda yeşeren kırmızı vosvosla düşeceğimiz yol hikayelerinde, urfası nemrutu her zaman ana rotada olurdu. ama manisa'da bile kürt köyleri kurulmuş durumda. demek ki batıya göç artarak devam ediyor. bir de üzerine suriyeyi ekledik. taksim istiklal caddesinin haline bir bakın. ne olduğu kim olduğu belli olmayan bir sürü tip, tabelalar arapça. türk halkı ciddi bir şekilde ayağa kalkmaz ise, bir daha kalkamayacak. dediğim gibi, en fazla ölürüz. ölürüz de, datça'yı, sinobu, porsuk çayını, ziganayı, manavgatı, bozbüğü, çukurovayı bu yaratıklara bırakmak koyar.
Tırşığın anavatanıdır. Ne kadar gurur duysak az.