Guney Afrika Turkiye'ye gore bir cok seyin ters oldugu bir ulkedir. Turkiyede yazken Guney Afrika da kis. Girdaplarda tam tersine doner. Okullar Ocak ayinda baslar Aralikta tatile girer. Mandela, Vuvuzela ve Irkcilik konusu disinda da onemli basliklar atilabilecek bir ulkedir.
Durban ve port elizabeth şehirlerini görme fırsatım oldu. Durban çok tehlikeli ama port elizabeth harika bir yerdi. Durban da genelde hintli ve zenciler çoğunlukta ama port elizabeth de beyazlar fazla. Gece kulüpleri falan güzel. Güzel ülke kısacası.
"teröristler bir ülkeyi ele geçirirlerse ne olur" sorusunun karşılığıdır.
her şeyden önce tarihini bilmek gerekir bu ülkenin.
bölgedeki ilk kolonistler aslında avrupalılar değil, bantu toplumudur. bölgeye gelişleri de binlerce yıllık olay değildir; yaklaşık 6. yüzyıl'da gelmişlerdir.
sonrasında portekizli denizciler bölgeyi keşfetmişlerdir ancak bölgede kayda değer bir faaliyette bulunmamışlardır. portekizliler'in ticaretteki hegemonyası zayıfladıkça yerlerini felemenk ve ingilizler almaya başlamışlardır. bu dönemde hollandalılar* portekiz ticaret şirketinin devlet sırrı olan haritaları çalıp devletin de desteğiyle vereenigde oost indische compagnie'yi kurmuşlardır.
felemenk iki denizci batan gemilerinden sağ kurtulup uzun süre afrika'nın bu en güneyinde yaşamak durumunda kalmış ve memleketlerine döndüklerinde bölgenin ticaret ve depolama işleri için çok uygun olduğunu söylemişlerdir. bunun üzerine Vereenigde Oost-Indische Compagnie* 1652'de bölgenin yerlileri olan zencilerle ticaret yapmaya başlar. işler büyüdükçe yavaş yavaş bölgede koloniler kurdular. bunun da nedeni basitti: asya'dan gelen ticaretin odak noktası ümit burnu'ydu.
kurulan kolonilerle birlikte zenciler daha da huzursuz oldular çünkü felemenk denizciler artık onların tek para kaynağı olan hayvanlarını satın almıyor, bölgede tarlalar kuruyorlardı. yani bölgede ne ciddi anlamda köle ticareti ne de yerlilere kötü davranan emperyalist avrupalılar vardı.
napolyon fransası ile ingilizler arasında umulduğu gibi kalıcı bir barış sağlanamayınca 1806'da ingilizler bölgeyi tekrar ele geçirirler. uzun süren düşmanlıkların ardından batavya cumhuriyeti tümüyle fransa'ya katılır ve 1814'teki londra konvansiyonu ile güney afrika'daki hükümranlığını tümüyle birleşik krallık'a bırakır.
ingilizler bölgede kolonileşmeyi sürdürürler ancak bir yandan da bantular'ın gönüllerini hoş tutmaya çalışırlar. bu istikamette 1833'de köleliği bile kaldırırlar. ancak ingilizler'in bu iyi niyetleri zencilerle sınırlıdır ve felemenk kökenli çiftçilere barut satılmasını bile yasaklarlar. bu da çiftçileri kap bölgesinden kuzeye göçe başlarlar. göç sırasında felemenker sürekli olarak saldırılara uğrarlar. bu saldırılar genel olarak zenciler tarafından gerçekleştirilir ve büyük kıyımlar olsa da sonunda felemenkler göçü tamamlarlar.
kap kolonisi bölgesinde ise tam bir barış ve refah dönemi yaşanmaktadır. bu durum 1854'de kap kolonisi'nin ilk parlementosunun kurulmasına neden olur. bu ilk parlemento seçimlerinde ırk, renk gibi farklar gözetilmeden oy hakkı verilir ancak sonraları bu özgürlük yavaş yavaş tırtıklanmaya başlar. güney afrika'nın tek çatı altında toplanmaya gittiği kap kolonisi'nin son seçimlerinde oy verme yeterliliği olan yaklaşın 150 bin zenci seçmenden yalnızca 23 bini oy kullanabilir.
güney afrika'yı oluşturan farklı hükümetlere sahip kolonilerin birleşmeleri üzerine kap kolonisi başbakanı john x merriman bu adil olmayan yapıyı kaldırmaya çalışsa da diğer koloni hükümetlerinin muhalefeti nedeniyle başarısız olur. aslında "zenciler oy kullanamaz" diye bir kural yoktur ama oy verme yeterliliği belli boyutlarda toprak sahibi olmak ve belli bir eğitim seviyesinde olmak gibi zorunluluklar getirerek temelde "siz oy vermeseniz de olur"a getirmiştir durumu ve sonunda apartheid'a kadar gitmiştir.
apartheid giderek birbirinden daha çok nefret eden ve birbirine düşmanlık dışında hiçbir duygu beslemeyen kitleleri hukuki olarak birbirlerinden ayırarak mümkün mertebe ilişkilerini ortadan kaldırmak için çıkartılmış bir kuraldır ancak değişen dünya düzeni ile birlikte çağdışı kalmıştır.
1948'de yürürlüğe konan apartheid döneminde zenciler, özellikle nelson mandela'nın önderliğinde african national congress'i kurmuş ve terör eylemlerine başlamışlardır. öyle ki bombalamalar, adam kaçırmalar, infazlar ve tecavüzler gırla gitmiştir. necklacing* denen iğrenç uygulama anc'nin "işbirlikçi" olarak yaftaladığı zencilere yaptığı genel bir işkence yöntemidir. bu saldırıları yapanar nelson mandela'nın başkanlığa gelmesi ile güney afrika ordusu'na alınmışlardır.
uluslararası baskılar ve terör olayları nedeniyle beyazlar sonunda pes etmişlerdir. başkanlığa gelen nelson mandela ile birlikte ülkede oluşan iyimser hava kısa sürede dağılmış ve ekonomi serbest düşüşe geçmiş, halefleri döneminde de bunda değişiklik olmamıştır. bunun da temel nedeni anc denen terör örgütünün önderlerinin devlet yönetme değil kişisel servet yapma hırslarıdır.
hâl böyleyken güney afrika cumhuriyeti "dünyanın tecavüz başkenti" olarak anılmaya başlamıştır. adam kaçırma, gasp, tecavüz gibi suçlar polis tarafından müsamaha ile karşılanmaktadır. her bin kadından biri en az bir kez tecavüze uğramaktadır. parası yeten insanlar silahlı özel güvenlik şirketlerinden evleri ve iş yerlerinde hizmet almaktadır.
sağlık ise bambaşka bir kaostur. her yıl yarım milyona yakın insan aids nedeniyle ölmektedir.
sözün özü, afrika'nın bu örnek gösterilen ülkesi hiç de sanıldığı kadar iyi durumda değildir. beyaz adama nefretten başka hiçbir duygusu, şiddetten başka hiçbir eylemi olmayan zenciler tarafından ülkenin anası bellenmiştir. beyazlar oluk oluk ülkeden kaçmaktadırlar.