git gide jack nicholson' a benzeyen ki artık evrimini tamamlamıştır (joker oynayabilir belgesini almıştır.) lordlar kamarasından şeffaf odaya geçmiş güneri burjuvazioğlu adını almıştır...
son üç yıldır babamla denk getirip izlemeye çalıştığımız şeffaf odanın sunucusudur. gelen konukların geneli birbiriyle bağlantılı işler yapmaktadır ve programda en az bir adet şarkıcı sıfatlı bir konuk bulunur, güneri bey mizahi tavrıyla diğer ciddi konuğun işlerinden bahsederken konuyu çevirip diğer konuğun şarkısına getirmeyi programın formatı olarak kaydetmiştir. başladığı her konu mutlaka diğerinde biter.
bugünkü yazısında israil'in pkk kartını kullanacağını yazarak türkiye'ye aba altından sopa gösteren köşe yazarı. israil konusunda çekinceleri yazmak ayrı bir olay; onların ağzından konuşmak ayrı bir olay. yazısının detaylarından mevcut hükümetin devrilmesini istediği açıkça görülüyor. her durumda israil yanlısı olmak farklı bir meziyet.
yok efendim berlinde elimde ren şarabı ile bu yazıyı kaleme alıyorum diye başlayan burjuvazi yazıları; avrupalarda fink atıp, kendi ülkesine halkına uzak durması; türkiyeyi istanbul ve bodrumdan ibaret zannetmesi, güzellik yarışmalarında jüri üyeliği yapan kart zampara halleri ile; aşırı itici, şiddetle recaizade mahmut ekremin araba sevdası adlı eserini okumasını tavsiye ettiğim (bütün bu yazdıklarımdan sonra gazeteci diyemiyorum) adam.
yok böyle dans' da kendini gostermeye calismistir. iyi ki ilk hafta yarismacilar arasinda eleme yoktu. yosa bir daha o guzel dansi izlemeye mazhar olamayacaktik.
bu sayde juri uyelerinin kriz anlarini nasil yonettiklerini gorduk. hepsi harikalar ama en guzel yorum bence sökmen' den; damini uzaktan bu kadar iyi yöneten bir dansçı daha görmedim dedi ve olayi özetledi. *
6 Ekim tarihli "Saç Kaçamağı" başlıklı yazısının bir bölümünde;
"Yüksek öğrenime devam eden genç kızlarımızın -neredeyse- tamamı türbanlı;
Bu gerçeği kabul etmeliyiz."
diyerek akılları zorlamıstır. iran'dan yazıyor her halde yazılarını...
ben hayran hayran ayasofya ´ya bakarken önümden geçmiş, kendisini, bana, kuzenimin yanıma yanaşarak " şu adam şeffaf odayı sunan adam değil mi? " demek suretiyle fark ettirmiş, ceketini arabanın bagajına koyması için şöförüne vermiş, jack nicholson ´ ın türkiye de ki şubesi olduğunu düşünmekle birlikte onu ayrıca yakışıklı ve çekiçi bulduğum - günün yorumu olayına ifrit olduğum gerçeğini de es geçemeyeceğim- ( antikamsı arabasının ona kattığı havadan bahsetmiyorum bile yeşil renkli miydi neydi; zira markalardan anlamam eski bir mercedes modeli olabilirdi) kişi.
ankara üniversitesi hukuk fakültesinde okumuştur.okurken gazetecilik yapmıştır.bir ara tercüman gazetesinde genel yayın yönetmeni olarak çalışmıştır.güneş gazetesinin kurucularındandır.bilgi üniversitesinde ders vermektedir.5 yıldır da kanal d de yayınlanan şeffaf odayı sunmaktadır.
tam bir salon beyefendisir, millet alkışla şarkıya eşlik ederken o sırıtarak sadece parmak şıklatır. eskiden siyaset konuşurdu şimdi ortam adamı oldu, şeffaf odalar, sakal falan, o da buldu yolunu işte.
Avukatı aracılığıyla ekşi sözlükte kendisiyle ilgili yazılan tüm entryleri kaldırtmış sözüm ona demokrat gazeteci. Kanal d haberden sonra mehm mehm diye yorum yaparken istediği kişiye istediği eleştiriyi yaparken demokrasinin kılıcı kendisini vurduğunda ne kadar aydın, ne kadar çağdaş olduğunu gördüğümüz gazetecidir. kültür seviyesinde ece erken ekolünü yakaladığı için kendisine tebriklerimi sunuyorum burdan.
zamanında sabah gazetesinde muhafazakar yorumları ve sakalsız hali ile arzı endam ederken birdenbire aydın doğan'ın sahip olduğu milliyet'e transfer olmuş akabinde değişik sakal bırakma girişimlerinde bulunmuş ve yazdığı muhafazakar yazılardan eser kalmamış şahıs.
bıraktığı sakalı ve gazete değiştirmesi ile günlerce kamuoyunu meşgul etmişti. birtakım rivayetler çıkmıştı hakkında ama tabi neticede kanıtlanmış hiçbir şey yoktu ve sadece söylenti olarak kaldı.
şeffaf oda'da programın içeriği açısından iyi iş çıkarsa da, konuklarının bilmediği şarkılarına dahi eşlik etmek, ilk kez karşılaştığı konuklara büyük içtenlik göstermek gibi samimiyetsizlikler yapan -ki bunları esra ceyhan'dan öğrenmiş olabilir- yine de işini iyi yaptığını düşündüğüm zat.
' Televizyon bir enterteymınt aracıdır ' diyen gazeteci. Türkiyenin ileri gelen gazetecilerinden biri bunu söylerse , türkçenin ırzına geçerse çoluk çocuk msnde gün boyu ' ok qanqa , np , afk ' demeye devam eder. Türkçemize sahip çıkalım sözleri de mefta olur.