gündeste

entry83 galeri0
    33.
  1. taflan köyü ilkokulu öğretmeni aysel
    toprak mahsüller ofisi kampında
    kırmızı karanfil takar kulağına
    gözleri batan güneş
    eli omuzumda havalanacakmış gibi kanat çırpıyor
    küçük parmak ayağını yerden kesti kesecek
    tutsana kızım şu omuzumu
    bir frenk şarkısını az yanlış çalarken orkestra
    gözüme bak üst cebimde ne işi var gözünün
    bu kadar utanmamızı niye çıkardık piste
    aysel hanım lütfen belime sarılır mısınız

    gündeste, sayfa 399
    1 ...
  2. 32.
  3. çalıp çalıp içiyorum artık babamın rakısından
    onun sağlığını düşünüyorum
    babam az içsin
    çocuğum bana bir şey olmaz ki
    babam yatar yatmaz çalarım misafir cıgaralarından
    biz de biraz misafiriz babamızın evinde
    yakarım hisar cıgarasını
    tam çekerim dumanı
    babam kalkar yürür uzun koridoru geliyordur eyvah
    söndürürüm cıgarayı pamuk çocuk elimde
    tekrar yatar babam
    sürerim dişmacunu elime
    yakarım cıgarayı yeniden

    gündeste, sayfa 400
    0 ...
  4. 31.
  5. kendini beğenmişlik kendini beğenmişlikle evlenir
    şişelerin dibine gemileri ben sokmadım yar
    senin gözlerin avaz
    kavuşmamız yakışık almaz
    bir bıraksam dizgini
    olmaz
    bir bırakmasam yar
    sorumluluğu dışarda bırakmanın sevinci
    bahçedeki ağaçlardan biri
    demin gene büyüdü
    gözlerimde gördüm yar
    nasıl düşünebileceğimi düşünüyorum
    senden ayrılmayı
    sensiz yürüdüm meğer yol uzun
    sensiz oturdum orda yar
    meğer çiçekler yoklar
    o beyaz kır çiçeğini kuruttum elbet
    kaçırır mıyım böyle bir antolojik fırsatı
    sen de bunu biliyordun
    ben seni hiç aramam
    sen de bunu bilirsin elbet
    asıl felaket
    kurusa da geveze bu çiçek

    gündeste, sayfa 401
    1 ...
  6. 30.
  7. sabah sabah kendi evimden kaçtım
    günaydın beyoğlu sanki bekarım
    merhaba yeşil çuhalı kahve çayları
    ilk oyunu oynadı ikinciye gelmedi ulvi
    sheraton'da oda tutmuş içiyormuş
    gittik bulduk ağlıyor boynuma sarılıyor
    sırtında kırmızı ortaoyuncular tişörtu
    ayni gece cam çerçeve kırıyor
    nilgün diye inleyip
    la paix'ye yatırılıyor ulvi

    gündeste, sayfa 402
    0 ...
  8. 29.
  9. yanıtını beklemeli-mektup olarak yaz
    sevdiğim
    gün beş vakit
    postaneye uğrarım

    gündeste, sayfa 403
    1 ...
  10. 28.
  11. yakalanmaz bir kuştur
    mimi'nin terme üzerinden kaçışı
    ve bile bile ladestir bindiğim at
    ne güzel düşlerle doğrulup yataktan
    ne piç olmuş günlerimiz vardır
    yok etmek istercesine buruşturarak çarşafı
    hasta bir kadın yatağında yatıyor
    elinde sağlık üstüne atasözleri
    hekim kapı tokmağını aşındırmakta
    zakire hanım buz koyar başına
    birden zil çalar
    bir at gelir siyah
    atlar yatağa kadının üstüne çıkar kişner
    zakire hanım iyileşir vişne yer
    terme'nin en kuvvetli cincisidir
    hiç olmayacak şeyler oldu terme'de
    fahri'nin ağbisi içkiyi bıraktı
    mimi terme üzerinden portekiz'e kaçtı
    mimi'nin gemileri yeşil direkli

    gündeste, sayfa 404
    0 ...
  12. 27.
  13. bir kalabalıkta bulunma
    duygusunun kaygusu
    elde varken sıfır
    her cümlenin sonu var
    fakir yoruldu sen oyna
    gönlümü iç içe çemberlere bölmüşler
    her çemberi başka kadın dürtükler
    gecelerin tedirgini
    rastladığının sevgilisi
    amerikalı zencinin karısı
    akreptir burcu
    izmir'in sıcağı
    her nasılsa korurum bu kadından iffetimi
    demek korunabiliyor da kimi zaman

    gündeste, sayfa 405
    0 ...
  14. 26.
  15. namazların en kolayı cenaze
    bir kış bahçesi bizans'tayız
    islam devriminin beşinci yıldönümü gecesi
    şair çocuk cağloğlu'nda smokinli
    çarşaflı iranlı kadınların arasında
    kastamonu'dayız sanki panama şapka
    bir çarşamba gecesi
    önemliyken söylenenin her hecesi
    ne çok konuşuldu hiç bir şeyden hü
    bir pahalı meyhane peçetesi üstüne
    yazılıyor durum muvacehesi
    hep mi kısık ki herkesin sesi hü

    gündeste, sayfa 406
    0 ...
  16. 25.
  17. çünkü söylemediklerimiz
    ve ağzımızdan kaçırdıklarımız var
    bir önemli geceden arta kalmış bayat fıstıklar
    bir sürü şeyimiz var ayşen
    işte hüsrev gerede caddesi bensiz sabahlar
    çok yumuşak sabahlıklar güzelliğine
    çok kadınlar bilmek gerek
    öptüm onu dudağında çiçek açtı
    öpüştüğümüz vesikalandı
    ayşe dedim de aklıma geldi
    sevmek yoksa salaklık mıdır biraz
    mürettipin suçu yok ayşe başka ayşen başka
    yürürüm raylar boyu
    çarşamba tren istasyonunda aşk başka
    cıgaralar ağzımda gün geçtikçe daha sersem
    iki de bir gece oluyor bu ne iştir ayşen
    çok kadınlar bilmek gerek
    bir kadının kıymetini bilmek için
    dizimin dibini yer bileydin
    özümün özünü yar bileydin
    bildiklerin bir unutup sileydin
    bilmediklerinden başlasaydık sevmeye hü
    çok bilmenin sakıncası
    masadan masaya güvercin uçurulmaz
    böyle bir şarkı yoktur
    zurnada peşrev imam nikahı
    öyle nikahı ben de kıyarım bin rekat cenneşanühü
    çiçekler solar
    çiçekçiler yosma çocuğu
    taze kahve aldım taze evime
    zaten neden zincirlerden zincir beğeniyorum kendime
    kapattım gönlümün kepenklerini
    nefis köreltmeden çıkılır mı bu dingin tepelere
    genç werther'in azapları değirmi yar değirmi
    bir düşünsen özden verdiklerini
    muhabbete değer mi

    gündeste, sayfa 407-408
    1 ...
  18. 24.
  19. çok pahalıya mal olan manzum dünyadır. herhangi bir sahafın önünden her geçildiğinde mutlaka içeri girilip bu kitap sorulur. "kimileri ferhan şensoy mu? o yok be. " derken
    kimileri de "güldeste mi? he, var var" der. ama girmişsinizdir bir kere sahafa, çıkış zordur; en azından bir 20 ytl eder.

    bir zafer bayramı günü
    bir yumruk çaktım ali kemal'e
    dudağını patlattım
    delikanlı oldum işte.
    0 ...
  20. 23.
  21. yalnız paris'te mi çok renklidir ondört temmuz gecesi
    rakılar da yuvarlanabilir ihsan incesu'yla eyüp'te
    hem paris'ten konuşarak
    abidin dino'nun kulaklarını çınlatarak
    bana paris demeyin şu sıralar
    benim paris'im boulogne ormanına düşen bir uçaktır
    civciv ölmüştür paris'te
    gönlüm düzensiz bir saz
    çalıyorum geceboyu eyüp'te
    dokuzyüzyetmişbeş temmuzun ondördü
    fakir frengistan'dan döner babaları sevindirmeyen bir diplomayla
    tiyatro iyi güzel de bir işe girseydi çocuk
    işimiz tiyatro
    olabilir tamam da geçim kaynağı ne olacak kocaman oğlumuzun
    alır mı aileyi sismik bir düşünce
    alır mı fakiri düşüncelerin en yoksulu
    nasıl kurulacak bir yazarın yazmaya yönelik düzeni
    ikametgah sorunsalı
    herkesin siyah beyaz televizyonlarını sonuna dek açtığı
    kısmayı kapatmayı henüz bilmediği
    bir yaz akşamı
    örneğin yirmi temmuz pazar gecesi
    bir yazlık sinema gibidir teşvikiye
    kötü dublaj alışkanlıkları yanlış vurgular yanlış tonlarla
    türkçe dökülmektedir pencerelerden bayır sokağa
    ozan saz çalmaktadır
    pederinin rakılarını ve millet meclisi cıgaralarını tüketip
    ozan bozan renksiz türkçe bir yaşama karşı
    hüznünüze hoşbuldum türkiye
    bir çadır tiyatrosu gelişmektedir cevval beynimde
    devekuşu kabare haneler'le izmir'de
    ikibinbeşyüz izleyici gecede
    bir yazarın şiiri pazarlanmaktadır izmir panayırında
    yazara üç kuruş düşmemektedir
    yapılan gayet zeki ve metin hesaplardan
    tiyatronuza hoşbuldum türkiye

    gündeste, sayfa 410-411
    0 ...
  22. 22.
  23. ve yayıldı odaya
    huzur veren ütü kokusu

    gündeste, sayfa 413
    2 ...
  24. 21.
  25. kaatil cinayet barında
    içiyorum viskileri artık bana yasakken
    zıvanadan çıkmışım
    yaşamaya küskünüm
    şimdi ölsem ne güzel
    hiç kimseye borcum yok
    sanki şair değilim
    şimdi ölsem çok güzel
    hiç bir şeyden suçluyum
    kaatil cinayet barında
    maktül bizzat kendisi
    gündestemi tamamladım
    evladım sen bunu niye yazdın
    siz bu soruyu sorun diye mirim
    gündestemi tamamladım
    yas kılıfa girdi saz
    gene erken geldi yaz
    dokuz mayıs dokuzyüzseksenbeş
    perşembe sabahı
    sıfırbeş kırkiki
    rum elinin hisarı
    onikibindörtyüzseksenbir gün
    destelendi

    gündeste, sayfa 415
    2 ...
  26. 20.
  27. günler çabuk geçiyor
    saniyeler çok uzun
    sıkı dur köhne bizans
    arındım geliyorum
    cevat şakir mavisi
    artık derim değişti
    sıkı dur yunan bizans
    soyundum geliyorum
    ayvalık'tan van gogh sarısı
    bir bekar adamın karısı
    bir cigara düşüncenin yarısı
    savulun geliyorum
    kız kurusu zeytin ağacı
    bıyıkta tuz kokusu
    tozolun geliyorum
    benim derdim bin tane
    divane gönül hastane
    kıçımda pervaneler
    sıkıldım geliyorum
    ulan bizans bize kastın kaç tane
    tane tane geliyorum
    fersiz ıslık sonbahar
    sen gelende ben duram mı
    ben uçmuşum haberim yok
    dolmakalem geliyorum
    domal ulan oğlan bizans
    hem koşarak geliyorum
    dikkat buyrun arkadaşlar
    en güneyden geliyorum
    yıllar var ki gidiyorum geliyorum
    üzülüp yoruluyorum
    bu kez fena dinlendim
    sıkı dur köhne bizans
    akşamüstü fütühata geliyorum

    gündeste, sayfa 156-157
    3 ...
  28. 19.
  29. ben sandım ki basıldık
    meğer kadın başbakanın karısı
    adı papatya
    kimse kızmaz fakire
    kanada'dır burası

    gündeste, sayfa 86
    1 ...
  30. 18.
  31. gönül değil bit pazarı
    old bedesten
    anıları okşayarak araladım baharı
    sanki bende her bahar
    karnıbahar yürek mi var
    gezelim mi ablalar anı çarşımda

    gündeste, sayfa 103
    0 ...
  32. 17.
  33. inançlar tükeniyor
    görmek istemem seni karşıdan gelirken bir adamın kolunda
    gözüm dayanmaz buna
    boş kollarım sızlar
    bezgin aslan terbiyecisiyim
    ki bana aslan istemez
    gündestemi paylaşmaya
    çok yandı yürek
    çok itfaiyeler özleyerek
    bundan kelli sevgileri üfleyerek
    siz bir dinamitsiniz
    ki koynumuza sokulamaz
    el yakıyor gözleriniz
    ya sıkıca tut elimden
    ya dostça el salla
    bezginim dedim aslanım
    korkuyorum
    insanım

    gündeste, sayfa 200
    2 ...
  34. 16.
  35. içiyorum tezkere bekleyen upuzun cigaralar
    bekle beni geliyorum içtima
    taksim parkı yalnız benim sabah ıslıklarım
    kasımın yirmiüçü çarşamba
    matine var onsekizotuzda yedi benli anna
    devlet tiyatrosu artık izin vermiyor numan'a
    ankara'da çok turgut var bu sene
    beşyüzonsekiz günlük askerim
    sürüyorum fon dö teni yüzüme
    daha otuzdört gün var tezkereye
    gerilla olarak çıkıyorum sahneye fernando diye
    elim ayağım dolaşıyor
    oynamak ne kelime
    askerdeyken unutmuşum durmayı adam gibi yere basmayı
    fernando gereksizce esas duruşta

    gündeste, sayfa 409
    0 ...
  36. 15.
  37. aralığın yirmiüçü cuma günü
    bitti bitilmez sanılan askerlik
    işte geçti ömrün geçmez sanılan iki kocaman yılı
    artık otuzüç yaşındayım

    gündeste, sayfa 412
    0 ...
  38. 14.
  39. yıl bitmeden gecedeste'yle birlikte tekrar piyasaya çıkacağını bizzat büyük ustadan * duyduğum güzel kitap.
    eski basımını okurken "aman bir sayfası yırtılacak, cildine bir şey olacak" diye el sürmeye korkanlar; * yenisi çıkarçıkmaz; başucunda, el altında bir yerlerde bulundurabilirler.
    1 ...
  40. 13.
  41. taş ondan öğrenmiş sabrı
    elini koyup yüreğine solumuş bulutlarını
    kavuğundan dökülmüş al güvercinler
    bir kemirgen kahpelikle çepeçevre sarılmışız
    paris'teyiz zaten şaşkınız
    istanbul akıyor gözlerimizden
    kötü yunan rakılarıyla geçiştirilmeye çalışılan bir akşam
    eyfel'i gök maviye boyuyorum kafamda
    paris ki bizi suskun sedasız bilir
    ürkerek sabrımızdan omzumuza gül atıyor
    almanya'da basılmış türkçe gasteler el yakıyor
    ayrılık bize hastır
    deryaları
    görmüş
    gezmiş
    pirimiz
    biz ne paris'ler gördük
    ve paris'ten öğrendik istanbul'u sevmeyi
    arkadaşları asmışlar
    gastelerde resimleri var


    gündeste, 1986
    3 ...
  42. 12.
  43. yorulduk mu güvercin
    bir yerlere konalım mı
    durup nefes alalım mı
    çok ıslandı kanatlarım
    belki yolumuz yakın
    sen uçarsan ey umut
    ben seninle uçarım
    yorulduk mu umudum
    bulutlara darıldık mı
    doğan güneş bizden yana
    ilk doğuşu değil ki bu
    yorulmadık ak güvercin
    biz menzile çok yakınız
    kanatları çırpa çırpa

    gündeste, sayfa 112
    1 ...
  44. 11.
  45. hava puslu
    yürek paslı
    usum ile doğruları
    buluyorum usul usul
    yüreğimi dinlemeyip
    doğrulara eriyorum uslu uslu
    otel odama hoş geldin mayıs ayı
    bugün ayın üçü
    çok önemli kararlar alıyorum sabaha karşı

    gündeste, sayfa 290
    0 ...
  46. 10.
  47. şiirlerle yüklendim
    karlar buzlar içinden geliyorum
    sevecektim bir kadını sevdirmedi kendini
    gemiler evimin içinden geçerken içim geçiyor
    binip balkondan bir gemiye
    uzaklara gidesim
    her gün biraz daha geçiyor
    kalakaldım bir ozan şaşkınlığı denize karşı
    güneşin balık burcuna girdiği gün
    bembeyaz karla kaplı istanbul
    giydik ipek gömleği
    artık çok geç arkadaş
    annem bilir en güzel
    gözümüzün rengini
    ben de babam olurum bulursam annem gibi bir kadın
    sabahleyin geçtiler
    finlandiyalı kuşlar
    istanbul'da müthiş kış
    finli kuşlar afallamış
    büyüyorum annemin ördüğü kazaklarla
    muzo ağbim getirdi bu yıldıztaş yüzüğü
    geçirildi necaset parmağına
    yalnız yaşamanın tüzüğü
    tevekkülü ben annemden öğrendim

    gündeste, sayfa 375
    1 ...
  48. 9.
  49. esrik adamların masalarından
    gemiler kalkar çok bandıralı
    her limana göz kırparlar
    pervaneleri çırpınarak
    esrik adamların masaları yer yer çalkantılı
    geçiyorduk uğradık limanınıza
    kaptan freud aleyisselam
    madem ki ben padişahım
    inanmayan vestiyerciye sorsun
    yağmurdan ıslanmış pembe incili kaftanım
    ömer seyfettin değilim ya
    madem ki ömer değilim herhalde padişahım
    sizin gemilerinizi de batırırım
    kendi akdeniz göllerimde
    tarumar ederim mendireklerinizi
    batsın bu okyanus
    madem acemidir kaptanlarınız
    pusulasız usul usul bitsin bu deniz hü
    ben sizi bir yerden ansıyorum altıncı filo kadın
    merhaba kızoğlankız kulesi

    gündeste, sayfa 335
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük