taflan köyü ilkokulu öğretmeni aysel
toprak mahsüller ofisi kampında
kırmızı karanfil takar kulağına
gözleri batan güneş
eli omuzumda havalanacakmış gibi kanat çırpıyor
küçük parmak ayağını yerden kesti kesecek
tutsana kızım şu omuzumu
bir frenk şarkısını az yanlış çalarken orkestra
gözüme bak üst cebimde ne işi var gözünün
bu kadar utanmamızı niye çıkardık piste
aysel hanım lütfen belime sarılır mısınız
çalıp çalıp içiyorum artık babamın rakısından
onun sağlığını düşünüyorum
babam az içsin
çocuğum bana bir şey olmaz ki
babam yatar yatmaz çalarım misafir cıgaralarından
biz de biraz misafiriz babamızın evinde
yakarım hisar cıgarasını
tam çekerim dumanı
babam kalkar yürür uzun koridoru geliyordur eyvah
söndürürüm cıgarayı pamuk çocuk elimde
tekrar yatar babam
sürerim dişmacunu elime
yakarım cıgarayı yeniden
kendini beğenmişlik kendini beğenmişlikle evlenir
şişelerin dibine gemileri ben sokmadım yar
senin gözlerin avaz
kavuşmamız yakışık almaz
bir bıraksam dizgini
olmaz
bir bırakmasam yar
sorumluluğu dışarda bırakmanın sevinci
bahçedeki ağaçlardan biri
demin gene büyüdü
gözlerimde gördüm yar
nasıl düşünebileceğimi düşünüyorum
senden ayrılmayı
sensiz yürüdüm meğer yol uzun
sensiz oturdum orda yar
meğer çiçekler yoklar
o beyaz kır çiçeğini kuruttum elbet
kaçırır mıyım böyle bir antolojik fırsatı
sen de bunu biliyordun
ben seni hiç aramam
sen de bunu bilirsin elbet
asıl felaket
kurusa da geveze bu çiçek
sabah sabah kendi evimden kaçtım
günaydın beyoğlu sanki bekarım
merhaba yeşil çuhalı kahve çayları
ilk oyunu oynadı ikinciye gelmedi ulvi
sheraton'da oda tutmuş içiyormuş
gittik bulduk ağlıyor boynuma sarılıyor
sırtında kırmızı ortaoyuncular tişörtu
ayni gece cam çerçeve kırıyor
nilgün diye inleyip
la paix'ye yatırılıyor ulvi
yakalanmaz bir kuştur
mimi'nin terme üzerinden kaçışı
ve bile bile ladestir bindiğim at
ne güzel düşlerle doğrulup yataktan
ne piç olmuş günlerimiz vardır
yok etmek istercesine buruşturarak çarşafı
hasta bir kadın yatağında yatıyor
elinde sağlık üstüne atasözleri
hekim kapı tokmağını aşındırmakta
zakire hanım buz koyar başına
birden zil çalar
bir at gelir siyah
atlar yatağa kadının üstüne çıkar kişner
zakire hanım iyileşir vişne yer
terme'nin en kuvvetli cincisidir
hiç olmayacak şeyler oldu terme'de
fahri'nin ağbisi içkiyi bıraktı
mimi terme üzerinden portekiz'e kaçtı
mimi'nin gemileri yeşil direkli
bir kalabalıkta bulunma
duygusunun kaygusu
elde varken sıfır
her cümlenin sonu var
fakir yoruldu sen oyna
gönlümü iç içe çemberlere bölmüşler
her çemberi başka kadın dürtükler
gecelerin tedirgini
rastladığının sevgilisi
amerikalı zencinin karısı
akreptir burcu
izmir'in sıcağı
her nasılsa korurum bu kadından iffetimi
demek korunabiliyor da kimi zaman
namazların en kolayı cenaze
bir kış bahçesi bizans'tayız
islam devriminin beşinci yıldönümü gecesi
şair çocuk cağloğlu'nda smokinli
çarşaflı iranlı kadınların arasında
kastamonu'dayız sanki panama şapka
bir çarşamba gecesi
önemliyken söylenenin her hecesi
ne çok konuşuldu hiç bir şeyden hü
bir pahalı meyhane peçetesi üstüne
yazılıyor durum muvacehesi
hep mi kısık ki herkesin sesi hü
çünkü söylemediklerimiz
ve ağzımızdan kaçırdıklarımız var
bir önemli geceden arta kalmış bayat fıstıklar
bir sürü şeyimiz var ayşen
işte hüsrev gerede caddesi bensiz sabahlar
çok yumuşak sabahlıklar güzelliğine
çok kadınlar bilmek gerek
öptüm onu dudağında çiçek açtı
öpüştüğümüz vesikalandı
ayşe dedim de aklıma geldi
sevmek yoksa salaklık mıdır biraz
mürettipin suçu yok ayşe başka ayşen başka
yürürüm raylar boyu
çarşamba tren istasyonunda aşk başka
cıgaralar ağzımda gün geçtikçe daha sersem
iki de bir gece oluyor bu ne iştir ayşen
çok kadınlar bilmek gerek
bir kadının kıymetini bilmek için
dizimin dibini yer bileydin
özümün özünü yar bileydin
bildiklerin bir unutup sileydin
bilmediklerinden başlasaydık sevmeye hü
çok bilmenin sakıncası
masadan masaya güvercin uçurulmaz
böyle bir şarkı yoktur
zurnada peşrev imam nikahı
öyle nikahı ben de kıyarım bin rekat cenneşanühü
çiçekler solar
çiçekçiler yosma çocuğu
taze kahve aldım taze evime
zaten neden zincirlerden zincir beğeniyorum kendime
kapattım gönlümün kepenklerini
nefis köreltmeden çıkılır mı bu dingin tepelere
genç werther'in azapları değirmi yar değirmi
bir düşünsen özden verdiklerini
muhabbete değer mi
çok pahalıya mal olan manzum dünyadır. herhangi bir sahafın önünden her geçildiğinde mutlaka içeri girilip bu kitap sorulur. "kimileri ferhan şensoy mu? o yok be. " derken
kimileri de "güldeste mi? he, var var" der. ama girmişsinizdir bir kere sahafa, çıkış zordur; en azından bir 20 ytl eder.
bir zafer bayramı günü
bir yumruk çaktım ali kemal'e
dudağını patlattım
delikanlı oldum işte.
yalnız paris'te mi çok renklidir ondört temmuz gecesi
rakılar da yuvarlanabilir ihsan incesu'yla eyüp'te
hem paris'ten konuşarak
abidin dino'nun kulaklarını çınlatarak
bana paris demeyin şu sıralar
benim paris'im boulogne ormanına düşen bir uçaktır
civciv ölmüştür paris'te
gönlüm düzensiz bir saz
çalıyorum geceboyu eyüp'te
dokuzyüzyetmişbeş temmuzun ondördü
fakir frengistan'dan döner babaları sevindirmeyen bir diplomayla
tiyatro iyi güzel de bir işe girseydi çocuk
işimiz tiyatro
olabilir tamam da geçim kaynağı ne olacak kocaman oğlumuzun
alır mı aileyi sismik bir düşünce
alır mı fakiri düşüncelerin en yoksulu
nasıl kurulacak bir yazarın yazmaya yönelik düzeni
ikametgah sorunsalı
herkesin siyah beyaz televizyonlarını sonuna dek açtığı
kısmayı kapatmayı henüz bilmediği
bir yaz akşamı
örneğin yirmi temmuz pazar gecesi
bir yazlık sinema gibidir teşvikiye
kötü dublaj alışkanlıkları yanlış vurgular yanlış tonlarla
türkçe dökülmektedir pencerelerden bayır sokağa
ozan saz çalmaktadır
pederinin rakılarını ve millet meclisi cıgaralarını tüketip
ozan bozan renksiz türkçe bir yaşama karşı
hüznünüze hoşbuldum türkiye
bir çadır tiyatrosu gelişmektedir cevval beynimde
devekuşu kabare haneler'le izmir'de
ikibinbeşyüz izleyici gecede
bir yazarın şiiri pazarlanmaktadır izmir panayırında
yazara üç kuruş düşmemektedir
yapılan gayet zeki ve metin hesaplardan
tiyatronuza hoşbuldum türkiye
kaatil cinayet barında
içiyorum viskileri artık bana yasakken
zıvanadan çıkmışım
yaşamaya küskünüm
şimdi ölsem ne güzel
hiç kimseye borcum yok
sanki şair değilim
şimdi ölsem çok güzel
hiç bir şeyden suçluyum
kaatil cinayet barında
maktül bizzat kendisi
gündestemi tamamladım
evladım sen bunu niye yazdın
siz bu soruyu sorun diye mirim
gündestemi tamamladım
yas kılıfa girdi saz
gene erken geldi yaz
dokuz mayıs dokuzyüzseksenbeş
perşembe sabahı
sıfırbeş kırkiki
rum elinin hisarı
onikibindörtyüzseksenbir gün
destelendi
günler çabuk geçiyor
saniyeler çok uzun
sıkı dur köhne bizans
arındım geliyorum
cevat şakir mavisi
artık derim değişti
sıkı dur yunan bizans
soyundum geliyorum
ayvalık'tan van gogh sarısı
bir bekar adamın karısı
bir cigara düşüncenin yarısı
savulun geliyorum
kız kurusu zeytin ağacı
bıyıkta tuz kokusu
tozolun geliyorum
benim derdim bin tane
divane gönül hastane
kıçımda pervaneler
sıkıldım geliyorum
ulan bizans bize kastın kaç tane
tane tane geliyorum
fersiz ıslık sonbahar
sen gelende ben duram mı
ben uçmuşum haberim yok
dolmakalem geliyorum
domal ulan oğlan bizans
hem koşarak geliyorum
dikkat buyrun arkadaşlar
en güneyden geliyorum
yıllar var ki gidiyorum geliyorum
üzülüp yoruluyorum
bu kez fena dinlendim
sıkı dur köhne bizans
akşamüstü fütühata geliyorum
inançlar tükeniyor
görmek istemem seni karşıdan gelirken bir adamın kolunda
gözüm dayanmaz buna
boş kollarım sızlar
bezgin aslan terbiyecisiyim
ki bana aslan istemez
gündestemi paylaşmaya
çok yandı yürek
çok itfaiyeler özleyerek
bundan kelli sevgileri üfleyerek
siz bir dinamitsiniz
ki koynumuza sokulamaz
el yakıyor gözleriniz
ya sıkıca tut elimden
ya dostça el salla
bezginim dedim aslanım
korkuyorum
insanım
içiyorum tezkere bekleyen upuzun cigaralar
bekle beni geliyorum içtima
taksim parkı yalnız benim sabah ıslıklarım
kasımın yirmiüçü çarşamba
matine var onsekizotuzda yedi benli anna
devlet tiyatrosu artık izin vermiyor numan'a
ankara'da çok turgut var bu sene
beşyüzonsekiz günlük askerim
sürüyorum fon dö teni yüzüme
daha otuzdört gün var tezkereye
gerilla olarak çıkıyorum sahneye fernando diye
elim ayağım dolaşıyor
oynamak ne kelime
askerdeyken unutmuşum durmayı adam gibi yere basmayı
fernando gereksizce esas duruşta
yıl bitmeden gecedeste'yle birlikte tekrar piyasaya çıkacağını bizzat büyük ustadan * duyduğum güzel kitap.
eski basımını okurken "aman bir sayfası yırtılacak, cildine bir şey olacak" diye el sürmeye korkanlar; * yenisi çıkarçıkmaz; başucunda, el altında bir yerlerde bulundurabilirler.
yorulduk mu güvercin
bir yerlere konalım mı
durup nefes alalım mı
çok ıslandı kanatlarım
belki yolumuz yakın
sen uçarsan ey umut
ben seninle uçarım
yorulduk mu umudum
bulutlara darıldık mı
doğan güneş bizden yana
ilk doğuşu değil ki bu
yorulmadık ak güvercin
biz menzile çok yakınız
kanatları çırpa çırpa
hava puslu
yürek paslı
usum ile doğruları
buluyorum usul usul
yüreğimi dinlemeyip
doğrulara eriyorum uslu uslu
otel odama hoş geldin mayıs ayı
bugün ayın üçü
çok önemli kararlar alıyorum sabaha karşı
şiirlerle yüklendim
karlar buzlar içinden geliyorum
sevecektim bir kadını sevdirmedi kendini
gemiler evimin içinden geçerken içim geçiyor
binip balkondan bir gemiye
uzaklara gidesim
her gün biraz daha geçiyor
kalakaldım bir ozan şaşkınlığı denize karşı
güneşin balık burcuna girdiği gün
bembeyaz karla kaplı istanbul
giydik ipek gömleği
artık çok geç arkadaş
annem bilir en güzel
gözümüzün rengini
ben de babam olurum bulursam annem gibi bir kadın
sabahleyin geçtiler
finlandiyalı kuşlar
istanbul'da müthiş kış
finli kuşlar afallamış
büyüyorum annemin ördüğü kazaklarla
muzo ağbim getirdi bu yıldıztaş yüzüğü
geçirildi necaset parmağına
yalnız yaşamanın tüzüğü
tevekkülü ben annemden öğrendim
esrik adamların masalarından
gemiler kalkar çok bandıralı
her limana göz kırparlar
pervaneleri çırpınarak
esrik adamların masaları yer yer çalkantılı
geçiyorduk uğradık limanınıza
kaptan freud aleyisselam
madem ki ben padişahım
inanmayan vestiyerciye sorsun
yağmurdan ıslanmış pembe incili kaftanım
ömer seyfettin değilim ya
madem ki ömer değilim herhalde padişahım
sizin gemilerinizi de batırırım
kendi akdeniz göllerimde
tarumar ederim mendireklerinizi
batsın bu okyanus
madem acemidir kaptanlarınız
pusulasız usul usul bitsin bu deniz hü
ben sizi bir yerden ansıyorum altıncı filo kadın
merhaba kızoğlankız kulesi