gündeste

entry83 galeri0
    26.
  1. namazların en kolayı cenaze
    bir kış bahçesi bizans'tayız
    islam devriminin beşinci yıldönümü gecesi
    şair çocuk cağloğlu'nda smokinli
    çarşaflı iranlı kadınların arasında
    kastamonu'dayız sanki panama şapka
    bir çarşamba gecesi
    önemliyken söylenenin her hecesi
    ne çok konuşuldu hiç bir şeyden hü
    bir pahalı meyhane peçetesi üstüne
    yazılıyor durum muvacehesi
    hep mi kısık ki herkesin sesi hü

    gündeste, sayfa 406
    0 ...
  2. 27.
  3. bir kalabalıkta bulunma
    duygusunun kaygusu
    elde varken sıfır
    her cümlenin sonu var
    fakir yoruldu sen oyna
    gönlümü iç içe çemberlere bölmüşler
    her çemberi başka kadın dürtükler
    gecelerin tedirgini
    rastladığının sevgilisi
    amerikalı zencinin karısı
    akreptir burcu
    izmir'in sıcağı
    her nasılsa korurum bu kadından iffetimi
    demek korunabiliyor da kimi zaman

    gündeste, sayfa 405
    0 ...
  4. 28.
  5. yakalanmaz bir kuştur
    mimi'nin terme üzerinden kaçışı
    ve bile bile ladestir bindiğim at
    ne güzel düşlerle doğrulup yataktan
    ne piç olmuş günlerimiz vardır
    yok etmek istercesine buruşturarak çarşafı
    hasta bir kadın yatağında yatıyor
    elinde sağlık üstüne atasözleri
    hekim kapı tokmağını aşındırmakta
    zakire hanım buz koyar başına
    birden zil çalar
    bir at gelir siyah
    atlar yatağa kadının üstüne çıkar kişner
    zakire hanım iyileşir vişne yer
    terme'nin en kuvvetli cincisidir
    hiç olmayacak şeyler oldu terme'de
    fahri'nin ağbisi içkiyi bıraktı
    mimi terme üzerinden portekiz'e kaçtı
    mimi'nin gemileri yeşil direkli

    gündeste, sayfa 404
    0 ...
  6. 29.
  7. yanıtını beklemeli-mektup olarak yaz
    sevdiğim
    gün beş vakit
    postaneye uğrarım

    gündeste, sayfa 403
    1 ...
  8. 30.
  9. sabah sabah kendi evimden kaçtım
    günaydın beyoğlu sanki bekarım
    merhaba yeşil çuhalı kahve çayları
    ilk oyunu oynadı ikinciye gelmedi ulvi
    sheraton'da oda tutmuş içiyormuş
    gittik bulduk ağlıyor boynuma sarılıyor
    sırtında kırmızı ortaoyuncular tişörtu
    ayni gece cam çerçeve kırıyor
    nilgün diye inleyip
    la paix'ye yatırılıyor ulvi

    gündeste, sayfa 402
    0 ...
  10. 31.
  11. kendini beğenmişlik kendini beğenmişlikle evlenir
    şişelerin dibine gemileri ben sokmadım yar
    senin gözlerin avaz
    kavuşmamız yakışık almaz
    bir bıraksam dizgini
    olmaz
    bir bırakmasam yar
    sorumluluğu dışarda bırakmanın sevinci
    bahçedeki ağaçlardan biri
    demin gene büyüdü
    gözlerimde gördüm yar
    nasıl düşünebileceğimi düşünüyorum
    senden ayrılmayı
    sensiz yürüdüm meğer yol uzun
    sensiz oturdum orda yar
    meğer çiçekler yoklar
    o beyaz kır çiçeğini kuruttum elbet
    kaçırır mıyım böyle bir antolojik fırsatı
    sen de bunu biliyordun
    ben seni hiç aramam
    sen de bunu bilirsin elbet
    asıl felaket
    kurusa da geveze bu çiçek

    gündeste, sayfa 401
    1 ...
  12. 32.
  13. çalıp çalıp içiyorum artık babamın rakısından
    onun sağlığını düşünüyorum
    babam az içsin
    çocuğum bana bir şey olmaz ki
    babam yatar yatmaz çalarım misafir cıgaralarından
    biz de biraz misafiriz babamızın evinde
    yakarım hisar cıgarasını
    tam çekerim dumanı
    babam kalkar yürür uzun koridoru geliyordur eyvah
    söndürürüm cıgarayı pamuk çocuk elimde
    tekrar yatar babam
    sürerim dişmacunu elime
    yakarım cıgarayı yeniden

    gündeste, sayfa 400
    0 ...
  14. 33.
  15. taflan köyü ilkokulu öğretmeni aysel
    toprak mahsüller ofisi kampında
    kırmızı karanfil takar kulağına
    gözleri batan güneş
    eli omuzumda havalanacakmış gibi kanat çırpıyor
    küçük parmak ayağını yerden kesti kesecek
    tutsana kızım şu omuzumu
    bir frenk şarkısını az yanlış çalarken orkestra
    gözüme bak üst cebimde ne işi var gözünün
    bu kadar utanmamızı niye çıkardık piste
    aysel hanım lütfen belime sarılır mısınız

    gündeste, sayfa 399
    1 ...
  16. 34.
  17. yazmak zaten sevişmek
    daktiloyla cinsel ilişki
    daktilomuz kız oğlan kız
    yaz boz yaz boz
    yazılan yatılmış bir kadın gibi
    lisesli kızlarla yatıyorum
    benim üniversitelerim çoktan bitmiş
    maksim gorki taksim'de
    *
    0 ...
  18. 35.
  19. ben binerim gemiye
    biletçiden habersiz
    ben yolculuk hastasıyım
    her geminin tayfasıyım
    benim dünyam kuşbakışı
    ben geminin martısıyım
    *
    0 ...
  20. 36.
  21. dokuzyüzyetmiş sonbaharı çocuk
    altıbuçuk ekim
    civciv'leyim
    donanma cemiyeti çay bahçesi
    öpüşmelerle ayakta duran yağmurlu gece
    yıllar sonra erdim ki işte buydu aşk
    civciv kazanamaz sınavı
    gidecektir izmir'e everilmek için eniştesinin kardeşiyle
    kurtarmak için çatırdayan evliliğini kız kardeşinin
    ablasını çok sever gidecektir izmir'e
    kal diyorum kalırsan karım olursun
    bu duyguyu ilk duyuyorum
    karım diyorum
    bu sözcüğü kendi ağzımdan ilk duyuyor kulaklarım
    birdenbire tanıyorum aşkı delirmek üzereyim
    meğer aşk bu
    denizi doldurmak için dökülmüş beton direklerin üstündeyiz
    sırtımıza güneş doğdu
    akademinin hademesi çöpleri döktü denize
    öpüşe öpüşe bulduk istanbul'un yitirilmiş sabahını
    bir baktık ki gün olmuş
    kız kulesi şakırdıyor su üstünde
    civciv'in ablası piliç gelir izmir'den
    otururuz konuşuruz
    civciv bizans'ta kalacak iş bulunacak ev bulunacak
    gelecek yıl yeniden girecek sınava kazanacak
    civciv bana emanet der yoksul
    ve fakat yoksuldur ödeyemez çay parasını
    varımız yoğumuz aşkımızdır
    bir karadeniz türküsünün bittiği yerde biz başlarız
    kalkar gider büyük gözlü balıklar tabaklarımızdan
    geçmişi katar esrikliğimize hiç durulmayan anason
    üşümüş bademleri getirir çok üşümüş adam
    yıllar sonra erdim ki işte buydu aşk
    kim biliyor o sıralar
    paris'e uçak diye düşerek şak diye ölecek civciv
    civciv gidecektir ama gene gelecektir
    ramazanın başladığı gün başlayacaktır aşkın orucu
    bu dördümüzce de bilinmektedir
    ramazana çeyrek kala altıbuçuk ekim
    konak sinemasında buhranlı günler
    yağmur ile çıkarız sinemadan
    civciv uğur hasan
    yokuşlardan mokuşlardan ineriz mekteb-i nefise'ye
    orasıdır evimiz
    şemsiyeler açarak öpüşürüz sokakların ortasında
    yıllar sonra erdim ki işte buydu aşk
    civciv benim ben civciv'in bekçiler ne karışır
    on liraya teskin olur bekçiler
    sabah olur çayı bile içemez çatlamış dudaklarımız
    orta yerimize ince ilmiklerle bir gönül dokundu
    dokunmayınız
    (Gündeste, 1986)

    Ferhantoloji, s.47-48
    3 ...
  22. 37.
  23. gözleri karadenizi bakan mangal yürek sadık
    sıkılmış erkan'ın çevirdiği filimi dinlemekten
    erkan susamıyor
    erzincan'dan gelmiş ankara'ya
    demiryolu bekçisi başkentte
    ankaralıyım diyor
    bir gün bir bakıyor demiryolu kıyısında filim çekiliyor
    bir artis koşuyor iki demiryolu bekçisi kovalıyor
    ben de kovalasam demiş erkan
    olur demişler
    kovalayan sayısını üçe çıkarmış recisör
    maksat yeşillik olsun
    filim zengin dursun
    filimin oyuncuları pek tanınmış değil
    erkan tanımıyor yani
    yılmaz diye bir çocuk almanya'dan gelmiş
    filmin masraflarını karşılayarak başrol
    bir de cüneyt arkın'ın filimlerinde dayak yiyenlerin yakışıklısı
    bir de erkan
    fakat ne filimin adını biliyor ne firmayı
    filim çevirmiş seyredememiş ona yanıyor erkan
    az sus la az sus
    dedi mangal yürek laz şair sadık
    erkan susunca sadık özgeçmişini anlatmaya başladı
    en doğal şeyleri olağanüstü ve uzay ötesi sanarak
    bir cıgara içip çıktım istanbul'un sisine
    dörtyüzseksenikinci günü askerliğin
    bir oyunun finalini yazmamışım provası sürüyor
    her yazdığımı yeniden yazıyor keskinoğlu
    yazasım geçti daha oyun bitmeden

    gündeste, sayfa 398
    0 ...
  24. 38.
  25. küçükken
    tersanedeki işçilere imrenir
    sabah salep saatlerde şişhane'ye inerdi
    okula giderdi
    büyüdü tersanede işçi oldu
    terslik bu ya
    okula giden çocuklara imreniyor şimdi

    gündeste, sayfa 397
    1 ...
  26. 39.
  27. babamın o beldeye başkan seçildiği
    günün akşamı
    tiyatrocu olacağım
    demişim anneme
    deli misin sen
    demiş annem
    diyalog bu kadar
    o gece hiç uyumamışım
    misafir odasındaki büfeden konyak çalmışım
    herkes yattıktan sonra
    bir yüksek yapının en üstündeyim
    zambakların arasından görünüyor deniz
    samsun ayağımın türabı
    ilerde duran trenlerden biri çekti gitti birden
    bana mı bozuldu dersin

    gündeste, sayfa 395
    0 ...
  28. 40.
  29. adamlar var
    sanki yollar
    onlarınmış gibi yürüyorlar
    yolların ortalarından
    hiç yüz vermeden kaldırımlara
    indirimlere
    adamlar var
    adam değiller
    sanki adammış gibi duruyorlar köşebaşlarında
    adamlar yok
    adamlardan çok sıkılarak
    içeri girdi tomris uyar
    bir cin tonik söyledi öğlene çeyrek var
    otuzbir mayıs seksenüç park kafeterya

    gündeste, sayfa 394
    1 ...
  30. 41.
  31. ayıplarım yüzüm vurma
    yüzüm kırılır
    içimden kopuk bir deniz atı
    yumurtasız civciv masalları
    karda geyikler dolaşır
    dumanları kovalarım karın üstünde
    dağın içinden deli gibi gelen ırmak
    yorgun akar bahçenin dibinden
    bahçe biter yeşillik biter yeşilırmak başlar
    bakma bezgin aktığına
    yüzemezsin boğulursun
    çok kaltaktır kaç çocuğa mezar olmuş deli ırmak
    benle yaşıt benden uzun kavaklar
    zurnanın son deliği gibi suskun
    martın yedisi
    ağaçlara su yürüme zamanı
    öğretirler insana beş parasız yaşamayı
    öğrenirsin
    yaşarsın

    gündeste, sayfa 393
    1 ...
  32. 42.
  33. yürekleri eze eze yürüyorum
    otuzüç yaşın aşk dikenli yollarında
    yüreğim stabilize
    eziklikler bırakmadayım ardımda
    dönüşte yolu bulabilmek için midir ne
    ancak bunun ahı vardır
    sanırım çıkacak fakirden aheste
    her zaman da rast gitmez ya bu işler
    hazreti kazanova
    memnun oldum ben de amiral bristol
    ramazanız ankara'da huzursuz
    eyyambuhur yağmurlar yağdırmaktayız
    haziranın başına çoraplar örer gibi
    haziranız kusurumuz bakılmaz
    huzursuz ifadeler verildi
    başkentimiz sarı sıcak
    ankara'mız yarın daha yeşil olacak
    kuğulu park olacak ancak kuğular rahmetli
    dikerseniz kanatlarını mavi iplikle
    buna kuğu dayanmaz kardeşim
    yürek dayanır mı ki
    hasbel güzin abla bulunuyoruz başkentinizde
    zarar ile ziyan ile kapandı
    umudumuz ankara turnesi
    kağıt mendillerden ürkülüyor
    belki nezle son yasak kanun gücünde kararname
    taksi sürücüleri dik durmamdan ürküyorlar
    belki birisiyim
    birilerinin bir bileniyim belki başkentte
    selam veren verene

    fotokopi yüreklerdir boynu bükük gezerler
    eğer bu nizami yürüyüşe gezmek denirse
    el sıkmayı bilmeyerek çok canımı sıkıyorlar
    çok sıkıldım ankara'dan
    eyvallah

    gündeste, sayfa 391-392
    1 ...
  34. 43.
  35. bir zamanlar
    kürtler tutmuşlar su başlarını
    sıkıysa bir azeri gelsin yudum su içsin
    masal bu ya
    mohikanlarla siular gibi mi yani
    ne ilgisi var efendim
    ne ilgisi yok

    gündeste, sayfa 390
    1 ...
  36. 44.
  37. yüksek yüksek kaldırımlar
    onaltı yaşımdayım
    onsekiz duruyorum
    utanıyorum
    başım önümdeyim
    orta yaşlı bir sarışın güzel kadın
    mayısın yirmialtısı
    yürüyorum tünel'den taksim'e
    dudağımda bir simitçi ıslığı
    savul ulan beyoğlu
    erkek oldum
    karyola gıcırtılı çarşaflarında çocukların unutulduğu
    kerhaneden geliyorum
    *
    0 ...
  38. 45.
  39. gayet dante yıllarım
    babası da gelir izler
    525. oyunda nihayet
    mimar olamayıp
    molyer olan oğlunu
    yaprak gibi zangırdar fakir
    kısılır sesi soluğu
    boru değil babam bu
    utanarak sıkılarak başlar bu kez köçekçe
    köçek mi olacaksın
    demiş olan ak saçlı adama karşı
    *
    0 ...
  40. 46.
  41. yağmur yağınca ıslanan
    ve dolayısıyla satılamayan simitler
    ne oluyor örneğin
    atılmıyor bu kesin
    çöp çöpe atılamıyor gözümüz korkmuş
    evlerimiz birer çöplük
    simit edilmiş emek atılır mı hiç
    rutubeti sineye çekmiş zavallı simitler
    o gece röfırıne oluyor
    simitler çok bozuldu civanım
    *
    0 ...
  42. 47.
  43. ısparta'nın bir köyünde nişanlıyken çok anlamsız
    gelmiş askere remzi onaltı yaşında çok anlamsız
    bir arkadaşı kaçırmış nişanlısını
    anlamsızlıklar sürüyor
    her gün köye mektup yazıyor remzi çok anlamlı
    bir mektubu postalıyor
    bir ikinciye başlıyor keşke öyle yazmasaydık diye
    hemen onu attırıyor postaya
    daha doğru dürüst bir mektup yazmaya oturuyor
    koğuşçu remzi çok anlamsız
    altıyüzon mektuba bölmüş askerliği
    günü mektup ediyor
    ziya ül hak'ın orduevine geldiği gün
    bitti askerliği hasan'ın
    göndermiyorlar o gün
    çünkü ziya hasan'a geliyor
    gelir gelmez nerde hasan diyecek
    bir gün de ziya ül hak'a askerlik yapıyor hasan
    yetmişbeş arabayla geldi çok bavul pakistan heyeti
    esselamün aleyküm saat onbir onbirde
    öylesine karıştı ki orduevi tam firar zamanı
    ziya'nın gelişinden ondokuz dakika sonra çıktım orduevinden
    firar yasak değil ya

    gündeste, sayfa 389
    0 ...
  44. 48.
  45. yirmibeş ağustos seksendört cumartesi ikindisi
    indim yeşilköy'e yaralıyım lan bizans
    bu kez çok halsiz geldim
    yara sarman var mıdır ki istanbul
    üç yıl oldu ben denize girmeyeli
    akciğer filmi sedimantasyon testi
    ameliyat zatürresi narkoz şeytanirracim
    sen doktora gitmeye gör
    yeni çıkan hastalık çok
    yeni çıkan antibiyotikleri satıyor
    türedi hastalıkların
    antibiyotikçi olsam hastalık türetirdim

    gündeste, sayfa 388
    0 ...
  46. 49.
  47. ve durgun akardı don
    okunuyor yeşilırmak kıyısında
    şolohof amerikalı değil henüz

    gündeste, sayfa 387
    0 ...
  48. 50.
  49. yapışkan sürmüştüm duvara
    pencerem açık
    odama bir kelebek girmiş
    akılalmaz fesatlardır kadınlar üretir sen şaşakalırsın
    ingiliz dartford kenti
    kavaklı mehmet adanalı hanefi
    üçte kapatıp beşte açıyorlar pub denilen meyhaneleri
    bir ezgiyi duvara çiviledik ki
    hiç bitmeyecek bu sıfatsız türküler
    mutluluğumun nedeni fındık kabuğunu doldurmaz
    incir çekirdeği denli derinde
    muska sevgilerimdir
    istanbul'u yürüyoruz hiç konuşmadan
    onu eve bırakma süresi uzasın diye
    yağmur da olsa yürürüz üç aktarmalı yolları
    otobüse binmek meteorolojinin emriyse
    jüpiter'in emri olur son durağa dek gtmek
    dönüşte iner sevgilim
    yan yana durmaklığın süresi uzasın diye
    biliyor benim kıza asıldığımı
    o da asılıyor
    hep böyle yapıyor bacanak mesut
    gayet ferah feza heriftir
    yanında top patlasa tütün sarar denize karşı
    ince kumral bıyıklarında duman
    akılalmaz fesatlardır bunlar bacanak
    kadınlar üretir sen şaşakalırsın
    emirgan korusunun yasak bölgelerinde
    bekçilerin kovaladığı yasak öpüşmeler
    mazgallara çıkılır rum elinin hisarında
    hisar'ın bekçileri uzun uzun düdük çalar
    ağır ağır kapanır ardımızdan
    sultanlara törenlerle açılan dev kapılar
    bir mayıs otobosüne bindiririz muşmula sevgimizi
    amca iki öğrenci
    en arka köşede ayakta dururuz
    el ele tutarız biletçiden gizli
    çünkü biletçi her nedense bozulmaktadır böyle şeylere
    bacanak mesut karısından boşanır strazburg'ta
    avrupa konseyinin önünde bir tokatla
    kuş gibi hafif varabilseydik franburjuva tavernasına
    akılalmaz festalar bunlardır işte kardeşim
    kadınlar üretir sen şaşakalırsın
    minarelerin arkasında güneş
    kızardı müezzinler
    dalgaların içine attığım şarap şişesi
    dimdik duruyor suda
    işediğimiz yer nasıl da köpük köpük
    marmara'yı kesiyor
    bir ada vapuru bıçak
    bende benden çoksun senden kira almalıyım istanbul
    soluğan bir dalga ayırdı bizi
    içi saman dolu beyaz bir köpek
    geçti aramızdan yıldız
    kalorifer borusunda tıkırtı
    geceboyu dolaştı durdu yıldız
    türen'de aristokrat bir şatoda şarap şişelemekteyiz
    bindokuzyüzkimbilir
    fırıl takla atıyor bellek
    yumak düğüm anılarla gerçek
    akılalmaz fesatlardır kadınlar üretir sen şaşakalırsın
    sendeki sen kokusu istanbul hü
    mavi keten ağustosu yumak sakal eylemiş
    hoca hüseyin geldi
    hoca hoca oturdu
    bir şey sordular mütebessim suskunluk buyurdu
    bakışlar kazablanka
    gölköy'de o ramazan
    tatilin feylesof genel kurulu toplandı
    gazap üzümleri
    kasap hüzünleri
    herkesin hüznü birinci mevkii
    aslıyok yaylasında yüz koyunum senin olsun
    bir karyola uğruna manitu
    ne güneşler batıyor
    tüyap fesatlar fuarı
    kadınlar açıyor kadınlar kapıyor

    gündeste, sayfa 384-385-386
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük