iki düşmanı var; birincisi arkasından, köklerinden sıkıştırıyor onu;
ikincisi ise önündeki yolu sürgülüyor. ikisiyle de mücadele ediyor.
Gerçekte birincisi ikincisiyle mücadelesinde onu destekliyor, çünkü onu ileriye doğru itmeyi istiyor,
ve aynı şekilde ikincisi birincisiyle mücadelesinde onu destekliyor; çünkü onu geriye doğru sürüyor.
Ama bu ancak kuramsal olarak böyle;
çünkü sadece iki düşman değil var olan, kendisi de var, ve onun niyetinin ne olduğunu kim gerçekten bilebilir?
O, kendini tanıyor; başkalarına inanıyor; bu çelişki her şeyini bir testere gibi doğruyor.
O, ne cüretkar, ne de pervasız. Ürkek de değil. Özgür bir yaşam onu korkutmazdı.
Ama böyle bir yaşam ihsan edilmedi ona, ama bu da tasalandırmıyor onu, doğrusu kendisi için tasalanmıyor bile.
Ama hiç tanımadığı birisi var ki, sürekli onun için, sadece onun için tasalanıyor.
Birisinin kendine yönelik tasaları, özellikle bu tasaların sürekli olması,
yalnızlık anlarında işkence eden bir baş ağrısı yapıyor onda.