işyerine geç kaldığım zaman patrona günaydın demek için tüm patavatsızlığımla odasına girdim.
-günaydın abi. nasılsınız?
+oo esegin ziki bey. günaydın. saat kaç acaba?
-valla 11.30-12.00 gibi bişey be abi.
+hee tamam o zaman. patronlar geldi. sende iş başı yapabilirsin artık.
-eyvallah o zaman görüşürüz.
+siktir git lan masana.
-çay getireyim mi?
+getir lan öyle siktir git.
-ahmet lan. hasan abilere çay getir.
+biz senden istedik ama.
-tamam öyle olsun.
çalışanlarından bolca küfür yiyen, insanlık dışı ve çalışanlarından kazık yediğinde sebebini merak edip bulamayacak patrondur. zira selam vermemiş olmasının bir kusur olduğunu düşünemeyecektir kendisi.
Kesinlikle Musevi değildir, türktür ve müslümandır (Müslümandır derken müslümanları kötülemek amacıyla değil Musevi Türkler ile Müslüman Türkler arasındaki farkı belirtmek için dedim- çünkü Türkiye'deki Museviler kendilerini israilli falan değil özbeöz Türk olarak kabul ediyor). Musevilerin en gıpta ettiğim özelliklerinden biri bu: Nezaket ve saygı. ister bin kişilik ister iki kişilik şirket olsun kapıcısından, çaycısından tutun sekreterine kadar herkese günaydın diyerek iki üç çift hoş laf ediyorlar, gönül alıyorlar, gülümsüyorlar. Ayrılırken de neredeyse mecburiyetleri varmış gibi tek tek iyi aksamlar, iyi günler diliyorlar; başka odalarda olsanız bile gelip sizi bulup kafalarını uzatıyorlar. Kültür meselesi anlaşılan.
Bizim türk patronlardan görüp görebileceğiniz şey "yine gelmiş tipini siktiğim" bakışı ile "iş buldun kıllısını istiyorsun" şeklinde el hareketleri ve Ayı filmindeki seslendirmelerden alınmışa benzeyen, deşifre yaparak "günaydın" kelimesi olduğunu anca anlayabileceğiniz homurdanmalar.