hıristiyanlığın ne kadar bozulduğunun en açık ifadelerinden birisi.
aslında bunun bir benzeri islamiyet'te de vardır: tövbe. ama tövbe etmek için illa ki bir papaz bulup para vermek gerekmez. her an, her yerde (temiz olursa iyi olur.) allah'a yönelip tövbe edilebilir. tabii ki tövbenin "tevbe-i nasuh" denilen nasuh bir kalple yapılanı makbuldür. bir de tövbeden geri dönülmemesi gerekir.
şöyle olabilir mesela, "çok büyük günahlar işledim peder. kendi halkımmış demeden at gözlüğü takan herkesten nefret ettim, boş boş konuşan, kültürsüz bütün hergeleleri defalarca öldürdüm kendi içimde. bir de peder... aslında sizinle oyun oynadım. günahlarımın bağışlanması için hiçbir tapınağa ihtiyacım yoktu."
katoliklerin, tanrı huzurunda günahlarını itiraf ederek pişman olmaları ve tanrıdan bağışlanmalarını istemeleridir. müslümanlıktaki tövbe etmek anlamındadır.
tanrı'nın gözünde mahiyeti nedir bilemiyorum, ama vicdan babında işe yaradığı kesin.
küçükken pazarları babamla ya da babaannemle kiliseye giderdik. ben çok sıkılırdım aslında, ama bir ruhani havaya sığınmanın verdiği gerekli ya da gereksiz huzur olurdu etrafta. büyüyünce ayinlere gitmez oldum, ama küçüklüğümden kalma maneviyatla galiba, bir kaç kez günak çıkarmaya gittim. kimseye anlatamadığım, kimseyle paylaşamadığım günahlarımdan söz ettim o küçücük dolapta. sanki tanrı'nın elçisi değil de kankam varmış gibi karşımda. dediğim gibi tanrı affeder mi falan bilmem de, ben bir nebze olsun hafifledim. islam'daki tövbenin de aynı iç ferahlığını sağladığını düşünüyorum. öbür dünyaya dokunmasa da burayı biraz daha yaşanır kılabiliyor.
katoliklerde bir nevi terapistlik işlevi gören kurum. sanılanın aksine rahip günahları affetmez. affedilmek için yol gösterir. bilip bilmeden insanların inançları hakkında atıp tutanlar önce araştırsınlar lütfen. kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma.
hristiyanlık'ta tövbe edenlerin bağışlanmak üzere işledikleri günahlarını bir din adamının önünde anlatmalarıdır. katolik ve ortodoks kiliselerinde kutsal bir ayin olarak görülen günah çıkarmaya protestan inanışında rastlanmaz.
bak hristiyan olsam çok takardım bu konuya... elhamdulullah inanmıyorum da böyle dertlerim yok...
şimdi iki kabin var, bu giyim-kuşam satan yerlerdeki gibi, içeride ikisinde de birer sandalye var, sanırım pederin ki tv koltuğu gibi rahattır, ne de olsa allahın adamı o... biz neyiz lan? neyse... böyle bir pencere var ama camlı değil, tahtalrdan delikli bişi, giriyosun kabine, çekiyorsun perdeyi ve diyorsun ki; "peder ben bi günah işledim" sonra peder de diyor ki; "anlat eğlum/kızım, ne yaptın?" işte anlatıyorsun, günahların affedilmiş oluyor falan...
kesin götün biri uydurdu bunu ortamda rezil olmamak için... ne saçmaymış lan..
müslümanlar için bu olay daha kolay hale getirilmiş bi nevi update olayı. hristiyanlar gibi taaa kilisiye kadar gidip de pedere herşeyi anlatmaya gerek yok. tövbe diyosun oluyo bitiyo **. hem yol masrafından kurtuluyosun hem de gizliliğin korunması daha üst seviyeye çıkarılmış.
bir kavanoz fiskobirlik fındık ezmesini bir saat içerisinde kaşıklayarak bitirme ve ardından evdeki mekik sehbasında 500 mekik çekme suretiyle yapılan eylem. (bkz: tatlı krizi)
Rahibin biri zina günahını duymaktan o kadar sıkılmış ki bir gün belediye başkanına gider. bu böyle olmayacak zina işleim lafını duymaktan gına geldi. bundan sonra kim zina suçunu işlerse yolda takılıp düştüm desin diye bir duyuru yapılmasını ister.
aradan gel zaman git zaman rahip ölür yeni bir rahip gelir.
herkes yolda takılıp düşmektedir. rahibin bu işe canı sıkılır ve belediye başkanı ile konuşmaya gider...
- başkanım yollara bi çözüm bulmanız lazım der.
başkan:
- neden rahip efendi?
rahip:
- günah çıkartmaya gelen herkes yolda takılıp düşüyor der.
başkan kahkahayı salar.
rahip:
- başkanım gülüyorsunuz ama karınız yolda takılıp düşmekten yolda yürüyemez olmuş.