yasaları nasıl kendine göre yorumlamaya çalışanlar varsa, dini de öyle yorumlamaya çalışmaya kalkmaktır. oysa ki kalben düşündüğünü allah bilmektedir ve sahtekarlık sadece bu dünyaya ait bir kavramdır. o yüzden gerçek tövbe etmenin yanında bu söz daha çok sahtekarca bir düşüncenin ürünüdür.
bilgisizlik, akılsızlık, samimiyetsizlik, dinden uzak yetiştirilmenin acı bir sonucu. Fatih Altaylı kafası.
bu lafın gerçek anlamı: "Ben şimdi her türlü günaha girer, her türlü kötülüğü yaparım, Allah'ın sınırlarını dilediğim gibi çiğnerim. Daha sonra, hayatımın sonuna doğru da tevbe edip, ahiretimi de kurtarmış olurum" demektir.
Halbuki "kalplerin özünde saklı olanı bilen" Allah, böyle samimiyetsiz bir zihniyetin başarıya ulaşamayacağını, böyle tevbelerin Kendi Katında geçerli olmayacağını önceden bildirmiştir:
Tevbe; ne kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa Suresi, 18)
Bu akıldan yoksun düşüncenin sahibi, Allah'ı gereği gibi takdir edemediği için, kendince Allah'ın kendisini bir tevbeyle affedeceğini ve cennete sokacağını zanneder. Günlük hayatında yaptığı küçük uyanıklıklar, sahtekarlıklar gibi Allah'a karşı da sahtekarlık yapabileceğini sanır. Oysa sonuçta aldanan da, hüsrana uğrayan da elbette kendisi olur. ama iş işten geçmiştir. o işlediği günahlar da yanına kar değil, sonsuz hayatta bela olarak kalmıştır.
peki ya ölmeden tövbe edemezsen ne olacak ?
hiç mi günahdan kararmış kalbin o tövbeye erinmeyecek sanıyorsun. o tövbe nefsine ne kadar ağır gelecek.
ve belkide tövbe edemeden göçüp gideceksin.
duymadın mı insan nasıl yaşarsa öğle ölür.
uyanıkcan: ulan aklıma acayip fikir geldi. Allah tövbe edenleri affetmiyor mu?
murtaza: ediyor abi
uyanıkcan: tamam işte olum, her boku yiyelim sonra tövbe ederiz. Uyandın mı?
murtaza: çok uyanıksın be abi.