cengiz Aytmatov'un çok tanınan eserlerinden biri olan "Gün Olur Asra Bedel", diğer adıyla "Gün Uzar Yüzyıl Olur" esas itibarıyla Sovyetler Birliği döneminde yaşanan sosyal ve kültürel sorunların bir öz eleştirisidir. Aytmatov, romanında, geçmişin efsaneleriyle geleceğin bilim kurgusunu harmanladığı çok özel bir teknik uygulamıştır.
Çağdaş romancılığın başyapıtlarından biri olan Gün Olur Yüzyıl Olur, aslında yalın bir kurguya dayalıdır. Uçsuz bucaksız bozkırların kuş uçmaz kervan geçmez köşelerinin birinde, belki ayda bir trenin geçtiği istasyonda görevli iki arkadaştır, Yedigey ve Kazgangap.
kitap türkçe'ye çevrilmiş olup,tercümesi Refik Özdek tarafından yapılmıstır.
edit= bu entry niye eksilenir? anlayan beri gele...
edit2= lan manyak mısınız, ne eksiliyorsunuz mütemadiyen? tamam cengiz aytmatov'un değil ömer seyfettin'in. allah allah!
içinde geçen bir parçadaki tarihe bakış açısı ile 1984 kitabında geçen diktatöryal rejimin dayattığı tarihe bakış açısının tıpa tıp aynı olduğunu fark ettiğim kitaptır. alıntılıyorum;
" hayatta tarihi olaylar, tarihi anılar çoktur, ancak bunların neler olduğu, nasıl olduğu önemli değildir. Önemli olan, geçmişi sözlü ya da daha önemlisi yazılı olarak, onu bizim bugün işimize yarayacak şekilde anlatmaktır. Hiçbir yararı olmayacak yanlarını bir kenara bırakarak anlatmak... işte bu kurala uymayanlar düşmanlık etmiş, suç işlemiş olurlar.."
Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir,gider gelirdi...
Bu yerlerde demir yolunun her iki yanında ıssız,engin,sarı kumlu bozkırların özeği sarı-özek uzar giderdi.
Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa, bu yerlerde de mesafeler demir yoluna göre hesaplanırdı.
Trenler ise doğudan batıya,batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi...
Bir cenaze töreni için çıkılan yolculuk, kuş uçmaz kervan geçmez bir demir yolu istasyonu boranlı, bu istasyon çevresinde yaşayan birkaç aile, Uzaya mekik gönderebilecek kapasitede bilimde ilerlemiş ama gelenek ve göreneklerinden uzaklaşmış bir toplum, ve Kahramanımız Yedigey...
cengiz aytmatov'un komunist rusya'yı, bir dikta rejiminin içinde yaşayan ve bundan rahatsızlık duyan bir aydın ne ölçüde eleştirebilirse o derecede eleştirebidiği muhteşem kitabı. insanları mankurtlaştıran rus rejiminin halka uyguladığı acımasız politikaları sansüre takılmamak için metin içinde bir çok alegori kullanarak anlatma yoluna gitse de yine de sansürden kaçamamıştır.
bu romanın içinde olması gereken kgb'nin kuttubayev'i yok yere suçlaması ve kuttubayev'in tutukluluğu sırasında yaşadıkları sovvet sansürüne takılmış ve kitaptan çıkarılmıştır. daha sonra bu bölümler cengiz han'a küsen bulut adıyla ayrı bir roman olarak yayınlandı..
kalın gelen ama iyi ki okunan kitaplar arasında diye düşünmenizi sağlayan kitaptır. bir çok boş kitabın akisne içinde bir çok bilgiyi bulundurur, eskiden gelme bazı destanları anlatır.
pek çok yeri sovyet baskısıyla kırpılmış, kolu kanadı kırık bir romandır.
bitirildiğinde rahatlıkla "ya bir yerlerde eksikler var" derken kitabın açıklama bölümüne gözünüz ilişir ve acı gerçekle karşılaşılır, kitap sansürlenmiştir.
(bkz: ukubala)
Bu hikayenin yeri bende öyle büyük öyle büyük ki bazı günlerin hayatımıza nasıl asra bedel olduğunu muhteşem bir şekilde görmemize vesile olmuştur. Okudukça içine çeken hikayesi ve derinden gelen, sizi kaplayan bir hüznü vardır.
"Diyelim ki buradan gittin. Gitmekle kendinden kaçıp kurtulacağını mı sanıyorsun? Hayır Yedigey, kaçmakla kurtulamazsın. Yiğitlik kaçmakta değildir. Eğer yiğit isen, bildiğim Yedigey isen, burada kalıp üstesinden gelmelisin o meselenin. Herkes gidebilir, herkes kacabilir ama, herkes kendine hakim olamaz, herkes kendine karsi zafer kazanamaz."