çok sahici bir eser, iliklerime kadar hissettim.
(birazcık spoiler) abutalip'in ölümüyle boğazım düğümlendi, tam ağlayacaktım ki yedigey'in zarife'ye olan duygularıyla içim nefret doldu. nasıl olur bu, resmen ihanet! zarife'ye de o iki yetime de ağlayamadım, çok kızdım boranlı yedigey'e, çok. kocası ölmeden aklına girmişti zarife, daha o zamanlardan başlamıştı duyguları...
kitaptan biri oldum resmen, belki de dokuzuncu bir ev vardı -içindeydim-...
yıllar evvel okumama rağmen hala aklıma geldiğinde o çöl gibi ucu bucağı görülmeyen geniş mi geniş hafifi yelli ovanın ortasından bir trenin yavaş yavaş istasyona gelmesini aklıma getiren kitap.
" bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi...bu yerlerde demir yolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği sarı- özek uzar giderdi. coğrafyada uzalklıklar nasıl greenwich meridyeninden başlarsa, burada da mesafeler demir yoluna göre hesaplanırdı. trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi... "
cengiz aytmatov'un eseri. Yedigey'i kitabın başında severken Zarife'ye olan duygularından dolayı nefret edilir. Bitince boşluktaymış hissi veren kitap.
Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un bu güzel romanını belki pek çoğumuz okumuşuzdur. Ama yine de yüreğimizin uzayıp giden yollarının tren seslerini dinlemek ve anlamak için her fırsatta bir daha okumalıyız diyorum
sarı özek isimli önemsiz bir yerde geçen klasik olaylarla uzaylılarla tanışılması gibi bilim-kurgusal iki olayın paralel anlatıldığı kitap. kitabın aktüel zamanı kazangap isimli tren yolu işçisinin ölümüyle gömülmesi arasındaki zaman kadar olsa da geri dönüşler ve paralel olaylarla bu kısacık olay kalın bir roman haline dönüşmüştür. herkesin okuması gereken cengiz aytmatov eseridir.
içinde geçen bir parçadaki tarihe bakış açısı ile 1984 kitabında geçen diktatöryal rejimin dayattığı tarihe bakış açısının tıpa tıp aynı olduğunu fark ettiğim kitaptır. alıntılıyorum;
" hayatta tarihi olaylar, tarihi anılar çoktur, ancak bunların neler olduğu, nasıl olduğu önemli değildir. Önemli olan, geçmişi sözlü ya da daha önemlisi yazılı olarak, onu bizim bugün işimize yarayacak şekilde anlatmaktır. Hiçbir yararı olmayacak yanlarını bir kenara bırakarak anlatmak... işte bu kurala uymayanlar düşmanlık etmiş, suç işlemiş olurlar.."
her aytmatov romanı gibi , sanki tamamen günlük sıkıntılardan bahsediyormuş havası verirken , alttan alta sistemi deşen , eleştirinin dibine vuran bir eserdir. ki zaten kitabın bir bölümü KGB tarafından sansürlenmiş basımı engellenmiştir. Daha sonraları "Cengizhan'a Küsen Bulut" adıyla kitabın sansürlenmiş kısmı okurlara sunulmuştur.
kalın gelen ama iyi ki okunan kitaplar arasında diye düşünmenizi sağlayan kitaptır. bir çok boş kitabın akisne içinde bir çok bilgiyi bulundurur, eskiden gelme bazı destanları anlatır.
Ben kitap okumayı severim ki 1000 sayfalık romanları hızlı bir şekilde okumuşluğum vardır lakin 420 sayfalık bu kitabı 320. Sayfasında bıraktım. Hayatımda okuduğum en sıkıcı kitap diyebilirim. Okuduğum 320 sayfada kaydadeğer 30 sayfanın olduğunu söyleyebilirim. Kitaptaki demiryolu memurunun lanet olası devesi o kadar uzun anlatılmış ki yemin ediyorum develerden soğudum.
çok hızlı bir şekilde okunabilen, güzel bir dille yazılmış cengiz aytmatov romanı. adam bilim kurgu ile betimlemeyi birleştirmiş. okuduktan sonra kendinizi sarı-özekbozkırında yaşamış ve tüm roman karakterlerinin yaşadıklarını yaşamış gibi hissediyorsunuz. bu da tek başına romanın ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor aslında.
Kırgızların dünyaya armağan ettiği müthiş edebiyat adamının, cengiz aytmatov'un efsanevi eserlerinden birisi.
Ayrıca sözlüğe kayıt olurken tam 2 buçuk saat boyunca hangi mahlası kullansam diye düşündüğüm, adı geçen eserin bir an da aklıma gelmesiyle birlikte kendime uygun gördüğüm güzel mahlas. Eğer Kabul buyurursanız, ara da birşeyler karalamak istiyorum.