Sana gelemem, gülüm gelemem
Sıyrılamam artık gizlerimde
Doğrulamam gülüm yürüyemem
Paletler geçiyor dizlerimde
Sana gelemem, gülüm gelemem gelemem
Düşlerin olurum, düşmanın olurum gelemem
Gülün bittiği yerde içerdeyim
işkenceler perde perde ne hallerdeyim
Sana gelemem, gülüm gelemem
Sarpa sardım kendi gizlerimde
Kement atsam yine çekilemem
Çivilendim gülüm gözlerinden
Sana gelemem, gülüm gelemem geleme
Düşlerin olurum, düşmanın olurum gelemem
Gülün bittiği yerde içerdeyim
işkenceler perde perde ne hallerdeyim
sabahın en kırmızı yerinden kesildiği bi' gül vakti..
kahvaltı etmek işkence gibi geliyor, buna en çok artık acıktığında sinyal vermeyi unutmuş miden seviniyor. sigaranın ağzı bozuk öfkesi artık boğazını yakmıyor, alışmak başka bir coğrafya... sonrasında birileri rahatsız olur diye müzik dinlemeyi unutuyorsun sen, işin kötü yanı, müzik dinlemeyi özlemiyorsun da, yani özlüyorsun da, özlemek gibi değil, başka bir şey gibi.. dolapta bir dilim pasta var ve sen buna sevinmeyi unutuyorsun.
statik tepkilerinin sebebi olan dinamik kaygılarına dair binlerce bağımsız değişken bulabiliyorsun. matematiğin iyi diye evreni çarpıp bölmeye hakkın yok ve bazen seçmek gibi bir lüksün de olmayabilir ama,
"seçmemek için her zaman bir şansın var dostum."
demek istiyor içerilerden bir ses, demiyor artık, çünkü senin kalın kafana birşeylerin dank! etmesi için gerekli tüm sözler zaten çoktan sarfedilmiş-ellerin bak bomboş!
gül bitiyor, gün- hep aynı..
"düşlerin olurum, düşmanın olurum, gelemem.." diyor iç ses, gelme zaten, sen sakın kendine gelme!
12 eylül filmlerinin farklı bir uygulamasıdır. ömer lütfi mete ' nin yazdığı senaryosu o dönem tartışmalara yolaçmıştır. mümtaz sevinç' in son filmi olarak da biliniyor.
sol kesime mi ait yoksa sağ kesimemi anlayamadığım film... senaryo ömer lütfi mete yönetmen ismail güneş ... anlayamadığım nokta gardiyanların mehter marşı dinliyor gibi gösterilmesi. sonuç güzel ama karmaşık bir film. geri dönüşler güzel..
film önce sansür yemiştir. sonrasında "adımız sansürcüye çıkmasın" diyen kültür ve turizm bakanı tarafından bu sansür kaldırılmıştır. ancak birilerince türkiye'de gösterime girmesi engellenmiştir.
şarkının ise sözleri ömer lütfi mete'ye, müziği haluk levent'e aittir. kusursuza yakın bir şarkıdır. hem filmi hem de filmin konusunu çok iyi özetlemektedir.
not: filmin gösterime girmemesinin bilinirliğini ne kadar düşürdüğü sözlük'te başlığın 13-9-2010'da açılmasıyla ortadadır. bu ülkede sansür ve baskının gerçekten de işe yarayabildiğinin kanıtıdır.
bu filmi izlemeye ohal şartları altında kimlik kontrolu sonrasında büyük bir tedirginlikle gitmişimdir. sinemaya girerken kapıdaki çiçek abbas marka polis minibüsünün verdiği korku bir yana sinemadan çıkıp eve giderken yolda karşılaştığım her beyaz torosun verdiği tedirginlik ve yusuf yusuf sesleri dün gibi aklımdadır.
ayrıca:
"o elinle taşşaklarımı sıkıyorsun sonra da evdeki karını okşuyorsun"
yönetmenliğini ismail güneşin yaptığı, senaryosunu ömer lütfi metenin yazdığı 12 eylül dönemi olaylarını sağa yakın bir görüş açısı ile anlatan, işkenceye maruz kalanın sadece devletin sistemini devirip yerine başkasını (bkz: komunizm) koymaya çalışanlar değil inandıkları değerler uğrunda onlara karşı koymaya çalışanların da aynı akıbete uğradığını unutkan zihinlere hatırlatan ve görmek istemeyenlere gösteren 1999 yapımı türk filmi.