Gülüm kelimesi. Çocukluğunun en azından bir dönemini sokakta oynayarak geçirmiş birine herhalde en az bir kez söylenmiştir bu. Cinsiyetiniz önemli değildir hem de. büyük ağabeyler erkek de olsanız kız da olsanız kullanırlar işte. O yüzden aram pek iyi değildir bu kelimeyle. Fena Sinir olurdum küçükken, hatta anneme bile şikayet etmiş olabilirim tam hatırlamıyorum * Nasıl gülüm derler bana diye.
Bir şarkı varmış bu isimde. Duymuştum galiba ama kesinlikle şu benin dinleyeceği tarzda değil. Eski bene hitap eden bir müzik hiç değil. Hayatımın bir döneminden sonra belirli çerçeve dışındakileri, yani çoğunu bıraktım zaten. Dinlemeyemiyorum da, tuhaf bir his kabul etmiyor bünyem. kalbim çarpıyor hızla, midem tuhaf oluyor böyle sanki. içime tarifsiz bir sıkıntı giriyor. Anlatılmaz garip bir hal oluyor. Nimet benim için, çok şükür.
Geçen sene Türkçe olimpiyatlarında Moldovalı bir çocuk yorumlamış bunu. Ben öylesine rast geldi de izledim az bir zaman önce. Güzel yorumlamış. Zehirli de değil, sıkıntı vermiyor yani. Farklı bir nazarla baktığım için de olabilir. Ama zaten beni alakadar eden kısmı müziği de değil.
Arka tarafına bir slayt hazırlamışlar çocuğun, belgesel tadında görünüyordu. Allah Allah dedim başta tam da bakmadım küçük bir boyuttaydı da, ne alaka bu şarkıya böyle bir şey hazırlamışlar dedim. Sonra karşıma videosu çıktı bu slaytın. ince hazırlanmış bir video olduğunu fark ettim. Bazı sözleriyle bazı görüntülerin birleşiminden etkilendim.
2:35 - 3:00 arası için, yani içimi cız ettiren o 25 saniyelik kısım için koyuyorum buraya da. Aslında böyle bir entry girmezdim. Belki silerim sonra. buraya koymadan önce birisine izlettim ve o da benim nazarımdan baktığı için belki koymak istedim.
Gözlerimi kapatmışım, kulaklarımı. ''hayy'' ismini daha yeni yeni okumaya başlayan ben, o kadar şaşırıyorum ki nasıl görmedim bu sanatı, nasıl fark etmedim bu koca kainatı diye... nasıl, nasıl... nasıl bir gafletmiş bu. Nasıl kör ettim kendimi bu kadar. Hiç mi bakmadım gökyüzüne? Gökyüzünü görmeden yaşayabilir mi insan? Görmeden diyorum, bakmadan demiyorum. 'öylesine'lermişcesine nasıl yürüdüm geçtim bu kadar kayıtsızca. Bana yetecek her şeyi bana sunmuşken, ''Yetmedi mi sana verdiklerim, al canım feda'' diyen'den nasıl çevirmişim yüzümü öte taraflara. ilacım o'nu bulmakken ben mekanlardan kaçmakta aramışım çareyi, uzak yollara yönelmişim. Yaşaması için ayrılmaması gereken yerden bilerek düşen bir yaprak gibi bırakmışım kendimi kuruyacağımı hiç düşünmeden, oradan oraya savurmuşum. Uçurum kenarlarında oynamışım oyunlarımı, hem de nasıl bir karanlığa düşeceğimi biliyorken. Belki de tam atacakken kendimi, tuttu kollarımdan beni. Tuttu. O'ndan başka hiç kimse tutmazdı ki... o'ndan başka hiç kimse açmazdı ki gözlerimi...
(tam ekranda izleyin)
olur da açan olursa pelinsu'yu, berkecan'ı falan düşünmesin bakmasın o nazarla, yanlışa sokmasın beni. zaten pek çok insan için de dağ, su, taş ve ağaçtan daha öte bir video değil.
Benim derdim bana yeter, fırtınalar eser başımda. bir de siz vurmayın...
Buğulu gözlerine son defa bakıp
Uzun saçlarını okşarken
Yüreğimde bin savaş veriyordum
Ve sen bilmiyordun gülüm
Ben gözlerimi gözlerinden ayırdığımda öldüm
Sen gittiğimi anladığında
Senden ayrı geçen hergün
Ama hergün bin defa yaşlandım
Şunu bil ki gülüm
Sensiz geçen her dakika
Hatta her saniye bile ben sensiz bin defa öldüm
Gidişim seni bir defa öldürmüştü
Ama ben sensiz geçen hergün bin defa öldüm
Çünkü gülüm ben seni hala çok seviyorum.
sevgiye susuzdum
sevmeye hasret
iyiki karşıma sen çıktın gülüm
yeterki sev beni birazda naz et
gönül sarayına al beni gülüm
karşıdan gelişin, endamın ne hoş
görünce gözlerim oluyor sarhoş
senden evvel geçen yıllarım bomboş
aşkın cennetine al beni gülüm
su serptin kalbimin yanmış külüne
güneş gibi doğdun paslı gönlüme
senden başkası yok inan sözüme
istersen darına çek beni gülüm
fidan boylum ürkek ceylan gibisin
allah seni kem gözlerden korusun
sana gelecek dert bana da gelsin
sensiz bir an bile zor benim için gülüm
yıllarca beklenen bu imiş meğer
seninle yaşamak dünyaya değer
benimle bir ömür dilersen eğer
gönlümün sultanı ol benim gülüm.
tevfik akdağ'ın çok güzel, benim için ayrı bir yeri olan nefis şiiridir.
belki de o kadar güzel bir şiir değildir ama o anın hayali her zaman için çekici gelmiştir bana.
kalabalık bir evde, tenha bir köşeye çekilip ulaşamadığı sevgilisi için sessiz sessiz ağlayan o kızı hayal etmişimdir.
Çoğunlukla da ulaşamadığının ben olduğunu düşünerek.
bir güldür açılmış esmer bahçemde
nakıştan gözleriyle iri iri
bir güldür hüzünlüyken beyaz
bir güldür severken kırmızı
bir güldür çocuk kahkahalarında
tenha bir kızdır şimdi kalabalık evlerde
ağlar kısık kısık benim için
ağlar küçük elleriyle oynıyarak
kaldım diye yağmurlarda yalnız
üşüttüm diye kuru tahtalarında gecelerinin
bir güldür duruşu baştan başa istanbul
bir güldür çırpınır güvercin kanatlarıyla
bir güldür benim gülüm canım gülüm
bu yağmurlar geçer ben kurtulurum
ağlama gülüm ağlama gülüm.
usta aktör rahmetli nihat nikerel in şiiri. sözleri ise :
gülümse gülüm gül.
gülümsemek umuttur.
gülmek yakalamak.
yakala gülüm yakala
naz çiçekleri buruk güller mahsun olur.
üstelik erken düşer toprağa,
toprak hasret olsun senin için kavuşama
yakala gülüm yakala sana gerekeni
önceki gün nerde dün bu gün yarın nerde olacak..
bekleme öbür günü yakala, yakala gülüm gül gülümse
mahsun olma güller bela çiçkelerdir.
kör kuyulara serpttim nergislerimi
sarp kayalıklarda kanadı tırnaklarım.
bulutlar güneşi gizliyordu..
bir tutap kar kopardım gökyüzünden
örselendi göz bebeklerim
hışıpla kararırken ortalık izin veremem
izin veremem kaybolmasına körpe umutların
ıslak karanlıklarda sürgün verecek nergislerim ne umarsızım nede yalnız
ciğerlerim yavaç rüzgarı belimde soyumun göbek bağı
yüreğim, çoçuğum misketlerin ışıltı renklerinde
gençliğim; kavgalarlar denizin yelkensiz.
umutlarım mahsun gönüllerin rotası.
düşlerim kırık kırık arka sokaklarda kayboldular..
acılar parke taşlarıyla birlikte eskidiler.
şimdi göğe erme zamanıdır.
karanlık kör kuyularda kaybolacak
uzak yıldızların titrek ışıkları
çıkarcıl sahte dostluklar gibi
ve bir gün mutlaka sarı beyaz nergislerle donanacak evren
umutlarımın gün ışığında
gün kayboluyor uzak ufukarda ben yalnızğıma koşuyorum..
sen karanlık zindanlarına
randevuna geç kalmamalıyım
ataş böcekleri aydınlatır gecelerimi
yelkensiz çıkarım denizlere
pusulam sezgilerim ,yüreğim dümenimdir.
sen zıincilerinle boğuşa dur .
ben gökkuşağını yakalayacağım.
deniz fenerlerini kucaklayacağım ,sana inat.
çoşkularım okyanustaki dalgalar gibi.
engel tanımaz alır götürür zindanları bile.
bir tutam deniz feneri aydınlığı muştusudur özgürlüğünün
gözlerinde çakmak çakmak yakamozlar
gönlümde yaşanası güzellikler fırangalarımın anahtarıdır.
açık bırak zindanının kapılarını
umutlarım gün doğumunda benimle
gün ortasında yalnızlığım
randevum gün batımında seninle, seninle
an itibariyle zaten 26 yaş muhabbeti ile iyice frajilitesi artan emosyonel durumumun içine iyice eden parça. he güzeldir, süperdir, manyaktır o ayrı...