biraz arkadaşlarla iki tek atmışınızdır.eve girmeniz gerekir ama gülmemek için var gücünüzü sarfedersiniz.elinizi ağzınıza kapatırsınız.yok artık dayanılmaz hal almıştır.odaya girdiğinizde patlarsınız.
hocanızın derste size nutuk çekerkenki hal ve davranıslarını sadece fotoğraf olarak düşününceki durum. sürekli aynı şeyleri tekrarlar sinirden, komiktir ama gülerseniz öldünüz demektir. işte o an yüzünüzde hafif bir sırıtma belirir, kızarırsınız. o arada biri ufak bi espri yapsa die beklersiniz.
karşınızdaki kişi ile alakalı olmasada onun söylediği küçük bi kelimeden aklınıza gelen önceden yaşadığınız komik bir olyın o an akla gelmesi ama o kişi alınmasın üzülmesin diye kendini tutmaya çalışma durumudur
böyle anlarda insan ne yapacağını şaşırır kötü şeyler düşünmek falan hiç işe yaramaz. çare olarak burun yavaşça sıkılmalıdır, o zaman geçiyor. ama fazla sıkmamak gerekir allah korusun nefes falan alınamaz sonra.
lise yıllarında istiklal marşı okunurken ya da önemli günlerde saygı duruşundayken çok sık başa gelen durumdur. disipline kadar gidilebilir, bir de hocalardan birinin 'evladım sus arkadaki lacivert ceketli!' şeklindeki uyarıları daha bi harekete geçirir hormonları, kıkırdaşmalar puhahaha 'ya dönüşür yavaştan, herkes lacivert ceketlidir zira...
genelde saygı duruşları ve istiklal marşı okunuşu sırasında kendimizi zorlamamız sonucu oluşan fakat kaslara yapılan onca baskıya aksi tesirle cevap veren ve aksi tesiri de bir türlü durdurulamayan hadise. biliyorum çok ayıp, ama hangimizin başına gelmedi ki..
lisede hoca sınıfa fırça çektiği zaman sınıfta oluşan bir sessizlik vardır.en ufak bir hareket bile insanın gülmesi için yeterlidir.işte öyle anlarda dilimizi ısırmak imdadımıza yetişirdi.tabi acı nın verdigi surat ifadesi ile komedinin verdigi surat ifadesi birbirine giriyor ve kişi android görünümlü olabiliyor.
iş yerinde müdür kişisiyle aynı odada karşılıklı masalarda ciddi şekilde oturur vaziyetteyken msn de yazılan komik iletilere gülmemek için kendini zor tutmak . suratın şekilden şekile girmesinin yanısıra yanaklara kırmızımsı, pembemsi bir renk gelmesi.
resmi bir ortamdasınızdır. kasıldıkça kasılırsınız. bünye böyle şeylere alışkın olmadığı için hemencecik gülünecek bir detay bulur ve kendi kendine eğlenme çabasına girer. ancak bunun toplum tarafından ayıp sayıldığını bilen mantığınız bünyeye ket koyar. işte bünyenin ve mantığın bir çeşit savaşıdır. hepsi bu.
zıtlıklar dünyası işte..
kesinlikle ters etki yapan uğraş, suratının aldığı ucubik hali karşındakinin garipsemesi ya da sinirlenmesi halinde iyice kontrolden çıkma durumu. *
bir noktadan sonra gülümsemenize engel olamıyorsunuz. misal ortada hiçbir durum yokken, durduk yerde yani "gülmirim ule gülmiriim." diyip kendikendinize karar aldığınızda dahi birkaç dk sonra aklınıza komik/saçma bir hadise gelecek ve güleceksiniz.