osmanlı zamanında kalma eski bir türk tatlısıdır. türkiyede yılda 250 ton tüketilir, bunun yüzde 85'i ramazan ayında gerçekleşir.
15. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı’da halk mısır nişastasından yufka açıp stoklar ve havayla temas halinde olduğu için kuruyan bu yufkaları süt ve şekerle ıslatıp yerdi. Zamanla içine gülsuyunun da eklenmesiyle ortaya “güllü aş” ismi verilen tatlı çıktı ve (tıpkı “sütlü aş”ın “sütlaç”a dönüşmesi gibi) ismi “güllaç” oldu.
an itibariyle ağzımda erittiğim, tatlıdır kendisi. babama söylüyordum, almıyordu. varmış bir nedeni meğerse. iğrenç, yemeyin. cidden yemeyin. koyun sütü var sandım ağzımda yeminle, berbat. iğrenç. yapmayıın... su böreğine benziyor ayrıca. su böreği yiyin. oh mis.
gül suyu konulmadan yapılanından yeterince osmanlı kokusunu alamazsınız. gül suyu olmadan ot gibidir tadı. onun yerine muhallebi falan yeyin daha iyi eğer ki gül suyu katmayacaksanız.
güllaç yeşil erik gibi mevsimler bi olgudur benim gözümde. sadece ramazanda boy boy güllaç olur her yer ve ramazan harici güllaç yemek uğursuzluk getirir gibi bi hisse kapılıyorum. annemden aldığım tüyolara göre evde yapmak için kral marka güllaç almak gerekmektedir.
an itibariyle mutfakta dolabın içinde kıvrılmış uyuyan afacan tatlıdır. kendisine hamle yapmak için evin annesinin beklediği misafirlerin gelmesi lazımdır.
sütlü olması bakımından hafif bir tatlıdır. şimdik şurda bir tepsi olsun ve ben hepsini yiyim gene olsun gene yerim demekten sakınmam kendimi. insanın gözü aç olmayagörsün. öküz olur mazallah bir anda.