an itibariyle twitterda sorulara cevap veren sunucu. bugün 2 3 saat önce makyajsız fotoğrafını search etmiştim. az önce ne göreyim makyajsız fotoğrafını ve bununla ilgili bi söz paylaşmış. bunu ona söyledim. şu cevabı verdi: ''Şaka mı!? * ) Valla ben de tırstım şimdi!.Demek aklıma sen düşürdün bu fikri! * E niye aradın ki bu arada?''
ben de : ''gerçekten! merak ettim.tarzınızı falan çok beğenirim:)bugün timelineda görünce bi aratayım dedim :D şimdide para aratıym bari :D'' yazdım.
sonra şöyle dedi:''Ahahahah süpermiş * Tüh keşke önce onu arataydın yaaa..Ya tek dileğin gerçekleşecekseydi ve onu da bana harcadıysan! * ''
Gerçekten tv'de göründüğü gibi samimi ve sempatik biriymiş. çok doğal. seni seviyoruz gülhan şen.
kanımca tv de gözüken en güzel yüz bu kadınındır
ama bazen, çok nadir de olsa bu kadının normalde çok kasıntı olduğunu düşünüyorum bir program ki ortalama 1 saat sürüyor, normal insanların 1 haftalık gülüşünden fazla gülüyor. kotayı doldurur, susar somurtur oturur diye sonuca varıyor insan doğal olarak.
ennihayetinde tüm bu düşünülenler pufff diye uçuyor "ya ama bir hafta sonu bana gelse.." levela geliyor iş tabi.
bu abla keşif-gezi belgeseli yapıyorsa, ian wrigh bilemedin Barış manço ne yapıyordu.ülkeleri tanıtmaktan çok egosunu tatmin etmekle meşgul.yav tamam gene yap şirinliklerini,saçma salak poz vermelerini de birazda kıyısından köşesinden ülkeleri de tanıt yoksa herkes yapar hâle gidip çekim yapmayı.izleyiciye saygısı olsa anaokulu öğrencisi muamelesi yapmaz diyeceğim ama ne ekrana salya akıtarak hanımkızımıza bakan er arkadaşlar anlayacak beni ne de "yeni trendleri" yakalamaya çalışan bacılar
içindeki hayat enerjisine ya da kamera önünde gösterdiği enerjiye hayran olduğum hatun. tanımasam etmesem de bende hep bir atom karınca imajı uyandırmakta. sanırım en çok izlenen gezi programı yapımcısı kendisi bu bıcırlığından, sevimliliğinden dolayı.
güzel, zeki falan da, bir buçuk metre çapındaki nilüferleri waffle a benzetmiş nihayetinde tatlı seven kadın. yerim lan seni, gel ben ısmarlarım sana ne kadar istiyorsan.
"hiç yalan söyleyemiyorum ve hemen anlaşılır, kızarırım."
bulgaristan'dan nasıl geldiğini ve türkiyede ilk yerinin kızılay çadırı olduğunu şu şekilde anlatıyor:
"...89'da bulgaristan'daki türklere dayatılan zorunlu göçle geldik biz. todor jivkov, turgut özal, o dönemde 11 yaşındaydım ve ilk hatırladığım sahne mesela o kapıkulededen geçtiğimizde türk bayrağı, askerin böyle türkçe "hoşgeldiniz" demesi hani türkçe konuşması bile çok enteresan benim için çünkü dilimizi kullanamıyoruz, yasak türkçe konuşmanız, isimlerimiz değiştirilmiş ve kırklareli gaziosmanpaşa göçmen... kızılayın kurduğu çadırlarda kaldık ailemizle birlikte..."
"şubatın ikinci yarısında küba'ya, 8 martta da beyrut'a gideceğiz."
"babamın vefat haberini rodos'ta aldığımdan dolayı rodos'a 2. kez gidemeyeceğim."
gülhan: benim de nostaljiye çok düşkün bir yapım vardır yengeç burcu olmam gereği.
gülhan: artık reel anlamda da benimle gezebilirsiniz! http://www.galaksiseyahatkulubu.com 'u inceleyiniz görmediyseniz"
gülhan: bu cevap kişiye göre değişir ama ben londra'ya ve genel olarak ingiltere'ye bayılırım
okan bayülgen'in programında gülpembe'yi biraz mırıldanmış ve gayet de güzel olmuş;
14 aralık 2008'de sitesiyle ilgili attığım e-postaya bizzat cevap vermişti. şimdi kendisi mi cevap veriyor bilmiyorum ama galaksirehberi@tv8.com.tr'ye e-posta atmıştım o zaman.
bir de bunlara ek olarak "şey"e karşı bir takıntısı varmış, "şey"i ayrı yazmıyor. bu konuyla ilgili ekşi'den bir entry;
"türkçe'yi takıntılı derecede (tabii ki güzel bir takıntı bence bu) doğru kullanan, (tanıdığım kadarıyla) oldukça nazik ve kültürlü bir insan. ve resmi sitesinde, yapılan yorumların onun onayını almadan yayına sokmayışının en büyük sebebinin yorumlardaki imla hatalarını düzeltip de yayınlaması için olduğu olduğunu söylemiştir.
ve ilginç bir ayrıntı daha: imla konusunda hassas olan gülhan şen'in internet sitesinde karşılaşabileceğiniz, birleşik yazılmış "herşey"ler olabilir. bunun sebebi "bütün 'şey'lerin ayrı yazılması" imla kuralına karşı ilginç bir tavrının olması. ingilizce'deki "something, everything" gibi kelimelerde olduğu gibi, "şey" kelimesinin ayrı yazılmasını mantıklı bulmuyor. "şey" kelimesinin tek başına bir anlamı olmadığı için, "'şey'lerin ayrı yazılması gerekir" kuralından haberi olmasına rağmen ayrı yazmayı mantıklı bulmadığı için ayrı yazmıyor. kendisinin de bunun saçma olduğunu düşünüyor ama galiba bunu işinin ehli biriyle, oturup, tartışıp, ikna edilmedikçe ( köken ve anlam bakımından falan) yapamayacağını, öteki türlü ayrı yazdığı "şey"leri de gördükçe içinin fena olacağını söylüyor."
zeitgeist' ı sunarken ceza' yı programına konuk etmişti. tabi o zamanlar ceza' yı tanıyan kişi sayısı şimdikinin yarısı bile değil... biz de liseli olmanın kafasıyla vayy televizyona ceza çıktı deyip izlerdik. sene oldu 2012 ne zeitgeist kaldı ne ceza' nın underground havası; lise de bitti üniversite 3' e geldim.. eski günleri özlememek elde değil..