DÜz kızcağız. Eğri büğrü, dolambaçlı ve patikalı kızlarla olduk da ne oldu? Sokrates, platon, aristo, nietzsche, sartre, cioran ve Camus ile Ağzımıza kadar bok dolduk desek yeridir. Gübreleştik, ekinimizden depresyon, kırıklıklar ve asabi nevrozlar yeşerdi. Düz bir kadınla evlendik, iki kere bok yemiş olduk. Ne güzel işte, kız mealen diyor ki, abi rahat ol, boşver, daral verme. işit kızın kelamını, ne bok yemeye felsefe istiyorsun kızdan. Buse iste güzel kardeşim buse.
Mahalle de boylu poslu kaslı delikanlı bir kıza sevdalanmış ama kız gidip çelimsiz sıska bir terzi ile evlenmiş. Zaman geçer terzi ölür ve delikanlı içinde sevda ateşi sönmediği için dul kalan ilk göz ağrısına evlilik teklifi eder.
Neyse, evlenirler.
ilk gece yatak odasında gerdeğe girdiklerinde delikanlı kendisi gibi boylu poslu kaslı birini bırakıp kızın gidip sıska çelimsiz terzi ile evlenmesine fazla içerlediği için soyunduklarında kızın karşısına geçip başlar "senin evlendiğin terzi de böyle boy var mıydı? Böyle kas var mıydı?" diyerek kendini övmeye.
Kız susar, bekler, sabır der ve dayanamaz "haklısın, rahmetlinin böyle kasları boyu falan yoktu ama rahmetli olsaydı şimdiye kadar seni ziktiydi, beni de ziktiydi, üzerine de iki takım elbise diktiydi" der.
Böyle buna benzer bir durum yaşanmış ki kızcağız "ben felsefe falan anlamam" demiş.
Sabırlı kızmış.