güler zere

entry261 galeri7
    36.
  1. 35.
  2. ergenekon zanlıları ne hikmetse! birer birer hastalanıp tahliye edilirken adli tıp'ın çifte standardını ve taraflılığını bir kez daha göstermesiyle ölüme mahkum edilen kişi. ha yok canım ergenekon zanlıları sahte rapor almazlar, malum hepsi süper vatansever insanlar ya!..

    --spoiler--
    Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Güler Zere'nin serbest bırakılmasını istedi.

    SES yaptığı yazılı açıklamada, Güler Zere'nin ölümünü çabuklaştıran havasız ve sağlıksız bir ortamda tek başına bırakılmak istenmesine tepki gösterdi. Açıklamada, Zere'nin hastalığının ilerlemiş olmasına, sadece sıvı gıdalarla beslenebilmesine, ihtiyaçlarını kendisinin karşılamasının mümkün olmamasına rağmen yanına refakatçi alınmaması eleştirildi.

    Açıklamada, Zere serbest bırakılıncaya kadar gerekli fizik ve hijyen koşullarını taşıyan bir hastane odasına alınması ve günlük ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için yanında refakatçi bulundurma talebinin kabul edilmesi gerektiğine dikkat çekildi.
    --spoiler--

    http://www.evrensel.net/haber.php?haber_id=55671
    1 ...
  3. 34.
  4. adım adım öldürülen kadın. dinden, imandan söz edenlerin, koskoca bilimadamlarının, memleketi yönettiği söylenen bezirganların gözleri önünde eriyor güler zere. hiç kimse birbirini kandırmasın; güler zere'ye ödetilen bedel düşündüklerin ve eyleme geçirdiklerinin bedelidir. tek suçu bu olan kadının hakkında verilen raporlar çoktan yargılanmıştır ve mahkum olmuştur.
    8 ...
  5. 33.
  6. mehmetler'in katili, tıkıldığı delikten çıkmayasıca, bir daha güneş yüzü görmeyesice.

    çok ilginçtir, sözlükte başkaları için bu ve bundan daha ağır binlerce yorum varken, bu terörist hakkında yapılan yorumlar moderasyon tarafından anında siliniyor. tez zamanda bu entry de silinirse şaşmam.
    7 ...
  7. 32.
  8. "Karara ortak olamam"

    istanbul Tabip Odası üyesi Dr. Zeki Serdar Kaya, Güler Zere nin tahliyesini engelleyen Adli Tıp Kurumu 3.ihtisas Dairesi Başkanı Dr. Nur Birgen ile aynı meslek odasında çalışmak istemediğini belirterek istifa etti. Dr. Kaya, iTO yönetimine yazdığı dilekçede şunları kaydetti:

    "Odanızın 17 yıllık üyesi olan 20 yıllık hekimim. Basından öğrendiğime göre Güler Zere isimli mahkum, evre 4 kanser hastası olması, tahliye edilmesi için 2 rapor bulunmasına rağmen, Adli Tıp Kurumu 3. ihtisas Dairesi nin raporuyla tahliyesi engellenmiştir. EVRE 4 bilindiği üzere (terminal dönem):devamında eşittir ÖLÜMDÜR. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi nin aynı sıralarından hipokrat yemini ederek insanları yaşatma üzerinden ortak söz verdiğimiz bir hekimin, DR. NUR BiRGEN iN böyle bir karara imza atmış olması hekimlik vicdanı üzerinden beni rahatsız etmiştir. BÖYLE BiR HEKiMLE AYNI MESLEK ODASINDA OLMAK BENi RAHATSIZ ETMEKTEDiR. Dolayısıyla odadan istifamın kabulünü arz ederim."

    kaynak:birgün gazetesi
    2 ...
  9. 31.
  10. kimseden af ya da tahliye kararı beklemiyor. o içi bulanmış, bataklığa saplanmış adalet anlayışınıza olan güvenimiz çoktan tükendi. güler zere nin istediği o kokuşmuş adalatenizde yazan yaşama hakkını kullanabilmek. tedavisi için gereken imkanları elde etmek. kimsenin merhametine ihtiyacı yok bu güzel kadının.

    ....

    'meksikalı köylü devrimcisizapata, egemen sınıfların kendilerini silahsızlandırmak istemesi üzerine şöyle der: "tüfeklerimiz olmazsa, topraklarımızı nasıl alabiliriz? ya da onları nasıl elimizde tutabiliriz?" asıl soru budur. çünkü, sınıflar mücadelesinde, egemenlerle ezilenlerin mücadelesinde egemenlerin vicdanına, merhametine, insafına sığınmak, öyle sonuç almak hiçbir zaman mümkün değildir. zapata'nın dediği gibi, "tüfeklerimiz olmazsa..." hiçbir şeyimiz olmaz. hiçbir şey kazanamayız ve kazandığımız hiçbir şeyi koruyamayız. "tüfek", bazen, teslim alınamayan bir irade olur, bazen açlığın koynunda yürüyüştür, bazen ölümü göze alışımızdır tüfeğimiz, bazen fedadır, ve çoğunlukla da bizzat kendisidir delikli demirin. merhamet değil adalet, sadaka değil hak, kırıntı değil iktidar isteyenler, tarihin iyi bir öğrencisi olmak zorundadırlar. tarihin iyi bir öğrencisi olunmadığında, bugünün öncüsü ve önderi olunamaz. kurtuluş yolunda ilerlenemez.

    işte bütün bu nedenlerden dolayı, güler zere için de merhamet istemiyoruz. güler zere ve benzeri durumdaki tüm diğer tutsaklar için, 10 saatlik sohbet hakkı için mücadeleyi yükseltme çağrısını yapıyoruz. bir iran atasözü diyor ki, "haksız yere dökülen kan kurumaz." o yüzden kurumuyor bizim kanımız. bizim kanımızı döken emperyalizm ve oligarşi, haksızdır, gayri-meşrudur. bu yüzden hiç kurumayacak kanımız, ta ki o kanın hesabı soruluncaya kadar. güler'i gün gün ölüme sürükleyenler de bilmeli ki, gülerler'in kanı da kurumaz.'

    http://www.yuruyus.com/ww...sh/news.php?h_newsid=6113
    3 ...
  11. 30.
  12. 29.
  13. ne anası, ne de babası zerre kadar umrumda olmayan insan müsvettesi. kızın dağa çıkıp, bıyıkları yeni terlemiş mehmetçiklere kurşun sıkarken neredeydin, yeni mi aklına geldi kızın olduğu ? bu vurulan mehmetçikler bağ'da, bahçe'de yetişmiyor.. yazarken, aranızda şehit yakınları olabeceğinide hesaba katın.
    3 ...
  14. 28.
  15. savunulmaması gereken kişilik.

    fazla söze gerek yok.
    6 ...
  16. 27.
  17. bu devletin askeri ile çatışmaya girip yakalanmış ve tutuklanmış kişilik. demek ki bu ülkede devrimci olmak için bu ülkenin askerine sıkıp sonra kanser olmak yeterli. allah şifa versin hepimizden uzun yaşasın ama kimse çıkıp devrimci zart zurt demesin.
    3 ...
  18. 26.
  19. 25.
  20. bugün levent ersöz'ün silivri cezaevi'nde ancak bir gün tutulabilerek yeniden "ratahsızlandığı", yani ergenekon hastası olduğunu gördüğümde içimde sürekli tekrarlanan bir sorunun nedeni olmuştur kendisi: "bu ülkede mapushane köşesinde rutubetten ve hastalık içinde ölmemek için insan mı olmak gereklidir yoksa simli haki renkli vatansever gömleği ile her türlü pisliği karıştırmak mı?"

    evet, bu aralar sık sık dönüyor zihnimde bu soru.
    3 ...
  21. 24.
  22. Babasını gördüm güler zere'nin. yakınlarını ama gözümün önünden gitmeyen babası.. beyaz saçları ile o üzüntü, umutsuzluk, her şeye rağmen dik durabilme azmi... deniz gezmiş, yusuf aslan ve hüseyin inan'ın babaları geldi hemen aklıma. onlarda böyle çocuklarını görebilmek, kurtarabilmek için çaba harcıyorlardı. sonra güler zere'yi düşündüm.. o da deniz gezmiş ve arkadaşları gibi yılmıyordu, oligarşiden korkmuyordu... kendisi ile görüşen yakınlarını kucaklayabiliyordu... evladının, kızının ölüme gidişini bekleyen, izleyen bir baba... yok bir şey soramıyorsun, söyleyemiyorsun... haftada sadece 15 dakika kızını görebilen, yarım yamalak tedaviye bile götürülürken jandarmaların kızını görmesine izin verilmeyen bir babaya ne söyleyebilirsin ki?... üzüntülü gözler ile bakıyorsun işte sadece. için biraz daha kin/öfke doluyor sadece o kadar.
    6 ...
  23. 23.
  24. 22.
  25. hapishanede kalırsa ölür dedi 5 ayrı rapor. ölsün diye hapishanede bırakıyorlar şimdi. acı çekerek, güneş ışığı görmeden ağır ağır ölsün diye.
    yakalandığı ağız kanserine inat, gözleri konuşuyor güler zere'nin!
    gazetelerdeki fotoğrafları konuşuyor.

    sevgili güler,

    insanlık onurunun işkenceyi yendiği, o aydınlık günlerde görüşmek üzere.
    3 ...
  26. 21.
  27. insanların yaşama hakkı, başka insanların yaşama hakkına duyduğu saygı ve hoşgörü kadardır.

    bu hanımkız dhkp-c adına dağda 20-21 yaşındaki fidanlara kurşun sıkarken, onların yaşama hakkını tanımamış, saygı göstermemiştir.

    tahliye olacaği gün; öleceği gündür.
    3 ...
  28. 20.
  29. Devletin acı çektirmek ve öldürmek için büyük çaba harcadığı devrimci tutsak. Göstermelik olarak çok geç olmasına rağmen hastaneye kaldırılmıştır.. Ancak hastane şartları cezaevinden, tecritten daha kötüdür kendisi için. Her gün 10 dakika radyoterapi alıyor ve Onkoloji servisine taşınırken yakınlarının kendisini görmelerini engellemek için jandarma çevresinde etten duvar örüyor. bu faşizm değildir nedir söylenebilir mi? ayrıca kaldığı hastane hücresi "bilinçli" olarak morg servisinin hemen yanındadır. sırf ölüm acısı yaşayanların feryatlarını da kulaklarında hissedebilsin diye..
    3 ...
  30. 19.
  31. sözde idamın kaldırıldıgı türkiye de devrimcilerin cezaevinde ölüme mahkum edildiği gerçeğinin son kanıtı olan devrimci tutsak. onun gibi nice devrimci ölümün kıyısında olmalarına ragmen tedavileri yapılmamakta.

    hüseyin üzmez için, ergenekon sanıkları için işleyen adaletin siyasi tutsaklar içinde işlemesi gerekmez mi?
    3 ...
  32. 18.
  33. ibrahim şahin'e sağlık koşulları cezaevinde yatmasına uygun değildir raporu veren ve tahliyesini sağlayan "doktor" nur birgen'in, damak kanseri olan ve dışarda ve özel koşullarda steril ortamda tedavi görmesi gerekirken cezaevinde tedavisi sürdürülebilir raporu verdiği kişi. 3. adli tıp ihtisas kurumu başkanı "doktor" nur birgen vermiştir bu raporu.işkence gören gençlere işkence görmemiştir raporu verdiği için defalarca meslekten men cezası verilen "doktor" nur birgen.
    2 ...
  34. 17.
  35. 16.
  36. öncelikle bi yanlış anlaşılmayı düzeltmek gerekiyor güler zere ile ilgili yapılan kampanyada. ne güler zere'nin, ne avukatlarının ne de yoldaşlarının kesinlikle ve kesinlikle af gibi bir talebi yoktur.
    tek istenen güler zere'nin kalan kısacık yaşamını iyi bir hastanede tedavi görerek ve sevdiklerinin, kendisini sevenlerin yanında geçirmesidir. ki iyileşirse kalan cezasını cekmek için cezaevine geri dönmeyi tahaddüt etmektedir avukatları.
    güler zere'nin kemoterapi tedavisine başlaması gerekmetde ve bu mahkum kağuşunda mümkün değil. zaten kemoterapi bi iyileştirme tedavisi değil, hastayı geri kalan kısa yaşantısında güçlü tutmaya çalışmaktır. ve elbette az da olsa hayatta kalma süresini uzaltma...

    güler zere mahkum kağuşunda kaldığı her gün ölüme bir adım daha yaklaşıyor. zaman ölüme akmasın. güler zere'ye özgürlük!
    5 ...
  37. 15.
  38. bu kişi çatışmada yakalanmış ve bir çok insanın ölümüne sebep olmuş bir teröristtir. kanser hastasıymış. bir çok vatandaşımız hastalığına çok üzülmekte, nedense bu vatandaşlarımız, o kişinin öldürdüğü masum insanlara hiç üzülmemekte. bu nasıl çelişkidir anlaşılmaz. insanları öldürmenin hiç bir ideolojik geçerli sebebi yoktur bana göre. * * *

    tamam hasta insana herkes üzülür, allah şifalık versin denir. ama bu kişi teröristse ve bir çok insanı öldürerek yaşama hakkını elinden aldıysa, ona denmez. ona sen de cezanı çek denir, ve öyle de olmalıdır.

    bu kişinin serbest bırakılması demek, onun ölmeden son bir kez daha emellerini gerçekleştirmesine yol açmak demektir. o da nasıl mı? bu kişi tekrar örgütle temasa geçecek, saracak beline bombayı, insanların en kalabalık olduğu yerde patlatacak. kaybedecek hiç bir şeyi yoktur çünkü.

    keşke tesadüf etse de bunu savunanların yanında patlatsa ama, yine masum insanlar gidecek. zira kötüye ve kötüleri savunanlara bir şey olmamaktadır.
    10 ...
  39. 14.
  40. 17 temmuz 2009 cuma günü itibari ile istanbul adli tıp raporuna göre hapishanede tedavisi uygun görülmüş 14 yıldır tutsak bulunan devrimcidir.

    (bkz: http://www.milliyet.com.t...%20cikis%20yok&ver=42)
    1 ...
  41. 13.
  42. göz göre göre ölüme terk edilen 14 yıldır denizin kokusunu alamayan, gökyüzünü simsiyah gören, umutları bulutları kadar olduğunu düşündüğüm gençliğini mapusta çürütmüş bir insan. dört duvar arasında türkülere ses , şiirlere nefes olmuş. onun yaşıtları anne olup çocuklarına niniler söyleyip, masallar okurken, o şimdi yaşama mücadelesi veriyor. adalet terazisinin kefeni o ve onun gibiler için hep yukarda olan bir ülkede adalet istiyor. silivrideki ergenekoncu paşaların tabir-i caizse burnu kanasa tahliye eden bir hukuk sisteminde hak arıyor ailesi. adalet istiyor gün günden ölüme dahada yaklaşan kızları için bir umuttur sesleniyor devlete. bir kez daha gösteriyor ki tecrit öldürüyor.hapishanede (suçu ne olursa olsun )bulunan insanların ölümüne neden oluyor devlet. işte diyorum insana, yaşamaya bu kadar önem veren bir ülkede yaşıyorum ne mutlu,bana ne mutlu bize ve ne mutlu güler zere gibi adalet arayan yüreklere (!)...

    konuyla ilgili mi değil mi umrumda olmasa da belirtmek istedim.ahmet telli'nin su çürüdü şiirini anımsıyorum tecrit denilince:

    1

    Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar
    deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık
    hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle
    gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
    Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir
    leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan
    havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
    Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıyla yaktım,
    jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül
    edip savurdum.

    Adımdan gayrısını bilmiyorum.

    2

    Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan
    kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü.
    Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi
    yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu
    sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu
    zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim
    sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama
    durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri,
    peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar,
    soruyorlar, soruyorlar...

    Adımdan gayrısını bilmiyorum.

    3

    Iki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek
    istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi?
    Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla,
    dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir
    duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı
    yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu.
    Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi...

    Adımdan gayrısını bilmiyorum.

    4

    Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar
    deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki
    bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış.
    Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne
    beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının,
    vebalının bir rengi vardır. Irinin bir rengi... Ölünün bile bir
    rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin
    rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın...

    Adımdan gayrısını bilmiyorum.

    5

    Kıllı, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık.
    Soyumun neye benzediğini unuttum. "Insana benziyorlardi"
    diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun
    halkasında insanlık...

    Adımdan gayrısını bilmiyorum.

    6

    Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek
    sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir
    yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki
    çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca.
    Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla
    çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu
    damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. Ince bir kan şeridi
    sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah...

    Adımdan gayrısını bilmiyorum.

    7

    Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür
    sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı
    değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya
    dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba
    kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum
    dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün
    vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir
    su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir
    kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi
    artık. Küstü, öldürdü kendini su...
    Su çürüdü...

    Adımdan gayrısını bilmiyorum.
    3 ...
  43. 12.
  44. eriyen güler zere'nin bedeni değil, adeletinizdir!!!
    zaman ölüme akmasın, güler zere'ye özgürlük.

    şu resimlere duyarsız kalan vicdanın ben taaaaa...

    http://halkinsesi.tv/haber_detay.php?bilgi_id=5021
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük