güldürürken düşündüren hikayeler

entry1 galeri0
    1.
  1. soğuktu, alaca karanlıktı filan değil normal her günkünden bir gün uludağ sözlük merkez binasına gittim, içeriye girdiğimde sıvazlayan ya da sıvazlanan bişi de yoktu yani , alkol sigara, zevk ve eğlence dedikodularına aldanarak gitmiştim aslında. bir yazarları olarak bende katılmak istemiştim sonuçta.
    malum beleş olur mu lan acaba diye de geçirmedim değil içimden, sonuç itibari ile ben ve arkadaşlarım sayesinde kurmuşlardı onca modern tesisleri.

    velhasılı kelam; girdim içeri bar ın olduğu kat a çıktım, 10 katlı 4 şeffaf asansörlü binadan.

    görseniz zall zenci rapçılar gibi oturmuş bi köşeye, etrafında melezler, 7 milletten hatun kişi niyetine varlık. o an aklımdan geçmedi değil, ulan şu dişi varlıklar insansa, zall ne olaki? evrim için gerekli ara form mu?

    neyse konuyu saptırmayalım, geçtim bar a ve haykırdım, uludağ sözlük yazarıyım ben diye, bi ikramınız yok mu? ilk içki beleş dediler, eyi dedim aldım içtim, keriz malı tatlı olur diye, adi şarapmış, ama beleş sirke baldan tatlı olur misali içtiğim en kalite şarap gibi geldi, o köpek öldüren.

    neyse ilk kadehten sonra bi tuvalete gideyim elimi yüzümü yıkayım ki dönüşteki atraksiyondan evvel azıcık bi toparlanmış olurum diyerekten koyuldum yola. iki tuvalet vardı birinin üzerinde ağa pokunun üstüne pok olur mi lo yazıyodu, içimden bi okkalı laf geçti, sonra egonu da seni de ulan dıt dıt dıt dedim. işte, para adamı bozuyomuş lan, halbuki ben bir fenerbahçeli olarak zall ı hep o timsah yürüyüşü yapan, bizi cümle aleme rezil eden sempatik aptal olarak hayal etmiştim. ama alem puşt olmuş arkadaş neyse işte.

    her neyse, elimi yüzümü yıkadım, aynada kendime baktım, şöyle bi silkinip kendime geldim. artık cesaretim tamdı, geçtim zall ın karşısına, tüm içkiler benden dedim. zall bi duraksadı, sonra bana doğru tüm vücuduyla döndü ve ruj lu dudaklarıyla şu cümleler döküldü ağzından;

    - adamım, kazanarak değil kısarak zengin olursun, bak bana, hep bana, hep bana dediğim için kızlarla koltuğun arasında olan, benim kucağım, sense bar sandalyesindesin.

    adam yardımcı olmak istemişti, yine de içinde ölmeyen bi kaç insanlık kırıntısı kalmış demek ki, dedim içimden. kötü niyetli bir pintinin yardımı bu kadar oluyormuş ne yapalım. ama yine de ben onun gibi basit zevklerin peşinde olan biri değildim, döndüm ve dudaklarımı öyle öne çıkararak filan değil, elimi masaya vurarak haykırdım şunları;

    - tüm içkiler benden, erkek adamın ağzından çıkanla, başka bi yerinden çıkanın farkı olmalı dimi ama.

    zall:
    - bak ortam kalabalık, bunlar da alışkın durmadan içerler sıçarlar, başına iş alma.

    ben:

    - uzatma lan, kısa kes de aydın havası olsun.

    neyse sonra bu melezlerdi, zencilerdi, elfe benzeyenlerdi, bide böyle uzun kıvırcık saçlı, kir pas içinde mağaradan yeni çıkmış garip üniversite öğrencisi kılığındaki ufolar dı, hepsi içkiye akın etti. içtiler , içmesine de, içmekle kalmadı ki hayvanlar, bide zıçtılar afedersin amirim. içmesini bilmeyen adama içirirsen diyecektim ki, adamlar profesyonel içiciydi halbukisem. yani afedersiniz hepsinin de kakası kahve rengi yeşil arasıydı, kusmukları da öyle. hiç pembe olanı filan da yoktu. sonuç olarak hepsi de insanlar içinden bir insandı, zall konusunda hafif şüphelerim olsa da.

    neyse içtim ben de haliyle, sonrasını hatırlamıyorum. uyandığımda her tarafım ağrıyordu, böyle dayak yemiştim şu ahir ömrümde dedim, sonra zall ve arkadaşlarının marjinal eğlence eğilimleri geldi aklıma, ve bir titreme sardı vücudumu, ulan dedim zikmeseler bari, çok şükür bi sıkıntı yoktu, yok o bişi değil delikanlılık elden gidecekti sonra, evlerden ırak aman aman!!

    ulan, dedim; akşama gidicem yine, gösterecem bu ipnelere, soracam hesabını. vardım yine o günahların genel merkezine çıktım o zallım ın karşısına ve haykırdım fütursuzca;
    - naptınız lan ipneler, ne istediniz benim gibi delikanlı adamdan, diye koydum postamı,

    -hesabı ödemedin lan dıt, dedi. bildiğin dıt dedi lan. ben dıtlamadım. küfretmeyi yemedi tabi.

    sonra devam etti,

    havayla mı çalışıyo lan burası, hesabı kitlemek var mı öyle, sabah yiyeceğim son derece kaliteli havyar kadar param gitti senin yüzünden.

    döndüm sonra tüm bar sakinleri, mağara adamına benzeyen üniversite öğrencisi kılıklı ufonun gözlerine odaklanarak;

    - tüm içkiler benden.

    ufo ne sevinmişti öyle, ulan ufo değilmiydi acaba, hafifte kamburu vardı su aygırı ya da gergedan olma ihtimali üzerine biraz düşündüm sonra yine düşünen bir hayvan lan bu heralde dedim, neyse işte, hepsi de olabilirdi sonuçta. farketmezdi aslında o en basitinden bir alien dı benim için. *
    ...
    ertesi sabah uyandığımda yine pataklanmış haldeydim, ulan dedim, bunları etmeli tekdir tekdir uslanmayanın hakkı kötektir. nus ile uslanmadılar tekdir ettik sıra köteğe gelmişti anlayacağınız.

    her neyse işte, akşamın karanlığı çökünce güzel istanbul'a, gözlerimi kapamama gerek kalmamıştı istanbul'u dinlemek için. ah istanbul istanbul olalı görmüşmüdür ki böyle zulüm dedim, ulan her yer eylem her yer garip yaratıklarla doluydu, her köşe başında alien diye bahsettiğim o uzun saçlı hafif kambur, tıknaz yaratıklar vardı, bir de ufo yok derler, basbayağı ele geçirmişti ufolar ,istanbulu. üniversite öğrencisi kılığına girerek üstelik. böyle ninja turtles la silvester usta ya benzeyen radyasyona maruz kalmış canlılardı sanki, ellerde pankart, ben senin benim olma ihtimalini sevdim, aziz istanbul diye haykırıyorlardı. since 1453 dedim içimden, sonra atadan yadigar bir genin etkisiyle olsa gerek; geldikleri gibi giderler heralde dedim. azdılar ama sesleri çok çıkıyordu, ne kadar azgın bir azınlık dedim içimden ki gerçekten öyleydiler, milyonlarca insanın yaşadığı bu aziz kenti mağaraları sanıyordu bu alienlar.

    neden sonra, aklıma geldi uludağ sözlük genel merkezine gitmem gerektiğini hatırladım, döndüm ve iğrenerek baktım kapıdan sonra girdim içeri o günahların genel merkezinin kapısından.

    ve zall ın döner koltuğundan dönmesini bile beklemeden haykırdım adeta bir brave heart gibi:

    -herkese benden çay, şakire yok!!!

    garip garip baktın garson yanındaki fakir ama özenti kız.
    dönerek dediler ki:

    - çay ocağı camiyi geçince bebeğim, şakir ne ya ay çok demode diye ekledi fakir ama özenti kız.

    sonra döndüm bende bi cevap lazımdı neden olsa;
    - susun lan dejenere olmuş memleketini unutmuş yaratıklar, artık söz milletin

    ama yinede eksik olan bişeyler vardı ekledim neden sonra şu cümleleri;

    - pardon, bu gün içkiler benden, yenilsin, içilsin, vur davulcu davula, çık özenti kız söyle şiirini, dön özlediğin topraklara, göz yaşlarınla akan da bulacaksın anlamını hayatın , her uğradığında sılana.

    çok etkilenmiş olacaklar ki, fakir ama özenti kız yanındaki çocuğa hadi gel köyümüze geri dönelim fadime nin düğününde hayal çekelim demesin mi?
    sonra çocuk döndü kıza:

    - bir ahhh çeksem karşıki dağlar yıkılır, dedi ve ekledi, neler oluyor bize bize neler oluyor canım bana neler oluyor,

    çocuk elindeki kadehi bıraktı ve döndü fakir ama özenti ve dejenere kıza;

    - at kadehi elinden dedi makamlı bi şekilde, biz bu değiliz, dedi ve ekledi; biz, kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş olan bir ağaca mı aitiz, biz köklerine ihanet eden bir meyve olmaktansa köklerine sadık bir çiçek olalım, ve aynı ağacın tohumlarını yapalım birlikte.

    ulan ne duygulanmıştım, dejenere olmuş taklit ve özenti bi topluma dönüşmüş bir şahsın kurtuluşuna vesile olmuştum ya, yeterdi artık bana, yediğim tüm dayaklara değerdi artık. ama aklıma bi yer de takılmamış değildi, kız meyve miydi taklit miydi? yani fakir ama özentiydi haliylr dalları taklit, deyince cuk oturuyordu, her neyse işte, sonuçta fuhşa giden yolda yok olmak üzre olan aciz bir bedendi, köklerini anımsamıştı belki benle birlikte yaşadığı ufak bi dejavu ile, o kızın ve çocuğun meyveleri ise koca çınar ın köklerinin bilincinde yetişecekti artık.

    neden sonra, * *
    asıl geliş amacım geldi aklıma, o birkaç dakikada gelişen fırtınalı anlar bitmiş ti ve ben de dönmüştüm yeniden zall'a;

    - bütün içkiler benden!!!

    zall garip bi bakış attı ve;
    - dünde hesabı ödemedin lan dıt dedi yine, dıt dedi lan ben dıtlamadım. yemedi yani halen, sarhoşken dövüyor anca hıyarağa, ayık kafayla cesaret edemiyor çakallll!!!

    sonra bende döndüm ona ağzımı hafif eğerek, aşağılayıcı bi bakışla, içince bana saldırdığını vurgularcasına şunu söyledim kulağına;

    - zall sen içme bokunu çıkartıyorsun.

    not: bu hikayedeki kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup, çok feci siyasi, toplumsal ve öğretici mesajlar içerir. özet geçmeyip okuyanlar pişman olmayacağından özet geçip de sizi daha az zevke mahkum etmek istemedim.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük