leman sam'ın hiç ama hiç eskimeyen şarkılarındandır.
içini bir çok anı doldurmuştur. sonra yerine başka anılar dolmuştur ama o her defasında aynı güzelliğini korumaya devam etmiştir.
hani böyle melankoliyi çok sevmekle de alakalı değil. başka bir tılsımı var bu şarkının, çözemedim. leman sam'ın kadife sesiyle de alakalı tabi. böyle ağlamak da geliyor insanın içinden, deli gibi gülmek de. bir de böyle yalnız kaldığın bir anda, açık bir alanda ya da bir deniz kenarında; kendini dinlemeye ihtiyacın olduğunda, yavaş yavaş söylenesidir. o an acayip bir şekilde rahatlama gelir. öncesinde çok farklı duyguları da yaşatır tabi. kafanızdaki bir çok soruyu önce sormaya başlarsınız kendinize. sonrasında hepsinin cevabını bulursunuz. anlamaya çalıştıklarınızla, anladıklarınızı birleştirirsiniz. birazcık hüzün, birazcık gözyaşı en sonunda tarifsiz bir mutluluk verir. ara ara da gel dinle beni der.
amma yaptım, bir şarkı bu kadar eder mi. bir gün aynen böyle şeyler yaşatmıştı. bakalım siz ne hissediyorsunuz.
günün şu saatinde de salya sümük ağlatabilen... hele, ki ruh haliniz de buna müsaitse, bırakın kopsun gitsin, aksın yürüsün gözyaşları. varsın, ki leman samın o büyüleyici sesinin arkasında olan duygularınız canlansın.
güzel olduğu kadar hüzünlü bir parçadır. ama bazen önemli olan da yorumculardır. Leman sam, umut kaya ve cem adrian gayet güzel söylemiştir. En başındaki "elini son defa yanağıma koy" kısmı da gayet güzeldir.
tuttuğun kalem olsa yüreğimin elleri, bir defa daha yazsa bebeğim, bebeğim, bebeğim dediğinde leman sam, insanın içinde bir şeyleri öldürüyor. öldü gül güzeli, ben öldürdüm. kendimi nasıl affedeyim ? tek şansını kendi elleriyle yakan birisi içinde yarattığı, her sefeinde bu kez üstünü kapattım ve bitti dediği ama sürekli büyüyen yangını nasıl söndürür, bu acıyla nasıl yaşar ki ?