göçebe

entry35 galeri0
    34.
  1. var olan lokasyona uyum sağlayamama hali.
    2 ...
  2. 34.
  3. 33.
  4. http://boribotan.blogspot...tr/2015/10/gocebeler.html

    günümüzde de benzer şekilde örnekleri bulunan, genellikle hayvancılığa dayalı bir yaşam süren, yazın yaylalarda, kışın da genellikle korunaklı çadırlarda yaşayan, sabit ikametgahı bulunmayan insan, insan topluluğu.

    aslında kökenleri çok çok eskiye, m.ö. 5000'li yıllardaki avrasya steplerindeki ve yaylalarındaki davar güdücü kavimlere dayanmaktadır.

    genellikle savaşçı yapıdalardı, başlarında aristokrat diyebileceğimiz klişiler de bulunabilirdi ve zaman zaman konfederasyon olarak adlandırılan yapılar ile birbirlerine bağlanır, güç paylaşımı ve birleşimi yaparlardı.

    bu yapılar, genellikle et haricinde (zaman zaman hayvansal diğer yan ürünler, kürk, deri vs.) yerleşik kavimlere bağımlı durumdaydı. aynı şekilde yerleşik kavimler de, tarım dışı beslenme kaynağı olarak ete ihtiyaç duyuyordu. bu karşılıklı gereksinimler, aralarında bir ticaret oluşmasını sağlıyordu.

    bu ticaret bir şekilde aksadığında, göçebe kavimler ihtiyaçlarını zorla gidermek için yerleşik devletler veya oluşumlar ile savaşmaktan kaçınmıyordu.

    (burada bölüyorum, ikinci dünya savaşı öncesinde, diğer ülkeler gibi hammadde zenginliği bulunmayan japonya-italya-almanya grubunun saldırgan tavırları da bu göçebe kavimlerin ihtiyaçlarını zorla gidermesi durumuna benzemiyor mu?)

    şimdi, ta mezopotamya uygarlıklarından başlayıp, roma dönemine kadar sürekli olarak bir iki kutuplu dünya görüyoruz. biri göçebe kavimler (savaşçı aristokrasi), diğeri ise yerleşik yaşama geçmiş kitle (zanaatkarlar, köylüler, krallar, zamanla din adamları vs.). bu karşıtlık, bir şekilde o zamanların en büyük etkileşimi olmuş, hem uluslararası diplomasinin oluşumuna katkı sağlamış, hem de yerleşik uygarlıklarda üretilen kültürün ve değerlerin, göçebe kavimlere aktarımını hızlandırmıştır.

    işte, basit şekilde göçebe dediğimiz, davar güdücü, hayvan yetiştirici kavimler olarak adlandırılan bu kitle aslında uygarlığın oluşumundaki iki temel oluşumdan biri oluyor.
    1 ...
  5. 32.
  6. Göçebe

    sen sık sık gülen gülerken de
    sevecen bir akdeniz çizgisini
    sol yanına ağzının
    iliştiren çocuk özenle
    yabana mı atıyorum yani seni
    yabana mı atıyorum saat altı buçukları
    çocuk ve allah'ın en eski baskısını
    değil, değil bunların biri
    gözlerimin gemileri kuş istiyor
    açılıp kapandıkça sevdam
    kapanıp açılıyor bir mavi
    şahmaran süt istiyor kefeninden
    üç aylık ölmüş çocukların
    kerem ile arzu geliyor aslı ile kanber
    ay kana kana batıyor
    ay kana kana batıyor
    eşkiyalar gecenin yangınını izliyor uzakta
    kargapazarı dağlarını dolanan yaşlı ve öfkeli bir
    otobüsteyim
    jandarma daima nesirde kalacaktır
    eşkiyalar silahlarını çapraz astıkça türkülerine
    ve bu dağlar böyle eşkiya güzelliği taşıdıkça
    patronun karısını zimmetine geçirip
    amasya'dan kars'a kaçmakta olan sayman yardımcısıyla
    alevilikten konuşuyoruz uzun süre
    yanımdaki hep bir gazetede marilym monroe'nun
    resimlerine bakıyor
    marilyn monroe öldü diyorum ona
    ölümü siyah bir kakül gibi alnına düşürmesini bildi
    şimdiyse cennette nietzsche'nin metresi olması gerekir
    bunları diyorum daha ne varsa diyorum
    işte hiçbir sebep olmadığını sevişmemeye
    işte çocukluğumdan beri içimde bir önsezi olduğunu
    bunun bir gün birine rastlamak gibi bir şey olduğunu
    belki de bir günler bunun için aydın'da
    bulunduğumu
    zaten nedense hep bir şehirden bir şehre yolcu
    olduğumu
    işte eflatun kakalı çocuklar olduğunu kütahya'da
    ankara'da dokunak yozgat'ta becerik olduğunu
    van'da güreşçi develer gibi süslediklerini kamyonları
    istanbul'da minarelerin lirik olduğunu köprülerinse
    dialektik
    acemi bir bulut bozuyor bütün görüntüyü eski bir şarkı
    gibi
    bu şarkıyı ne zaman duysam aklıma
    sinirli bir elin uysal bir bardağa
    çok yukardan döktüğü bir içki gelir
    sonsuz ve olağanüstü bir bira
    köpüklene köpüklene biçimlendirir
    soyunarak ağlayan bir kadını
    acı bilincinde sonrasızlığın
    ama bırakalım bırakalım bunları
    yoldan piyade erleri geçiyor tahta bavullarıyla ve
    büyük yakalarıyla
    ve faytoncular görüyorum
    yere basışlarındaki ağırlığı azaltmak için
    tanrısal bıyıklarıyla durumlarını paraşütlendiren

    kars'tayım bu ne biçim kars bir kenarda
    pekala yalçınlık iddiasında bulunabilecek bir tepenin
    üstünde
    kars kalesi yükseliyor
    gökyüzünü ankara kalesine göre daha soyut ve daha
    elverişli bir şekilde
    hırpalayan bu kale de olmasa
    n'olacak bakalım hırpalayan bu kale de olmasa
    kuşkusuz artacak yalnızlığım sevgili çocuk

    biliyorsun ben hangi şehirdeysem
    yalnızlığın başkenti orası

    bir de yine sevgili çocuk
    biliyorsun kişi tutkularıyla
    yalnızlığını adlandırıyor o kadar

    arkada bir su devrile devrile akıyor
    rastgele bir ağaca soruyorum
    bir şey var sanki onu soruyorum
    değil orda diyor belki biraz daha ilerde
    tanrı meleğini ağırlamaya çalışan
    ataerkil bir aile gözümü alıyor

    dedelerin yüzlerinde erozyon
    silip götürmüş bütün evetleri

    annelerinse ağızlarında hiyeroglif
    babalarınsa ağustoslar atasözleri

    amcalarınsa avdan boş dönüyor elleri
    teyzelerse elleriyle yargılıyor gök güzelliğini

    ablalarınsa boyunları soru işareti
    ağabeylerse utançlarından emrah

    sıralanmışlar su boylarına
    bıçakla soyuyorlar kelimeleri

    ya suya giden küçük kızlar
    onlar
    tıpkı o kuşlar gibi
    uçan daha bir süre
    sonra da vurulduktan

    bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur anadolu şiiri

    ey şiir arayıcısı ey esrik kişi
    şu son dönemecini de aşınca gecenin
    doğacak gün artık gündüze ilişkin değil
    bu ağartı ancak yürekle karşılabilir
    bütün iş orda işte, ordan usturuplu geçmesini bil
    tutsaksan ellerini sıvışır gibi zincirlerinden
    ve balyozla vursalar mısralarına
    soylu bir demir sesi yükselir
    soylu büyük ve mavi bir demir sesi

    ellerim gece yatısına çağrılmış
    ve
    teleşsız görünmeye çalışan bir kafka gibi

    yüzüm giyotine abone

    Cemal süreya

    -Okuduğum en güzel şiirlerden biri...

    Edit: TDK 1966 şiir ödülü aldığını öğrendim az önce.
    2 ...
  7. 31.
  8. kendi kendine göreceleşme... bir yerden başka bir yere giden insan bir yanıyla kendine ötekileşir. bu eylem sanıldığı gibi mekânsal değil, zihinseldir. yapılan yolculuk gücün ruhunadır. bu uğurda gücün ilk yokedeceği elbette benliktir. göçebe kendi bedeninin, zihninin yabancıdır artık. bir parti liderinin peşinden koşmak, popüler bir sanatçıya duyulan hayranlık, çalışma hayatı yüzünden kendi değerlerinden vazgeçmek göçebeleri vareden unsurlardandır. kendi içinden sürülen biri nerede varolabilir?
    0 ...
  9. 30.
  10. knut hamsun un behçet necatigil çevirisi romanı. bu kitabın cem yayınevinden çıkan bir tanesini bulup, seçip aldığım için kendimle gurur duyuyorum. saçma ama elimde değil gururlanıyorum, çünkü hatırı sayılır miktarda zavallılık var bende.
    yarım saat boyunca bir sineği odadan çıkarmak için uğraşıp en sonunda kendim çıktıktan sonra daha beşinci sayfadayken yine zavallığımı hatırladım;

    "dikkat ettim bir sinek geziyordu elinde, adam aldırmadı, farkına bile varmadı. sineklere karşı insan işte böyle olmalı"
    0 ...
  11. 29.
  12. cemal süreya'nın her dizesi ders olarak okutulabilecek lirik, pastoral, antropolojik, psikolojik, sosyolojik, felsefi, ölüm ve hayatın aşk ve hüzünle yol yol olduğu alamet i farika'sı şairinin hayatında gizli müstesna şiiri...
    2 ...
  13. 28.
  14. savrulur durur biçare gönül hayatın peşinde göçebe.
    1 ...
  15. 27.
  16. Olağanüstü bir zeka ve teknik ile yaratılmış Knut Hamsun kitabıdır.
    0 ...
  17. 26.
  18. 25.
  19. bir yerlere sığılamadığında yaygınca dinlenilen hüzünlü bir havaya sahip toygar ışıklı şarkısı.
    0 ...
  20. 24.
  21. göçebe olmak son 5 yılda 9 ev değiştirmek ve sonunda artık kendini hiçbiryere ait hissedememektir.
    2 ...
  22. 23.
  23. zamani geldiginde onunde kimsenin ya da hicbir hissin duramayacagi kisidir. gelir, kalir ve gocer, sonrasinda kalan enkazi gormemek icin de bir daha asla karsiniza cikmaz. boyle de korkaktir afedersiniz gocebeyim ben adim bu sana birsey vadetmedim der siktirip gider sonra sen ugrasirsin kendi yaralarini sarip, etrafa sactigi yikintilarla...
    2 ...
  24. 22.
  25. niran ünsal'ın (sanki) bana yazdığı şarkı...
    0 ...
  26. 21.
  27. 20.
  28. konar göçerle karıştırılmaması gereken kavramdır.

    göçebeler hiçbir yerde fazla durmazlar. oradan oraya yaprak gibi yelle savrulurlar. çingeneler buna en güzel örnektir.

    oysa konar göçerlerin belli bir yurdu vardır. belli mevsimleri bu yurt içindeki belli yerlerde geçirirler. yazlak, kışlak gibi... türkler eski dönemlerde böyle yaşarlardı. bunun sağlığa yararları da çoktur. günümüzde yörük ve tahtacılar'ın geneli konar-göçerdir. zaten yörük de yürümek eyleminden doğmuş bir addır.
    2 ...
  29. 19.
  30. Nereye gittiysem yadırgadım yerimi
    Canıma tak etti bu göçebe yaşam
    Tam alışırken yurduma yuvama
    Bir de bakıyorum saat tamam

    Yüzümü iyiden iyiye tanıyorum
    Elim ayağım benim de
    Başkası çıkacakmış gibi karşıma
    Aynalardan kaçıyorum şimdi

    Zaman içinde böyle darmadağın
    Ne mutluluğum belli ne mutsuzluğum
    Bir düşteymiş gibi hafif
    Sis dağlarından yuvarlanıyorum

    Nahit Ulvi Akgün şiiridir.
    0 ...
  31. 18.
  32. bir niran ünsal şarkısı.

    Ilmik ilmik dügüm dügüm
    Ben hayati zorla ördüm
    Küçük bir kiz sakladim hep içimde
    Tek dostum o büyüdü benimle

    Yasadim her ne varsa
    Alnimin yazisinda
    Acilar biriktirdim
    Yarina dünden hatira

    Boynumu egmem kimseye
    Emanet bu can allaha
    Savrulur durur biçare gönül
    Oradan oraya göçebe
    1 ...
  33. 17.
  34. 16.
  35. niran ünsal'ın 2004'te çıkardığı ve aşağıdaki şarkıları içeren albümü:

    01 Göçebe
    02 Hayal Meyal
    03 Beyaz Gül
    04 Söyle
    05 Farzet
    06 Konuşmamız Lazım
    07 Tanrıya Feryat
    08 Kiralık Dunya
    09 Gitme Gülüm
    10 izin Ver
    11 Canımı Verdim
    12 şarap Misali
    13 Ben Yokum
    14 dağ gibi
    0 ...
  36. 15.
  37. kör talih adlı grubun nazar adlı albümlerinden bir şarkı.
    0 ...
  38. 14.
  39. 13.
  40. Cemal Süreya'nın yalnızlığın tarifini, başka söze hacet bırakmadan ortaya sere serpe koyduğu şiiridir.

    "Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
    Yalnızlığın başkenti orası

    Bir de yine sevgili çocuk
    Biliyorsun kişi tutkularıyla
    Yalnızlığını adlandırıyor o kadar"
    1 ...
  41. 12.
  42. kimse bir şey demeden,
    kendiliğinden siktir çekip giden.
    0 ...
  43. 11.
  44. tüm bu keşmekeşten, her evinizden, her odanızdan, her kıvrımınızdan geçip gideceğinizi bilmek...

    gerçekten daha mı ağırdır?

    kolay mıdır göçebe olmak
    göçebe kalmak
    bilmek!
    en bilinmemesi gereken şeyi...

    en ağır şey midir göçmek?
    en rahatsız anda
    aklınıza geldiğinde
    bilmek!
    tutunmaktan vazgeçmeyi...

    yaşamaktan vazgeçmeyi göze almak mümkün müdür?
    tüm bu alacalı oyuncaklardan
    rengârenk kızlardan,
    söylesene ha,
    mümkün müdür?

    bunun için mi bırakıp gidiyorsun?
    kolay mı sanıyorsun yaşam oyununu?
    zor mu geliyor yerleşmek?

    ne zaman adam olacaksın?
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük