gözünle yediğini poşete koymayanlar

entry1 galeri0
    ?.
  1. aga direk şunu açıklayayım öncelikle: "yediğini" derken orada zerzavat yani, fiil isimleşiyö falan.. * başlığı vurucu yapma çalışmaları sırasında ölen beyin hücrelerime de bir dakikalık saygı duruşu rica ediyorum. mühehe! yok lan siktir et, bok gibi oldu başlık. aslında entry de öyle. ne vurucu ne kırıcı, saçma salak bişey oldu iyice amk. elli kere sil düzelt ekle çıkart yaparsan olacağı budur. okuyacakların aksiyon filmi değil yani. yarısında uyuyakalabilirsin. * * herkeşlerin sevmediği yavaş ilerleyen drama filmleri gibi ama biraz da romantik komedisi var. gençlik filmi de barındırıyo aslında..valla hacı epey bi karışık işte, uykum var yatıcam ondan böyle. zaten ikinci defa açıyorum bu başlığı, ama bu seferki tematik modda. özellikle artı oy alma kaygımın olmadığını göstermek için belirtiyorum bunu da. neyse aga iki saattir konuşuyoruz daha bir kere tanım bile yapmadık.. hemen giriyorum olaya:

    pazarcılardır, evet evet bildiğin "üç leraya beş lerayaaaağğ" diye çığıran pazarcı. * * * ve abicim bu pazarcılar türkçeye 21. yüzyılda bile hala yeni maniler kazandırabilmiş yegane halk ozanlarındandır bence. not edilsin. fakat buna rağmen bir de zayıf yönleri (veya bir tür hissiyat, bir güdü) vardır ki evlerden, sokaklardan, bahçe ve parklardan, semt pazarlarından, gözlerden dolayısıyla gönüllerden ırak: gözünü hiç ayırmadığın o zerzevatı bir türlü senin poşetine koymamasıdır. gözün kalır bildiğin. ama nafile...
    lanet olsun o ebleh duruma! çok cenabet bi olay. bak mesela senin gibi ben de sebzedir, ıspanaktır, ottur pek sevmesem de zoraki tüketen birisiyim. kış geldi mi zaten seçenekler azalıyor, biliyosun. çocukken ağzıma "uçak" aldatmacasıyla giren sebze çorbalarının haddi hesabı yok! şimdi onları kusmak istiyorum..

    olaya gelicek olursak.. geçen hafta yakınlardaki bi semt pazarından havuç alayım dedim. * hemen ilk tezgaha yanaşıp "iki kilo versene dayı!" dedim.

    bak bak cümledeki şatafata bak!! boynumda taşıdığım o (görünmez ama herkesin bi şekilde gördüğü veya hissettiği) "öğrenciyim ben abi" levhasına aldırmadan ve fiyatı hiç umursamazcasına çat diye söylüyorum istediğim kadarını! öğrencisin işte lan, edebini takın ve sor önce fiyatını, ona göre gramaj belirt! kilo da neymiş?! [halbüse tüm bu kibir, geçen hafta aileden gelen harçlığın rahatlığından geliyö ve etkisi en fazla iki hafta sürüyor. mesela şuan geçti o etki. şimdi gitsem o pazara, fiyatını sormadan dereotu bile alamam :( ühühü]

    havuççu dayı beni çok sevmiş olsa gerek, ben "kilosu kaça?" bile demeden "hadi bakalım sana birden vericem!" dedi. tabi ama öyle aniden birden vericem deyince adam, irkildim önce. tam yan tezgahtan vazelin almaya gidecektim * * ki; havuçların arasında kaybolmuş ve üzerinde "kilo 1250 (yamuk yumuk ünlem işaretleri)" yazan kartonu kenara çekince anladım bir rakamının kerametini.. tl imiş meğer, ne kadar masum.. oracıkta verdim..havucun parasını!!

    bu pazarcı amcanın eblehliğiyse havuçları kendi malıymış gibi * * eline ne gelirse poşete doldurması, ama bir taneyi...o bir taneyi..senin gözünün kaldığı o bir tek havucu sana çok görüp onu poşete atmaması! sağındakini solundakini, ön ve arkasındakini koyar da onu bi türlü koymaz poşete! hem kel, hem fodül, hem... mhmm hemmm... (neydi o terim ya?) hemm.. hem kel hem fodül hem.. eblehtir işte bundan dolayı!

    (ilgili video: http://www.komikaze.net/gomikfilmler/ebleh.asf )

    ton pid: (marifet "dip not"u sadece tersten ayna efektiyle yazabilmem değil, aynı zamanda klavyeyi ters tutup amuda kalkmış halde yazıyorum olm. ne sandıydın.)

    edit: video linkinde "gomikfilmler" geçen bir linkin raf ömrünü hesaba katmamışım entry'i girdiğim tarihlerde. komikaze'de bir yerlerde hala o video var. (hasan ekinci'nin hükümete kızdığı hem kel hem födül üstelik eahh deyip mavi ekran verdiği video hani) *
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük