''maviyi soruyordun; gözlerimden yüzüme yayılan maviyi mi
bir renk değildir huydur bende
ve benim yetinmezliğimdir
ve herkesin yetinmezliğidir belki'' *
akmalı ki, uyandırsın o içi delik deşik olmuş kişiyi. uyandırmalı ki, adam gibi yansın. yanmalı ki, ansın bu duruma sebep olanı. ve ansın ki, akıtmasın bir daha bu hayatını buğulaştıran yaşları gözünden.
bazen o kadar ihtiyacımız olur ki ona, çaresizce ona sığınırız... hıçkırarak, saklayarak, isteyerek, istemeyerek, umutla, sevinçten, umutsuzca, hüzünlüyken, belki de bir anda, aniden kapılırız... içimizi dışarıya dökmeye yarayan inci taneleri...
dolu dolu duyguların içeride bir yerlerde kopardığı çığlıklar yüzünden bedenlerin ağlayışıdır.
yanaklardan süzüle süzüle temizler ruhun derinliklerini. en temiz, en saf görüntüyü katar parlayan ıslak yanaklara. en değerli kelimelerin içinde saklandığı damlacıklardır. ama bu kelimeler, hiçbir dilde karşılığı olamayacak kadar anlamlıdır.
yüzünü okşayan bu sıcak duyguların dolup taşmışlığını beden dışına akıtan bu taneciklerle hayat bulan her anlam, hıçkırıklarımızla saflık kazanan, insana insan olmayı hatırlatan en etkili aracıdır.
birinin duygularına dokunmak istiyorsanız eğer; yumuşak yanağından hıçkırıklar arasında süzülen tek bir damlayı parmak ucunuzla silerken gözyaşının tadını içinize çekmeniz yetecektir; gözlerinizi kapatıp parmak ucunuzdan kalbinize yol açarak. herkesin ruhu bir başka anlatır hayatı; bir başka doldurur dünyayı. dinlemek için de göz, kulak gerekmez. sadece ten gerekir; ve tenin sıcaklığından kalbe açılan yollar...
ilk okulda moda olan bir uğraştı birbirimize hatıra yazmak. her ne kadar klasikleşmiş bir kalıp olsa da 'gözümde bir damla yaş olsaydın seni kaybetmemek için ömür boyu ağlamazdım.' cümlesini aklıma getiren sözcüktür. acı çekmenin ve ya mutluluğun ve ya çok zıt durumların akabinde verilen insansal tepkidir. çok da güzeldir. kimisi de göz yaşlarını yalandan akıtır ki bunlardan sakınmak gerekir. allah korusundur, söyleyecek başka söz yoktur.
(bkz: timsah göz yaşları)