5 sene gözlükle top oynamış biri olarak bu dramı çok iyi bilirim.
bir gün okul takım antrenmanında orta çalışmaları yapıyorduk. forvet oyuncusuydum, biri orta açacak biz forvetler de defanstan önce kafayı vurup golü atacaktık. orta geldi. gözümü yumup ya allah deyip topa zıpladım. kafam defans oyuncusunun çenesine çarpmıştı. yere düştüğümde tek düşündüğüm biricik gözlüğümdü.
çünkü iki gün önce çerçevesiz çok hoşuma giden pahalı bir gözlük almıştık. lan lens o kadar pahalı değil ama o zamanlar sanki pahalı gibi geliyordu bana. sırf top oynamak için lens aldırmak istemezdim babama.
yerden yavaşça kalktım. gözlüğüm gözümde yoktu, ilk baktığım yerde iki parçaya ayrılmış mahzun bir şekilde yatıyordu. arkadaşın çenesi çıkmıştı ama benim de gözlüğüm gitmişti amk.
ıslanan gözlüğün camını mı silecen yoksa önüne düşen topa mı vuracan?
kararsızlık işte tam olarak burda yaşanır.
hiç unutmam bir keresinde yağmur şırıl şırıl yağıyor, maçtayız. top bana geldi ama o sırada gözlüğümü
ıslak zidane forması ile silmeye çalışıyordum. amk sildikçe daha beter oluyordu. gözlüğü gözüme taktım bembeyaz bir sayfa açıldı hayatımda. tekrar çıkarıp elimde tutmaya karar verdim ki top önümde. bir bir çalımladım herkesi ve golü attım. sonrasında "vayy callofcu, adam gözlüğü elinde gol atıyor." tebrikleriyle karşılaştım.
dramın farklı bir boyutu daha vardır. gözlüğün kırılması ki 6. sınıftan lise 2. sınıfa kadar en az 10 kere gözlük değiştirmiştim. kiminin camı kırıldı kiminin sapı çıktı.
devletin 2 yıl geçmeden gözlükleri değiştirmemesi de cabası. 404, japon yapıştırıcısı falan yapıştırıp öyle gidiyordum okula. hey gidi günler bee.
o zamanlar para olacaktı ki şu edgar davids in gözlüğünden yaptıracaktık.
lens kullanımı ile sona eren dramdır. 10 yaşında başlayan bu dram 24 yaşına geldiğimde sona erdi. lens aldım beden eğitimi öğretmenliği kazanınca. peki ya o zamana kadar?
en dayanıklı gözlük alınmalı ki hem çerçeve hem cam top çarpınca kırılmasın ya da gözlük yere düşünce takılıp devam edilsin.
bir de amatörde top oynuyor ve gözlerin astigmatlı 3 ise ne yapacağız?
hocam sordu " hayrolagenc senin gözlük kaç numara ya?" hocam 0.75 sorun olmaz" "hee tamam"
bir gün aynı hoca bana şöyle sordu "oğlum hiç ters top oynamıyorsun hiç uzun oynamıyorsun ya çalım ya kısa top"
yıllarca mecburiyetten oynadım ve şu an bana lenssiz oyna desen gerçekten beceremem. lens ile oynama gibi bir ihtimalden bile haberi olmayan bünyemin tek şansı buydu. sonraki yıllarda üniversitede falan lens ile oynadım ama o gözlüksüz hırslı varoş ruhumun koyduğu performansı hiç gösteremedim.
tek bir top geldiğinde toptan son hızınla kaçmaya çalışan elemandır. gözlüğünü aşırı ısrarlara rağmen çıkarmazlar. bu yüzden çoğu kaleci yada defanstır.
yıllardır yaşadığımın dramdır. yok kardeş gözlüğü çıkar top çarpmasın* işte bu sözle içimizden küfür etmeye başlarsınız çıkarırzınız takımdaki adamları ayırt edemezsiniz pas verirsiniz rakibe gider sonra oynamayı bilmiyor olursunuz*.sonra maç sonu hezimet yaşarsınız daha sonra sizi başka maçlara çağırmazlar falan filan işte.*
berbat bir duygudur hafif suçlulara verilmesi gereken cezadır hatta.
12 yaşında tanıştım gözlükle, seni çok bilmiş bir insan göstermesinin dışında birçok konuda hüsran yaşamanı sağlar. futbol sadece bunlardan biridir.
bendeniz çocukluk dönemlerimde gözlüğü çıkarır maç yaptığımız sahanın yanında montlarımızın falan içine kırılmayacak bir yerlere koyar öyle oynardım, ta ki öküzün biri o montlara oturana kadar.
o olaydan sonra evden gözlükle çıkar apartmanın posta kutusuna koyardım ve kendimi yeşil sahalara bırakırdım. sabah evden gözlükle çıkıp zulalalamak eve girerken takmak falan derken bizim gözlük numarası aldı başını gitti, tabi gözlüksüz oynayamaz topu göremez hale geldim.
işte bu çok berbat bir durumdur gözlükle oynarsın iğrenç espirilere maruz kalırsın (gözlükle oynadığım hiç bir maç yoktur ki piçin biri "bi koycam topa lens yapcam gözlüklernii" demesin. )
yaş kemale eripte tıp kendini geliştirince attım kendimi yurdum lazercilerinin kollarına çizdirdim bi rahatladım bi rahatladım sormayın. ameliyattan sonra tam düzelme sonuçlanınca ilk işim halı saha maçı oldu vurdum kıstasa kırdım zincirlerimi, açılın ulen görerek vuruyorum artık harbi çakarım çatalınıza dedim.
kısacası imkanı olan her gözlüklü bireye lazer tedavisi tavsiye ediyorum. (bkz: yaptım oldu)
özellikle uzaktan gelen hava toplarında yaşanan dramdır.
top süzülerek gelir siz bütün gayretinizle topu kontrol etmek için beklerken top aptal bir yerinizde seker uzaklaşır.
ama olsun futbol candır.
"bilim adamları iyi sporcudur" tezimin kanıtlanamamasına sebebiyet veren dramdır bu.
Gözlükle oynasan oynayamazsın. Çıkarsan topu ıskalarsın alay konusu olursun. En iyisi lens ama onun da riskleri var. Kullan atlarda düşük numaralar için. Onlar zaten gözlüksüz de oynar.
Öff ulan.
-Abi bomboş kale yaaa
-Olm dedim ya uzaktan pas vermeyin diye
-Abi o zaman kale dolacak
-Benim için farketmez dolu kalye de atarım ben icabında
-abi o kadar yakından pas vermek yerine biz de atarız o zaman
-olm teknik vuruyorum ben, atamazsın sen öyle
-Abi burunla abanıyorsun işte ne tekniği?
-bu kadar anlıyorsun işte üst vuruyorum ben topa, gerekirse falso veriyorum.
-abi bildiğimiz burun. bak ayakkabının da burnu aşınmış hep.
-o şeyden, gelirken taşa takıldım ondan
-her şeye bir bahanen var di mi abi?
-E olm kafamız çalışıyor mütemadien
-...
-Pas versene lan. Kale boş...
Akabin de yakından verilen pas da ıskalanır ama, o zaman da pozisyon geçmiştir.
Gözlüklerini çıkardığı anda atılgana dönüşen tırsaktır. Maçtan yaklaşık 30 dakika önce gözlük çıkarılır ve gözler mevcut yarım kırılan ışığa alıştırılır. Bu adamlarda üçüncü göz kapaklarının yeniden çıktığı bile görülmüştür.* Akabinde bir zamanlar gözlüğü kırılacak endişesi ile kafa toplarına girmeyen, şutlarda yüzünü saklayıp, topa götünü dönen bu kişiler zamanla mevkilerine göre bir puyol, messi, gerrard olabilecek kadar futbollarını geliştirirler. Üstelik görüntü tam gelmediği için defansta dururlarsa üzerine doğru gelen rakip forvetlere acımadan ve korkusuzca girebilirler. Bu da rakibi tedirgin eder.*
hayatımın dramıdır.
efendim şimdi lise son sınıftayız. habire ders ders ders sıkıldık sınıf olarak. bir top bulup bahçeye indik. neyse bir süre güzel bir futbol sergiledikten sonra ben * hayvan gibi abanan arkadaşımın şutuna kendimi siper edeyim derken suratımda patlamıştır top. o an kendime gelmekte güçlük yaşarken gözlüğün gözümden düşüp koluma takıldığını farketmedim. kolumu oynattığımda ise yere düşen bir gözlük gördüm ve o günden sonra chp okları gibi 6 tane çizik oluşmuştur camda. *
hakikaten büyük bir dramdır.iyi oynasan dahi gözlüksün diye bir önyargı vardır kişi üstünde.aldım verdimlerde en sona kalırlar genellikle.çıkarsan bir türlü topu göremezsin nasıl oynayasın taksan adamlar razı değil bir nevi arada kalma durumudur.
içler acısıdır.
kaleciyseniz ve gözlüklü iseniz sormayın gitsin.
gözlüğü çıkartıp oynandığınızda benim gibi mesafeyi ayarlayamayıp topu suratınıza yernisiniz. *
olmadı gözlükle oynamaya kalksanız da gözlüğün paramparça olma ihtimali çok yüksektir.
ayrıca yağmurlu havada yapılan maç tam bir eziyettir. zaten kısıtlı olan görüşünüz yağmur damlaları ve ara sıra oluşan buhar yüzünden %40 lara kadar düşebilir.
gözlüğü saplarından lastik donla arkadan bağlayarak yaşanılır bir hale gelir hayat.. terleyince gözlük düşme eğilimi gösteriyor sürekli.. gözlükle mi uğraşayım, adamı mı marke edeyim arkadaş.. ama çözümünü buldum işte.. isviçreli gay bilim adamları görün bunu!!
muhtemeldir ki miyopluğu tavan yapmış insan evladının kayıtsız şartsız içerisinde bulunduğu dramdır. bir de miyop ve gözlüksüz olanların dramı vardır ki bu durumda ilgili kişinin isabetli şut çekme ihtimali pek bir bulanmaktadır...
gözlüksüz oldukları halde futbol oynadığını zanneden milli, milsiz futbolcumsularla arasında dağlar kadar fark vardır. zira bu kardeşlerimiz sahaya yüreklerini koyarlar, milli olanlarsa paralarını nereye koyacaklarını bilemezler. yürekleri olsunda varsın gözlükle yüreğimizi kabartsınlar. öylemi! bence öyle, evet.
gözlüklü kişi sen gözlüklüsün saha içinde birşey olur sana diyerek kaleye geçirilen halbuki kalede en pirekazi arkadaşların en sert şutlarına maruz kalmak yoluyla arkadaşlarınca satılan kişidir...tecrübeyle sabittir...