ne kadar yaşarsan yaşa, elbet bir gün beden toprak olup gidecek.
o ölmeden önceki son anlarda aklına gelen ne mi olacak? en çok sevindiğin an, ya da en çok üzüldüğün. seni karşılamaya kim bilir kim gelecek.
yaşamana bak. herkese, herşeye ragmen.
doğdun. heryer ışıldıyor, herşey çok net. karnın acıkırsa yemek, ağlarsan ilgi, uykun gelirse şefkat. herşey, herkes dümdüz. tertemiz, bembeyaz. doğarken gözlüğümüzdeki camın rengi oynadığımız bilyalar gibi canlı, parlak...
büyümeye başladın ya, işte orda başlıyor gözlük camının rengi değişmeye. hafif renkleniyor etraf. daha güzel geliyor herşeyin rengi. pamuk şeker gibi, sıcak, yumuşak, tatlı. haketmeyen insanlar bile güzel. kötüler bile, çirkinler bile. yalancılar bile güzel. kimse camınızı kirletmemiş çünkü. bozmamış rengini...
zaman geçiyor, büyüsü bozuluyor pamuk şekeri gözlük camlarınızın. hani o ilk kalp kırıklıkları. gözlük camınız kirlenmeye başlıyor. pamuk şekerin rengi bozuluyor, eskisi gibi tatlı gelmiyor artık hayat. kötüler, çirkinler, yalancılar bile acı artık. gri hayat. bulutların arasına giriyor güneş. hep gün batımı artık, hep güz.
öylesine güz ki artık hayat, öylesine kirleniyor ki gözlerinizin önü, güzellikleri bile göremiyor göz. iyiliklerin bile kıymetini bilemiyor.
üstelik farketmiyor camlarının kirlendiğini.
biri lazım işte o zaman, gelip o camları temizlemek için, eski güzellikleri yeniden görebilmenizi sağlayabilecek biri.