Gözlerin cennet çiçeği
Gönlüm cehennem ateşi
Eger sevdigine köle olursa gönül
Nuh tufanına kucak açarmış
Lakin arafatın gerisi cinnet!
Kalk güzeller güzeli yüregim sana tutsak
Derdine pusatlandım, çilen gün oldu bana
Sen ki sevdaların şahı, garip gönlümün ahı
Dilegim sen, kerbelam sen, muradım sen...
Dönsede dünya kendi başına ben dönmezem yolumdan
Dolunaya güneş denktir ülkere kutup yıldızı
Ağla ey şafak türküsü kaderim boynuma yafta
Hükmü dar imiş meğer
Boynumda yay kirişi
Şer mi yağıyor yerin yüzüne
Karanlık bastı başımı
Sevdam yankılansın vadilerinde ey anadolum
iğde çiçeginde gizli özüm
Sarı papatya ki
el eder sen gibi
Alıpta sineme sarasım gelir
Her koklayış bir acı, her dokunuş bin ölüm
Zaman dokuz başlı ejdarha
Sen bana düşman bense bana
Yüregim kaf dagına sürgün
Ruhum tur dağında esir,
Deli eyledi zaman
Bir acı ki dizlerim
duymasada bedenim
Parmaklarımda öldürdüm isyanımı
Şimdi sokak aralarında gezerken
Duysamda topal seslerini
Uyuşmuş bacagım, duymayan parmaklarıma ragmen
Bu dönek dünyadan dimdik geçmek zorundayım
Koy yal verdigim ekmek verdigim köpeklerde
arkam sıra ürüp dursun.
Şimdi gecelere çivi çakar oldum
Aglama ey şafak türkülerim ağlama
Gece mavisi sevdalarımı çığlık çığlıga çağırırken göklerden
Huzur benim
Huzur benim deseydin vallahi düşünmezdim ey ölüm...