dinlerdeki cennet ve cehhenemin onemi bize gosteren olaydir. cogu dindar kisinin dinleri korumasinin nedeni budur. simdi ben bir din yapip icine buyuk bir cehhenem super de bir cennet koysam eminim ki bircok taraftarim olurdu. hata koydugum kurallar ne olursa olsun sorgulanmadan uyabillirlerdi bile. *
bu insanlar genelde sorgulama yeteneğine sahip olmayan ve anadan babadan ne gördüyse inanç konusunda onu o şekilde sürdüren ve doğruluğunu veya mantık ile ne düzeyde uyumlu olduğunu sorgulamaksızın inanan insanlardır. her türlü üçkağatı yapar ve her türlü bok yer, içer daha sonra götü dara düştümü inanan tiplerdir. dünyaya yararı dokunmuş binlerce insana iyilik etmiş inancı olmayan birisine laf atar daha sonra müslümanım diye ortalarda dolaşır, etrafına yarardan çok zararı olan kişilerdir. uzar gider bunu yazsak...
bu kisiler o kadar korkarlarki. okumadiklari hic bakmadiklari sadece kulaktan duyduklari seyleri bile oldurecesine savunur. bu da bize korkunun bir insan herseyi yaptirabilecegini gosterir. yada guzel hurilerin mi?
yüzde doksan dokuzu müslüman olan ülkemizdeki müslümanların yüzde doksan dokuzunu oluşturan insanlar. yaratıcı eğer cehennem korkusuyla dine inananları cennetine alıyorsa gücenirim valla. bari yaratıcınıza karşı dürüst olun, hiç olmadı havf ve reca diye bir şey var değil mi efendim.
bir kısım alevilerin içinde olmadığı grup. onlara göre, cehennem diye bişey yoktur, çünkü tanrı yaradılanlarının en mükemmelinin kılına bile hiçbir koşulda zarar vermek istemez, verirse de bu tanrının kendi zaafı olurmuş. neden? hataya (insanın günahı) yol açacak hataya (insanın yaradılışı) mahal veren hatalıdır, ve tanrı hata işlemez.
düzeltme: yahudilerin inancına göre tanrı hata işleyebilirmiş. kendilerinin inançlarına saygı duyarız.
bu insanlar cehennem kavramı olmasaydı acaba dinlerine bu kadar bağlı olcaklarmıydı? sorsunu aklımda canlandırıyorlar. acaba insanları korkutacak bir şey olmasaydı bu insanların göt korkusu olacak mıydı?
tanriya inanmak baskadir. hazirda olan bir dine inanmak cok daha baskadir. tabii ki insan bir tanriya inanmak ister cunku oldukten sonra ne olacagini bilmek ister ve dinlerde bu yuzden insanlar tarafindan yapilmistir. ama dinleri yapan insanlar bu dinlerin sorgulanmasini istemez . ve bir dine inanmak icin icinde cekici seylerin olmasi lazimdir. bu da cennet ve cehhenemdir. dindeki mantik bosluklarini gormeyi engeleyen ceza ve odul sistemidir. tanriya inanma istegi ic gudusel dir. cunku insan olmeyi kabul edemez. ama icinde mantik bosluklari olan dine inanma istegi cok daha baskadir.
sınıflandırmaya tabi tutlması zor bir kavram tarafından ''insanlar'' şeklinde önerme ile belirli bir sınıfa sokulan insan topluluklarıdır. birinci nokta teşhis yanlış koyuluyor. nedenine inelim: insanların çoğu dini ''dogma'' şeklinde yaşar. yani din ya da inanç doğuştan öğrenildiği şekilde insanda temel kurallar bütünü olarak var olur ama sorgulama ile bu aşamalar geçilebilir(bir dereceye kadar).
bu durumda'' bu insanlar'' diyerek yargılamak ne kadar doğru? ya da su atılacaksa inanılmayan tanrıya mı yüklenecek? yoksa schheler'in resentment kavramında olduğu gibi son başı belirsiz ve nereye gideceği belli olmayan varoşuşsal bir hınç mı besliyeceğiz?
bir başka nokta; ''göt korkusu'' derken. değerlendirilmesi gerken bişey var, korku olayının dinde nasıl anlatıldığıdır ''din'' derken ana olarak islamı esas alarak konuşuyorum. kur'an da bir ayet de şuna benzer bir şeyler var: ''cennet ve cehennem korkusu yerine, allah'a sevgi duyduğu için inamanın daha hayırlı olduğu!'' bir diğer nokta yüzde 99 ne kadar emin bir oran.. kimin tahkik-i iman ve taklid-i iman sahibi olacağı hiç bir zaman bilinemez. sadece yüzde 99 diyerek sallanır..
bir üçüncü nokta; tehdit eden ve sevgi isteyen bir tanrı imajı mı kafamızda var yoksa kutsal kitaplar mı bunu böyle anlatıyor yoksa biz mi böyle anlıyoruz? bu durumda iman neye dayanmalıdır? çünkü korku ve saygı karışımı kitaplarda yazar? haliyle sadece korkuya dayalı iman kaypaklığa yol açabilir. aslına bakarsanız bir noktada korku hem olmalıdır hem olmamalıdır. korkunun olması inancı zorunlu kılar; inancın olması saygıyı gerekli ve bir noktada sevgiyi. olmaması ise insanı bağımsız. galiba tanrı imajını bilinmeyen kılıp, sürekli üst kısımlarda tutan bu. bir noktada da bu sert imajın nedeni. korkunun olmaması ise; tanrıyı pasifize eder. din bundan bunu gerekli kılmıştır.
son bir nokta ''korku'' oldukça iki yüzlüdür. bu inananda da böyle ateist olarak kendini addeden insanarın bir kısmında da böyle.
ama bir diğer başka nokta, dini psikolojik bir nevroz şekline indirgemedeki yanlışlıktır. bu kalıplara sokmaktır dini ve davranışları ya da tek bir açıklama ile işi özetlemektir, işin daha da temeline inmneniz lazım. toplumlar evrimleştikçe bu kavramlar daha da derin ve karmaşıklaşıyor. bunun yanında tanrıya inanmak isteği içgüdüsel eğildir insnadaki sonsuzluk isteği içgüdüseldir, sonsuza kadar varoluşu elde etme iisteği ki bunun da baş yaratıcılarından birisi de o hiç bilinmeyen ölümdür. sadece ''tanrı ve cennet-cehennem inancı'' bu boşluğu doldurmada yardımcıdır.
şimdi şöyle bir şey, gerçek olan allah korkusudur, cennetten ve cehennemden kaynaklanan korku değil, eğer öyle ise de o göt korkusu zaten bi anlam ifade etmez.
bilinen en ünlüsü mısırlı Firavun dur. şahit olduğu mucizeler karşısında harikalar diyarına düşmüş gibi olan bu mısırlı, hakemin uzatmaları oynatmadan düdüğü çalmasıyla ayazda *kalmıştır.
insanlar allah yolunda istedikleri amaca göre ibadet edebilirler. kimi insanlar cennete gitmek için ibadet eder, kimisi cehenneme gitmemek için, kimi allah sevgisi kazanmak için, kimi peygamberleri görmek için, hatta huriler için bile gitmek isteyeni gördüm, bazıları da köşklerde yaşamak istiyor. kevser suyundan içmek isteyenler.. neler yok ki..
hangisi olursa olsun, ibadetler ortak bir yere çıkar. allah a. bu yüzden önemli olan o nun yolundan ayrılmamaktır. bunda bir tuhaflık yoktur. tuhaflık olduğunu düşünenler din kavramını yasaklar ve emirler bütünü sanarlar. ama insanların inançları içinde ne güzellikler ve espriler yaşadıklarını asla bilemezler. cennet de bizim için cehennem de. ister korkun ister korkmayın. ama şu da bir gerçektir ki inancı olanların korkusu vardır. çünkü inançlı insanlar yaradanın kudretini ve her şeyin onun elinde olduğunu görebilmiş olanlardır. bu güzel duyguyu zaten herkese nasip etseydi allah, o zaman cennet ve cehennem olmazdı. yaşamamızın da bir anlamı olmazdı..