Tam bir gösteriş budalası. Yapılan her şeyde fotoğraf çekip paylaşıyor. insanların gözüne sokmak için takla üstüne takla atıyor.
Örneğin yakın zamanda bir bakan ziyareti oldu. Diğer kurum amirleri gibi bizim Hobit de gitti tâbi. Yanında götürdüğü teknisyene de şunu diyor:
-Bakanın tam elini sıkarken çek beni.
Fotoğrafı çekildi. Tabii bakanın elini tam sıkarken değil. Sonra hooop sosyal medyada!
Çanakkale Zaferi'ni anmayla ilgili bir programa katıldık geçen günlerde. Kaymakam ve bazı kurum amirlerinin de katıldığı bir protokol var anmada. Bizim Hobit'in nasıl eğilip büküldüğünü, nasıl küçüldüğünü ve yağ çektiğini görseydiniz kendisinden iğrenirdiniz. Program bittikten sonra bana;
-Fotoğrafları at paylaşalım, dedi.
-Fotoğraf çekmedim ki, dedim.
Mal değneği gibi ortada kaldı. Program boşa gitti.
Hayatında hakiki bir başarı ya da gurur duyulacak bir şey olmadığı için amirlerle, müdürlerle, siyasiler ve belediye başkanlarıyla çektiği fotoğraflarla övünen bir tip.
Bir nikah töreni. Ne eksik ne fazla, bir nikah töreninde olması gereken her şey var.
Değerli müdürümüz bu nikahta şahit.
Haydan gelip huya giden değerli bir vekilimizin yolu da tevafuk eseri buralara düşmüş. Pirüpak ellerinde ilahi bir meşale taşıyan vekillerimiz kamu alemi kendilerine çeken bir mıknatıs hükmünde oldukları için kaymakam, belediye başkanı ve bittabi diğer kurum amirleri de şıppadak salona damlayıverdiler. Hal böyle olunca nikah merasimi döndü referandum propagandasına. Mevzu bu mu? Hayır, değil.
Pek kıymetli vekilimiz ile müdürümüz yan yana, omuza omuza, birbirlerine dirsek temasında bulunarak oturdular. Mutluluk nedir diye sorsaydınız eğer, size bu kareyi gösterirdim. Yedi düvel gezdim, 72 milletin içinde bulundum, envai çeşit yüz seyrettim ama böyle mutlu bir yüze şahit olmadım. 7 yıl sonra KPSS'den atanan bir öğretmenin sevinci vardı yüzünde müdürümün.
Fotoğraf makinelerinin ardı arkası kesilmeyen patlayan ışıklarına gülücükler saçıyordu.
Nihayet sıra kendisine gelince o her zamanki gülüşünü yüzüne yerleştirdi ve o muhteşem pozlarından birini vermeyi ihmal etmeden imzayı atıverdi.
Şimdi yıllarca acı içinde kıvranmış büyük bir ulusu özgürlüğüne kavuşturmuş gibi, ayda ilk adımı atmış gibi, kansere kesin çözüm bulmuş gibi mutlu.