yalan önerme kahramanmaraşta çok bulunur bunlardan sonra sevmeden evlendim karımı sevmiyorum ayrılamam çocuğumuz var bahaneleri ile liseyi yeni bitirmiş kızlara dadanırlar. azına sıçayım ben onların.
Bununla ilgili bir sosyolojik tespit yapmakta yarar olduğu görüşündeyim. 3 yıldır Konya'da okumaktayım. Malumunuz muhafazakar yapı ve beraberinde gelen görücü usulü evliliklerin oldukça çok olduğu bir yer. Görmüş olduğum şeyleri kendi çıkarımlarımı kullanarak size aktaracağım. Açık konuşmak gerekirse görücü usulü evliliklerin bu kadar uzun ömürlü olmasının nedenlerinden ilki kişilerin flört etmeden ve birbirlerini sevmeden adeta sadece sorumluluk mantığıyla evlenmeleri. Bu nedenle 3 yıl sonra ben sana olan aşkımı yitirdim ayrılmak istiyorum gibisinden bir mantığın var olmaması. Boşanmak istemeleri takdirde mevcut muhafazakar yapı gereği de boşanamıyorlar. Yani oradaki sistem birbirlerini ne sevebilen ne de birbirlerinden ayrılabilen bir ailevi yapı sunmakta.
eskiden sosyalleşme bu kadar değildi. Cumhuriyetin kurulduğundan beri bazı tabular yıkıldı ama millet olarak geleneklerine hala bağlı olarak yaşıyoruz. Eskiden bir erkek bir kızla böyle rahat konuşmayı bırak bakamazdı bile. Bu yüzden aileler çocuklarına kimi uygun görürse yani kiminle mutlu olacağını düşünürse onunla evlendirmek isterdi. o yüzden boşanma gibi şeyler olmazdı çünkü evlendikten sonra severlerdi birbirlerini daha doğrusu sevmek zorundalar. karadenizde bir söz vardır "sevdiğini alamıyorsan aldığını seveceksin" diye o hesap yani. Gözünü ilk o insanla açtığın için başka bir şey bilmiyorsun o herşeyin oluyor o yüzden görücü usulu evlenenler daha mutlu.
Doğru bir önermedir. Celallenmeden bir dinle sözlük.
Görücü usulü evlilik çok eski bir olay olduğundan artık sadece kırsalda ve doğuda rastlıyoruz. Bize inanması zor geliyor fakat saçma sapan dediğimiz o dizilerdeki hayatları yaşayan insanlar gerçekten var.
Görücü usuldeki mutluluk tamamen cehalet kaynaklı. Bir hayat düşünün, özellikle de bir kadın. Kendisine uygun biri bulunana kadar evinde izole bir hayat sürüyor. Arada bir abisi veya babasıyla çarşı pazar görüyor, bunun dışında en fazla 50 metre ötedeki bakkala gidiyor. Sevgiyi bilmiyor ama hep tutucu bir ilginin odağı. Yine de her olayda kıyıda köşede. Televizyonda kendisininkinden daha farklı yaşamların olduğunu görüyor. Ama bunların imkansızlığına, bunları istememeye kodlanmış.
O gün geliyor. Sağda solda güç bela görüştüğü, belki 2 kez bakıştığı, belki ilk kez gördüğü biri kendisine uygun bulunuyor. Evlenmeyi gerçekten ne kadar isteyip istemediğini bile tartamıyor aslında. Bir olay olarak "evlilik" ona değişik ve heyecan verici geliyor, zaten şartlanmış olmasını saymazsak. Evleniyor. Bir adam ona gülümsüyor, başını seviyor, sevişiyorlar. Tatlı şey tabii, güzel şey. Adam da belki ilk kez dokunuyor bir kadına. Sevişerek sevdiklerini zannediyorlar birbirlerini ya da çok şanslılarsa gerçekten seviyorlar. Daha önce kimse tarafından bu kadar ciddiye alınmadılar, kadının fikirleri dinlenmedi. Şimdi ise evindeki sobanın yeri konusunda söz sahibi, tartışabiliyor. Sonra çocuk doğuruyor ve artık çok daha fazla önem arz ediyor.
Mutluluk, onlara zaten böyle kodlanmış olduğundan ortalama bir evlilik -baba ayarında kısıtlanma + sevgi + tek başına alışveriş özgürlüğü-ve hayat sürüyorlarsa zaten daha fazlasını aramıyorlar.
aynı evde, aynı yatakta yaşayacağım insan benimle paralel düşünce-alışkanlıklara sahip olmalı ki bu da ancak seçerek olur. görücü usulü evliliğin tek nedeni üremektir, net.
Yaşamadan bilinmez bence kişiden kişiye farklılık gösterir ama su var ki görücü usulu evlenenlerin birbirleriyle paylaşacak pek çok hikayesi vardır, çıktığın kızla evlensen zaten her şeyini biliyorsun ilgi çekici bir şey yok ki kısa zamanda sıkılırsın evlilik bumuymus demeye başlarsın ama görücü de tarafların birbirini beğenmesi az buçuk tanıması önemli sırf evleneyim diye evlenirsen şapa oturdun demektir.