hz. mevlana'nın "uzaklık deyip dert ettiğin nedir ki sevgili, biz yaradanı görmeden sevmedik mi?" tümcesinin zihnime düşürdüğü izdir efendim. sayfalarca düşünce yazılabilir bu konuda, aşk iki aciz kulun arasında yaşanabilecek bir şey değildir zannımca. insanlar birbirlerinden hoşlanır, sever, sadakatli bir şekilde sever hemde. fakat aşk tam bir teslimiyet gerektirir ki o da ancak bir ve tek olan yaratıcıya hissedilir.
siyahla beyazın bir arada olması gibi karışık bir durum. hem korkutucu hem de güzel. belki sadece o kişinin yazdığı satırlardan, belki de sadece telefonda duyduğun sesinden etkilenip aslında kafanda yarattığın bir imaja aşık oluyorsun. bir gün görüp görmeyeceğin belli değil, görsende kafandaki imajla ne kadar örtüşeceği belli değil, hep bir bilinmezlik var bu aşkta. belki böylesine tatlı kılanda budur.