Aklın, gözle görmediği şeyleri kabul etmediği fikrine kapılan insandır. fakat insanın bir şeye inanması için illaki görmesi gerekmediği kanaatindeyim. mesela, sevgiye inanırız ama sevgiyi hiç gören olmamıştır. haddizatında aklı da gören yoktur. bu mantıkla düşünürsek akıl diye birşey yoktur yani akılsız durumdayızdır.*
insan görmediği bir şeyin varlığını bilemez, emin olamaz. ama inanmak çok farklı bir hadisedir. " inanmak " adı üstünde inançtır, içten gelen bir olgudur. görmediği bir şeye inananı ya da inanmayanı yargılayamayız, her iki tarafında kendi inançlarını savunacakları düşünceleri vardır.
bir de gordugu her seye ınanan ınsan vardır... her sey gorundugu gıbı degıldır oysakı... arabesk de mujde ar ve sener sen kac kere ınandı gorduklerıne de neler oldu neler..
insanin gormesi ve/veya insanin inanmasi bir seydir, insanin aklini ve mantigini ispat, deneylenebilirlik, olculebilirlik, ve tekrarlanabilirlik turunden ilkeler dahilinde kullanarak gercege ve gercegin bilgisine erismesi baska bir seydir.
sevgi, saygi, inanc, ask, ve benzeri duygulanimlar insana ozgu politik, sosyal, kulturel bir takim altyapilari olan kavramlardir. bu noktaya geri donmek vaadi ile once var oldugu tespit edilen ancak insan gozunun goremedigi ve insandan bagimsiz, ustelik fiziksel durumlara bir goz atmakta fayda var.
once goz: insan gozu nihayetinde belli bir gorme kapasitesi olan ve beynin gorme lobu ile koordinasyon halinde calisan biyolojik bir kameradir. takdir edilir ki baska yaratiklarin insandan daha baska gorme yetileri vardir. insan bir sahin gibi keskin goremez, ancak bir kostebekten daha iyi gorur. ne cok iyidir, ne de cok kotu. insan beyni de gozun gordugunu tahlil edip kafada bu goruntunun yansimasini yaratir, goruntuye anlam verir; insan icin hizli olan sinek icin yavas gorunur. goz aldaticidir.
bir de hangi yaratik olursa olsun goremedigi fiziksel hadiseler vardir; mesela gama isinlari, radyo dalgalari, elektrik akimi, yercekimi, atomun icindeki partikuller, bir galaksinin boyutu vesaire. insan bu hadiselere inanmak zorunda degildir, inanmasa da bu hadiseler kendilerini her daim ispatlar; gormedigi elektrigi uretip enerji olarak kullanir, gormedigi yercekiminin etkisini hesaplayarak uzaya cikar, gormedigi radyo dalgalarini kontrol edip iletisim kurar. bunlarin disinda bir de mikroskop ve teleskop kullanarak kendi dogal gozunun goremedigini gorunur kilabilir. her halukarda insanin doga bilgisi ve dogayi idrak etmesi ve kontrol etmesi kendi gozunun otesinde gelistirdigi aletler ve bilme bicimleri ile mumkundur. bu bir asamadir. bu asamanin gelismesi ile ilerde su an goremedigi ve farkinda olmadigi baska doga olaylarini da gorebilir ve bilebilir hale gelebilir, yeter ki dogada var olsunlar; enerji olarak, guc olarak. ancak bu tip farkedilir dogal durumlarin hic birisinde bir bilinc olmadigi ve olmayacagi kesindir. yani yarin bir gun cinleri, hayaletleri, perileri tespit edecek aletler uretilmeyecek; cennetten ve cehennemden yayin alan kameralar ve/veya teleskoplar icad edilmeyecektir. zira bunlarin hic birisi dogal degildir. bu hadiselerin doga disi oldugunu hem bunlarin varligina inananlar kabul eder, hem de inanmayanlar; bu konuda uzlasirlar. uzlasamadiklari nokta bunlarin bir sekilde gercekte "var" olup olmadigidir. inananlar var olma durumunun "fizik otesi" formlari da oldugunu soyler, inanmayanlar var olmanin fizik ile sinirli oldugunu -kutleli tutulabilir, ya da kutlesiz ama olculebilir-. fark buradadir.
tekrar sevgi, saygi, inanc ve benzeri duygulanimlara geri donersek bunlari da iki kategoriye ayirmak gerekir: dogal olanlar ve olmayanlar. dogal olanlar icinde bir annenin yavrusuna karsi besledigi yakinlik ornek gosterilebilir: nihayetinde bir cok hayvanda bunu gozlemlemek mumkun. bu dna'nin turlerin icgudusel olarak devamini saglamasi icin yaratiklarda otomatik olarak bir organ misali urettigi bir hadisedir. nihayetinde vucut endorfin denen bir salgi salgilar ve beyin alarm durumundan rahatlama ve zevk durumuna gecer. annenin yavrusunu gordugu zaman endorfin salgilamasi bu otomatik mekanizma ile temin edilir, bunda bilincli bir davranis yok. dogal "sevgi" denen ve gozle gorulemeyen bu hadise vucudun salgiladigi bir salginin eserinden baska bir sey degildir ve yasam stratejisinde bir islevi vardir; ancak amaci degil, islevi! tipki makinanin yaginin amaci degil ancak makinanin saglikli, gurultusuz ve duzgun calismasi icin bir islevi olmasi gibi.
ancak soz konusu insan olunca, bu dogal duygulanimlar dahi boylarini asar ve insanlarin cesitli dogal olmayan amaclarina hizmet icin tahrik edilir. mesela turun devami icin vucudun ve beynin salgiladigi bu salgi mekanizmasi ve etkileri insanin elinde turun var olma amacini da asan hedefler icin harekete gecirilebilir. "sevgi" bir ideolojiye, bir amaca, bir dine, bir hayal kahramanina, bir projeye yakit olarak kullanilabilir. tipki korku gibi, veya adrenalin salgisi ile saglanan baska alarm durumlari gibi. bunlarin hangi noktalarda nasil harekete gecirilecegini de insan cogunlukla bilir. mesela ulkesini seven bir insani vatan millet diye olume yollamak dahi mumkundur. iki sene sonra "aa, o savas yanlislikla yapilmis" diye ortaya ciksa bile farketmez. cunku mesele neyin gercek ve dogru oldugu degil, beynin neye nasil inandigini kontrol edildigi ile ilgilidir.
demek ki "gormedigi hicbir seye inanmayan insan" da kor olabilir, "gordugu her seye inanan insan" da, "gormedigi seylere inanan insan" da. aklin, mantigin, olcmenin bilcmenin, deneylemenin ve ispatin eseri olmayan her sey yalan olabilir. insanin gozu de duygusu da aldatici olabilir.