bugün

Başları çok hızlı okudum tarihti bilimdi, bir yandan okuduklarımı diğer kaynaklardan araştırıyorum filan keyifliydi ama sonra aşk aşk aşk çok bunaldım pembe dizi gibi oldu. Mahsun Kırmızıgül filmleri gibi olmuş, biraz aşk, biraz cumhuriyet tarihi, biraz sümerler, e ingiliz ajanlar, derken polisiyeye dönüyor kitap sonra yine aşk... toparlayamamış bence. Duygularla ilgili anlatımları çok klişe ve derin bir anlamı olmayan yazarın kendine ait aforizmalarla dolu. Aşk şudur, insan budur, o öyledir, bu böyledir, ilk filozofların hayata dair söyledikleri şeyler gibi. Her şeye rağmen 500 küsür sayfa ilgimi elinde tutan, verdiği bilgiler teyit istese de farklı konularda soru işaretleri oluşturan ve zihnimi açmama vesile olmuş bir kitap, hakkını vermek llazım.
"...En büyük devrim her şeye rağmen yaşamaktı. Gülmek ise her karanlığa şafaktı..."

(Gör Beni - Akilah Azra Kohen)
Güzel kitap fakat, kitap eleştirmeni olmasam da bazı konuların olayların havada kaldığı kısmı eksik hissettirdi. Ya okuyanın hayal gücüne bıraktılar ya uzatmak istemediler. Mesela sehit kubilay astegmen olayından bahsedecegini beklediginiz giriş var ama devamı yok, okuyorsunuz acaba anlatılacak mı hayır. Sürekli bahsedilen bir baba figürü, bir seyahat yaşanılanlar askıda kalmış. Tam oturmadı bende o yüzden. Tam insanlık tarihinden bahsedilirken bir yerlere bağlanır mı hissi baglana bağlana aşka bağlanıyor. Onda bile bir kıvrandıran durumlar oldu. Yine de hoş, insanda bazı güzel duyguları uyandıran, aslında görmemiz hatırlamamız gereken geçmişe dikkat ceken bir kitap. Yazarın emeğine sağlık.
Armağan Çağlayan'ın YouTube'daki röportaj formatı.