daha ne istiyorsun be ey senarist? allah'tan belanı mı istiyorsun?
sen bu kadar iyi bir kadroya sahip ol, ama bu kadar insanla çekebildiğin dizi gönülçelen isminde siktiriboktan bir dizi olsun.
gerizekalıca bir senaryo, mantıksız, bomboş diyaloglar, saçmasapan olaylar.
hiçbir şey değil de, üstteki kadroya acıyorum. bi yukarıda saydığım oyuncuları düşünüyorum bir de bu diziyi. içim acıyor valla. özellikle cansel elçin, onur saylak ve umut kurt üçlüsünün olduğu bir dizi bu kadar kalitesiz olmamalıydı. yazık etmişler kadroya. yuh diyorum, çüş diyorum, yetmiyor bir de oha diyorum.
evet dedi ben de seni aldattım bir kez de değil üstelik çünkü beni çok kanattın çok sevdiğim bir yalandın sözlerini içinde barındıran bir teoman şarkısı.
Evde tek tv olması ve kadın nüfusunun fazla olması sebebiyle geçen bölüm izlemek zorunda kaldığım dizi. Sayesinde sadece bir peruk ve gözlük yardımı ile yıllardır nişanlı olduğunuz kişiyi sizin ve hiç bir tanıdığınızın tanıyamayacağını bize öğretmiştir. Geri kalan kısmının nasıl olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerek.
Ondan sonra niye millet amerikan dizisi izliyor diye zıplıyor bizim senaristler.
aşk bazen haddini bilmektir... bu bölümde bunu öğrendim. yüzleşmesi de koydu ama... neyse;
çingene çocuğu kadir, zengin kızı yıldıza ayrılmalıyız bu ilişkiyi yürütemiyoruz işte. baban haklı diyerek durumunu kabullenip sessizce çekildi aşk yolundan. gönlümde ayrı bir tahta kondu zıpır...
empati yaptım ve çok üzüldüm. kız da feci güzel biri ama, insanız neticede duygularla değil de mantığımızla hareket etmezsek beşeriyetimizin ne değeri kalır ki...?
--spoiler--
levent, kaç bölümdür hasret'le haldır haldır yeni parçalar aradılar, dinlediler... hatta son bölümde stüdyoda yeni gelen şarkıyı söyler misin bile dedi levent hasret'e. ama gel velakin bu parçalar klasik denecek kadar güzel türk sanat müziği eserleridir.
--spoiler--
edit: (bkz: ey senarist geldiysen entry i üç kere eksile)
jerome david salinger'ın the catcher in the rye adlı romanının fransızca çevrisinin adnan benk tarafından türkçe'ye çevirisi. bir nevi çevirinin çevirisi ama adnan benk'in muhteşem edebi yeteneği romana ayrı bir güzellik katar. teoman'ın aynı isimli albümüne ve şarkısına isim babalığı yapmıştır.
cem ve can yayınlarından gönülçelen ismiyle yayınlanan kitap ingilizceden çevirisiyle yky yayınlarından çavdar tarlasında çocuklar olarak raflarda yerini almış, her ne kadar aynı içeriğe sahip olsa da gönülçelen isminin gizemini yakalayamamıştır.
an itibari ile jeneriğine denk gelen bir yazar olarak; jenerikte zengini temsilen gösterilen evden herkes taşınmamış mıydı? hala o evin jenerikte kullanılması birgün murat ve ailesinin eve geri döneceğinin bir işareti mi yoksa yeni jenerik yapmama tembelliği mi zaman gösterecek...
edit: evet efendim an itibari ile jenerik değişmiş... eski jenerikten sadece son gönülçelen yazısı kalmış ve jenerik boyunca geçen isimler de özet bölümünde alt yazı olarak geçmeye başlamış...
o ihtişamlı jenerikten sonra böylesi basit bir jeneriğe dönüldüğüne göre yani demek ki neymiş tamamen tembelliktenmiş...
bu gece ki bölümünde alenen ve bol bol coca cola reklamı veren dizi. öyle alt yazıyla falan değil bariz mutfakta bulundurarak. az önce koskoca 2.5 litrelik şişeler vardı şimdide iki adet kutu kola.
televizyonlarımızın maalesef çokça gördüğü saçma-salak, tutarsız, oyunculukları kötü, hiç bir şey anlatmayan sözde dizilerden biri.
ne kadar acayip, ne kadar boş bir şey la bu. tuba büyüküstün zaten oyunculuk yapamıyor, diğerleri de öyle zaten. o kadar boş, o kadar salak bir dizi ki.
duyduğum ve gördüğüm anketlerde tuhaf bir şekilde birinci olan dizi(!).
yorumlara da bakıyorum hakkaten bu diziyi beğenip oy verenlerin ergen kızlar olduğu o kadar belli ki...