Kendisi Müslüman bir Türk gencimizdir.Yalanla dolanla işi olmayan, içindeki ruh halini klavyesine çok iyi dökebilen, yaptığı gözlemleri doğruluk süzgecinden geçirip tüm ahaliyle paylaşmayı seven ve en nihayetinde sokma konusunda da beline kuvvet dediğimiz bir yazardır.Üstattır...
arada, dut yemis bulbul gibi, konusamaz kalir ama kalemi cok kuvvetlidir. ah iste o kalem sayesinde de simdi bana dut yedirtti. isin kotusu benim kalemim de kuvvetli degil. yahu haksizlik ama bu.
Sana ey kanımda eriyen kadın
Can nasıl dayansın, nasıl dayansın?
Mezara çekmekse beni maksadın
Önümde o siyah gözlerin yansın.
Bir sütun alevsin, bir sütun duman,
Yalnız seni görür gözünü yuman.
Senden ateşine bir deva uman
Bari gitsin kara toprağa kansın.
Bir çukur solumda, bir taş sağımda
Kabre girdiğim gün bu genç çağımda
Öyle bir yüksel ki sen toprağımda
Görenler ruhumu tütüyor sansın.
Ne zaman seni düşünsem yalnızlığım aklıma gelir
Bir ürperti gibi derinden derine duyarım çaresizliğimi
Nedir bu gürültüler derim, top patlamaları
Nedir bu şakaklarımda zonklayan ağrı
içimden dalga dalga boşanan gözyaşları ne
Bu hangi nehir ki uzayıp gider alabildiğine
Nedir bu ümitsizlik dolu bu kahır dolu yaşlar
Bu denizler altında kopup gelen fırtına
Bu bir çağlayan gibi uğultulu yaşlar
Oysa zamandır ilerleyen imkansızlıklar içinde
Başlangıcı olmayan bir sondur yaklaştığım
Bu ipince nehir nereye gidiyor bilen var mı
Ağlatan ne beni
O doyamadığım dakikalar mı
Düşen aksi mi gözlerime o bal rengi gözlerin
Ki içimde çalkantısıyla hıçkırır denizlerin
Sorarım; bu ağlamak ne kadar, nereye kadar
O zaman rüzgar durur, fırtına diner ansızın
Kapanır yorgun gözlerim bir gece başlar
Ve karanlık uykularla sürer ağlama saatleri
Uyanınca bir ıslak şafaktır gördüğüm
Bir büyük resimdir gökyüzü seyrederim
Yine Özleminle yanıp tutuşur göz bebeklerim
Duyarım vurgularını başımda çaresizliğin
Ben ağlayacak adam değildim bir kadın için
Beni perişan edecek ne vardı bu kadar?
Bir de "Erkekler ağlamaz" diyorsun
Tanrılığından utanmasa
Tanrı bile ağlar...
Sen uykusuzluk nedir bilir misin
Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı
Gözlerini tavana dikip
Düşündüğün oldu mu bütün gece
Ve bütün bir gün
Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç
Gelmeyince
Seni aramayınca
Ölesiye ağladın mı
Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların
Ona ait ne varsa
Bir bir hatırladın mı
Sen günden güne erimeyi bilir misin
Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi
Bir teselli aramayı
Issız parklarda, tenha sokaklarda
Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda
Deli divane yollara düşüp
Yaşlanmış bir köpek gibi
Eskimiş bir gömlek gibi
Atılmışlığını hissettiğin oldu mu
Sevmekten
Günler geceler boyunca yürümekten
Elin ayağın yoruldu mu
Sen yalnızlığın acısını bilir misin
Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına
içinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı
Bütün gururunu çiğneyip
Sevdiğinin geçtiği yollarda
Bastığı toprakları eğilip öptün mü
Sen çaresizlik nedir bilir misin
Sen yokluk nedir gördün mü
Yanan başını
Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden
Sen her gün bin defa öldün mü
Böyleyim diye ayıplama beni
Bir gün kendimi
Sonsuzluğun koynuna bırakırsam
Yaralı ve yenik bir asker gibi
Darılma
Unutma ki
Her seven isimsiz bir kahramandır
Unutma ki
insan; sevebildiği kadar insandır.
imdat çigliklari midir?
bir felaketi mi duyururlar?
anlaşilmaz söyledikleri.
salkim saçak çökerler karanligima.
yalnizligimi dagitirlar,
yagmurda sis düdükleri...
camlarda çehreler hayal meyal.
aramizdan müthiş ayrilmişlardir.
anlaşilmaz niye öldükleri.
son nefeslerini tasarladikça,
insan israrla ölümünü yaşiyor.
yagmurda sis düdükleri...
yürekte keder yogunlaştikça,
bulutlar buz tozuna yozlaşiyor.
anlaşilmaz neleri götürdükleri
sabahlar olur bir türlü uyuyamam
içimde sanki şilepler çarpişiyor,
yagmurda sis düdükleri...
ne kadınlar sevdim zaten yoktular .
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir.
azıcık okşasam sanki çocuktular.
bıraksam korkudan gözleri sislenir,
ne kadınlar sevdim zaten yoktular.
böyle bir sevmek görülmemiştir...
hayır, sanmayın ki beni unuttular.
hala arasıra mektupları gelir.
gerçek değildiler birer umuttular.
eski bir şarkı belki bir şiir,
ne kadınlar sevdim zaten yoktular.
böyle bir sevmek görülmemiştir...
yalnızlıklarımda elimden tuttular.
uzak fısıltıları içimi ürpertir.
sanki gökyüzünde bir buluttular.
nereye kayboldular şimdi kimbilir?
ne kadınlar sevdim zaten yoktular.
böyle bir sevmek görülmemiştir...
Gecelerdir bu kentin özgürlüğü
Yıkık sokak başlarında özgürlüğün ilk anı.
Gözleri cehennem kızıllığıyla
Akşamüstleri evler,
Geceyi beklerim kapı gıcırtılarıyla yankılanırken bomboş caddeler.
Ben, yitik bir aşkın peşinde bu şehrin kaldırımlarından yürürken,
Issızlığını hesaba katmadan dar sokakların,
yalnızlığımın acısını koynumda taşırım.
Bir eskiciye sattım yüreğimi
içinde yitik bir aşkın küllenmemiş hatırasını da.
Oysa hep sevecektim güneşin
bu kenti ışığıyla sardığı zamanları
Ki yüreğimi sevdim içinde yitmemiş bir aşkın ateşiyle.
Hassas bir sevdaydı benim sevdam
Yüreğimi avuçlarında tutarken, bu şehrin titrerdi elleri.
Bense aşinaydım bu kentin kalabalık caddelerine
Bilemezdim o kalabalığın beni yutacağını
Zahirdim, hariçtim, meçhuldüm
Bilemedim aşktan yoksun bu insan selinin beni boğacağını
Tan yeri ağarırken
Esiri olduğum aşkın, yokluğuna sarılacağımı bilemezdim.
Şimdi ben her gecenin gündüzle kucaklaştığı o vakitte
Taze acılara kucak açarım.
Gecelerdir benim özgürlüğüm
Yıkık sokak başlarında
Özgürlüğün ilk anı
Gözleri cehennem kızıllığıyla akşamüstleri evler
Geceyi beklerim
kapı gıcırtılarıyla yankılanırken bomboş caddeler...
Yiğit harmanları, yığınaklar,
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu...
Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan'ların.
Ölünmüş, canım,ölünmüş
Murad alınmış...
Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.
içim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...
sen duygularınla hareket etmek istesende hayatın sana bir dayatması olan durumdur. "arkadaş bu devirde gönülde neymiş aklını kullan" sözleriyle çok karşılaşılır.
hiç bir gönüle kulak verdiniz mi? su hayattan arınıp, hiç kendiniz olup dinlediniz mi? tek yalan söylemeyecek, söyleyemeyecek varlıklar olan gönülleri. o haykırışlar vurmadı mı hiç kulağınıza?
ama ne önemi var değil mi? sadece o aptal zekanız, aklınız. hatta akılsızlığınız. dahası aptallığınız...
oysa karşınızda size sadece sevgiyle gelen, size sevgi kazandırmak isteyen kocaman gönüller var. ve sizden tek istedikleri sadece sevgi yine. başka hiçbir şey değil...
ama siz istemiyorsunuz. gurur adına, onur adına silip atıyorsunuz seviyi, sevgiyi. üstelik hiç düşünmeden. sokmuyorsunuz içeri o taş duvarlardan kimseyi. bilmiyorsunuz ki asıl onursuzluk, akılsızlık, aptallık gönlünüzü reddetmeniz. işte asıl o zaman kaybediyorsunuz. o zaman düşüyorsunuz karanlıklara. hayatı o zaman kaybediyorsunuz. can yakıp, kalp kırıyorsunuz...
siz gönüller... bundan sonrası sizin için... siz yücelerden yücesiniz. ululardan ulusunuz...o tas kalplilere, zalimlere, hainlere inat, dünyaya inat sevin. sevilmeseniz de, taslansanız da, yuhlansanız da vazgeçmeyin. vazgeçmeyin be, yıkın zalimlerin yalan dünyasını. yeni bir dünya inşa edin. yeni dünyanızın temllerini sevgiyle, aşkla kurun. yaşamanızın tek amacı bu olsun. aç kalın, açıkta kalın, divane olun, aklınızı kaybedin gerekirse...
ama vazgeçmeyin, bırakmayın peşini. siz utanmayın. gerin göğsünüzü tüm dünyaya. gelsin zalim kursunları. elbet yaralanacaksınız. ama yıkılmayın, düşmeyin...