kendini istanbulla özdeşleştiriyordun. bense tam aksini düşünüyordum senin için; zaman ve mekana asla sığdırılamazdın !
Bunun sana sığındığım belki, hayattaki herşeyden, sendeki sınırlandırılamamazlığa kaçmak istedim.
bunu başardım. sen yokken de ben seninle olmayı başardım. aşık olduğumu anlatana kadar, duyugularımı dökene kadar seni özlemiştim. ancak bundan sonrasında senin yanındayım, hala da seninleyim.
tanrı beni senin için yarattı bence. senin varlığın ile var oldum böylece. hatta o ki, anne sözcüğü ile ilk akla gelen de sensin. beni doğuran sen miydin ? senden mi var olduğum ben zeynep ? ne dersin.
senden mi var oldum, bunu kanıtlayamam ama seninle var oldum. sana dokunurken merhamiyeti, bakarken sevgiyi, konuşurken aşkı hissettim.
gururla bakarken etrafına, o gururdan tane düşmesin yere diye yalvardım. sendeki bu gurur bendeki hiç bir şeye karşılık gelemediği için yenildim! bütün hepsi bu.
sırılsıklam aşkın ne olduğunu öğrendim. içine akıttığın göz yaşların duygularına karışıp bana aktı, bende ise vücut buldular. söylemiştim ya işte, sen istedin bu gönül ondan tutuştu diye..
koşmadan uçmaya kalkmamı cezalandırmak istedin. baktı ki kendisi uçabiliyor, o halde bana ihtiyacı kalmadı dedin, değil mi ? anlıyorum...
ben korkağım, evet. ancak bu kadar aşıkken, bunları dile getirebiliyorken yaşadığım korku seni incitmek, hafızanda kendime kötü bir yer açmaktandı. nitekim başaramadım !
başaramadım. çünkü bana aşık olmayı öğretmedin. ben bir küçük çocuk gibiydim yanında beni besleyip, büyütmeni istedim. karşılığında ise uslu bir çocuk olacaktım. olmadı...
hastayım, sana bir şeyler oluyor galiba. çok sarsıldım, zeynep gerçekten iyi misin?