Tirstigimdir. kucukken bakip aglarmisim su ara iyiyim cok korkunca telefona odaklanirim ve ya eskiden kalma aliskanlik yorgan altina saklanirim. icimdeki cocugu sevim.
ışığa çıkarsan gölgen karanlık olur orada kimseyi göremezsin. Gece aşkları eşitler her renk eşitlenir. Gölgedeki sır her yanı sarar ve sonuç: aşıklar tutuşur. Şair sevdiğini gölge gibi takip eder ona dokunamaz, ona ulaşamaz, ona dur diyemez gel diyemez ama şair onu hep takip eder durur. Gölgesi ihanet etmez insana ve onu hiç bırakmaz..
renksiz renk ile özdeşleşen gölge, tüm kutsal kitaplarda cehenneme işaret eder.
en çarpıcı örneklerinden birine vakı'a suresinde tanık oluruz; kıyamet atmosferinde cezasını çekenler gölgeye bulanmıştır; kara duman ve gölgeye sıkışıp kalmak, günahkar kulların kaçınılmaz sonudur burada:
"içlerine işleyen bir ateş ve sıcak su içinde,
kara dumandan bir gölge altında,
ki ne serinletir, ne de hoştur"
tüm antik kültürlerde ve batıl inanç biçimlerinde gölge kötülüğü temsil eder.
ya gölgenizden korkmanız gerekir ya da gölgenizi çalıp, sizi yoketmelerinden.
bir ucu ihanetin, bir ucu inanmanın karanlığı ve en başında sevme. sev-me dercesine sunar gölgelerin ardına sığınanların ortalarda görmezsiniz cisimlerini, hayal meyal hatırladığınız bir tek isimleri vardır, bir de gölgeleri hayat izinizde... gölgelerini almak istemezler, cisimlerini alıp gitseler bile.. gölgeleri giderek büyür sizden uzaklaştıkça. onlar gölgeleriyle varolanlar, insan suretine bürünmüş eski hikayeler arasında belki bulabileceğiniz korkaklar! gölgelerini size bırakıp giderler, cünkü o korkaklar gölgeleriyle bile yüzleşmek istemezler... karanlık yüzünü yansıtır kendilerinin cünkü onlar kendilerini siyahların içinde görmek, bilmek, tanımak istemezler... ne zaman kendi gölgesini hatırlatmaya çalışsan, duymazlıktan gelirler... ne güneşin sıcaklığıyla ısınır, ne yağan karın soğuğuyla donarlar, hissizler... onlar aslında 'hiç'ler.
gölge oyunlarına maruz kalmıştınız, onlar sahnedeydiler fakat alkışsız indiler...
karanlığın içinde bırakmaya çalışırlar sizi gölgeleriyle, kendi korkularını size bulaştırmaya çalışırlar oysa sadece karanlık yüzlü insanlar kendi gölgelerini görmekten korkarlar...
Zaten kırgınım ne olur birde sen yorma
Biraz halimden anla..
Gözlerim dalıyor
Gidiyorsam uzaklara
ilişme sükunuma...
Bir kara gölge
Kaçıyor kendinden çığlık çığlığa
Bir karasuret sürgün kendine gidemez ne yapsa...
Ahh dilsizim hmm densizim
Varım yoğum şahidim
Süpürür yalnızlığım köşe bucak ıssız şehrimde
Okşar soğuk duvarları
Bir kara kuzgun kırgın apollo, yakıştı mı ismine
Sen firari dikilip kendine varacağım yer degil ki aslından öte...
Biraz huzur çok mutsuzum, çok mu zor soluksuzum
Yalnızlıkta bir yerdir gidilmeli ara sıra...
Benim bir canla sevip
bin özlemle andığım,
Bari gölgeni bırak bana
Su çiçeklerinin en güzel yanları
budur,
Giderken gölgelerini verirler suya.
Güz akşamları dal kıpırdamazken,
Suda halkalanan gözleridir
Sen de gölgeni bırak bana.
Gönlümün bin güzelliğiyle inanıp
sevdiğim,
Güzelliğini burada ince ince aratma.
Bir kıyıya, bir gün inen fırtına gibi
Birdenbire bir şeyler bırak.
Birşeyleri soğut,
birşeyleri yak,
Dağıt birşeyleri,
birşeyleri kur.
Kendini hiç yokmuşsun gibi aratma...
sevgili öyküler'in kardeşi olan fd şarkısı.sözlere bakalım:
--spoiler--
sevgi sıcak sarsan üşümesem
sensizliği asla düşünmesem
soluğum olsanda beni yaşasan
yeniden doğmak istermisin
sevgi
sevgili öyküler
--spoiler--
--spoiler--
içime saklan hep orda kal
her solukta duymalıyım seni
umudumda kal umrumda ol
sensiz anlamsızım sevgi...
gölge
--spoiler--
ne sevgiymiş yahu, ne şarkılar yazdırmış helal olsun...
dümdüz bir yol vardı karşımızda, yürüyorduk birlikte. ikimiz de buraya nereden geldiğimizi bilmiyorduk, ikimiz de tanrının sevmediklerindendik anlıyorduk. duyu ve algı arasındaki ince çizginin yalnızca zekamızla çözülebileceğini sadece ben biliyordum, asvalt yola değdikçe kavrulduğunuysa sadece o. bir aynılık değildik onunla, aynı düzlemlerin kesişen doğrularıydık yalnızca. üstelik diktik birbirimize, zıtlığın yarım kalmışlığıydık benim tabirimce. bir amerikan film setinden fışkırmış olmalıydık ama bir arabamız yoktu. yolda bırakılmış olmalıydık ama biz kimseyle yola çıkmamıştık. evet, evet, buraya atılmış olamlıydık, başka bir evrenden buraya atılmıştık.
yolun sonsuz olduğuna inanmak istemedikçe, güneşin alnımda yarattığı kavrulma etkisi beni esir alıyor ve ben düşünmeden kabulleniyordum. daha kimbilir neler vardı böyle yaptığım, düşünmeden baktığım, düşünmeden saydığım. geçenlerde altı basamak kaldı demiştim ona, sonra dönüp basamakların altı oluşuna şaşırmıştım, işte tam böyle düşünmden yapmıştım. bu yolculuğa da tam böyle başlamıştım. o benim en ayrılmaz parçamdı ve gelmişti işte.
arkamdan gelmeyi seviyordu, kim bilir belki sadece güneşten korunmak için bunu yapıyordu. güneş dışımdakilerle içimde bir yerleri daha kavuruyordu, güneş dışımdakilerden çok aklımı alıyordu.
oturup dinlendik biraz yolun ortasına. bir sakıncası yoktu nasılsa. ne bir araba vardı geçen, ne bir leylek vardı göçen. anlaşılan tanrı ademoğullarından sonra yeni bir dünya keşfetmiş, meyveyi ağzımıza verip bizi burada terk etmişti.
konuşmuyordu benimle, anlatırken dinliyordu sadece. tepki bile vermiyordu üstelik ama beni anladığını biliyordum. hani susup da yürekten bağlanmak gibiydi onunkisi, ayaklarımızı bir kelepçeyle bağlamıştı yaratan sanki. hiç sormadım dilsiz misin diye, hiç sormadı neden anlatıyorum onca şeyi diye. sadece arkamdan geldi, hep geldi.
güneş batarken o da gitti,
kim bilirdi ki;
güneş batarken gölgemin beni terk edeceğini.
sevmediğimiz çatı katına kaldırdığımız/bellki de yerin dibine indirdiğimiz yanımızdır. ying yangın bir diğer parçasıdır. bu teori daha önce oto rank(dounble) tarafından ortaya atılmış freud tarafından ise geliştirilmiştir)o daha çok tekinsiz-uncanny olarak ifade eder). bu anlamdaki en iyi örnek hoffman tales'deki olympia'dır.
edebiyatta ve sinemada daha bir geniş kullanım alanı bulmuştur. bununla alakalı tonla örnek verilebilir. ama ilk ve orjinal örnekleri verilmesi açısından bakılırsa Dostoyevski'nin dvoynik(öteki)'inde Jakov Petroviç Goladkin isimli memur karşısındaki bulduğu ikizi daha doğrusu bu onun kendi benliğinin bir diğer parçasıdır.
Bu nedenle bir nevi alterego işlevi görür bu anlamda Hitchcock'un filmleri ve karakterlerin düştükleri ahlaki ikilem önemli bir yer işgal eder rear window'daki Jeff'in Lisa'ya frijitliği ve Thorwald'ın onun alterego'su ya da schatten'i olduğu fikrimce oldukça açıktır ya da wolverine origins'deki wade'de wolverine'nin karşıtıdır.
ışık ve güneşin olduğu her yerde vücudun ışığı perdelemesiyle oluşur. gecenin karanlığında bile hep yanınızda olanıda mevcuttur. uğruna herşeyin yapılabileceği sevgili türüdür. gölgeniz gibi hep yanınızdadır.
Selma ve Gölgesi, bizim coğrafyamızda, bizden yola çıkılarak yazılmış, enfes kurgusuyla göz dolduran, düşündürüp heyecanlandıran bir hikâye. Gizemli bir kadının planlarını gizlice uygulamasını ustaca anlatan, aynı zamanda da iki yakın erkek arkadaşın nasıl olup da birbirini yok edecek birer canavara usulca, bilinçsizce ve yumuşak bir şekilde- dönüştüğünü gösteren bir yapıt.