dünyanın eski megalit (taştan yapılmış) tapınaklarına ev sahipliği yapan alan, 200'den fazla dikilitaşı buraya diken insanların neler düşündükleri gerçekten merak konusu. yazıyı bilmemeleri talihsizlik.
Dünya insanlık tarihinin yeniden yazılmasına önayak olan muhteşem bir insanlık anıtı.
Bu anıtın yanında bulunan buğday fosilleri, bu anıtı yapmak için çalışan Avcı toplayacıların gıda ihtiyacını karşılamak amacıyla bu ilkel insanların aşama aşama tarıma geçtiğini gösterir. Yani bilinen tarihin aksine, bir anıt çevresinde yerleşimi ve tarımı başlatmıştır.
Ayrıca bu avcı-toplayıcı atalarımızı böyle devasa bir anıt yapmaya iten inanç sistemi neydi, çok merak etmekteyim
Şanlıurfa civarlarında olan, insanlık tarihinin bilinen en eski tapınağı. hayvan figürleriyle yontulmuş taşları ve T biçimli sütunlarıyla 12.000 yıllık muhteşem bir tapınak. Dünya tarihini yeniden yazabilecek potansiyeli var. itinayla takip ediyorum gelişmelerini.
kim bilir kimler yaşadı oralarda. o taşların önüne bizim gibi insanlar geçti, neler dediler, neler okudular, neye taptılar, onlara orayı yaptıran motivasyon neydi? keşke bilebilsek.
Avcı toplayıcı insanlar tarafından inşa edilmiş görkemli yapıların bulunduğu alandır. Hakkında, bir tapınak olmadığı, bunun yerine insanların bir araya gelmek için kullandıkları bir kamusal alan niteliğinde olduğu konusunda görüşler mevcuttur.
göbeklitepe' nin bir özelliğide hristiyan' ların kutsal kitabı '' King James'' çevirisinde dünyanın m.ö 4004 senesinde yaratıldığı iddiasını çürütmesidir. şöyle ki;
'' 17.yüzyılda irlandalı bir episkopos olan James Usher, Kutsal Kitap’ta verilen soy ağaçlarını ve yıllarını hesaplayıp dünyanın M.Ö. 4004 senesinde yaratıldığını iddia etmişti. 18.yüzyılda bu görüş o kadar popüler olmuştu ki, dönemin en yaygın Kutsal Kitap çevirisi olan ingilizce King James çevirisi bu kronolojiyi benimsemişti. 19.yüzyıldan itibaren ise yapılan bilimsel ve arkeolojik çalışmalar ilk insanların bundan daha eskiye gittiğini gözler önüne sermektedir. Eriha, Göbeklitepe ve Çatalhöyük gibi dünyanın keşfedilmiş en eski yerleşim alanlarının yaklaşık 10.000 – 11.000 senelik bir tarihi vardır. ilk yerleşim alanlarının bu tarihleri şüphesiz insanlığın Usher’ın hesapladığı M.Ö. 4004 senesinden daha eski olduğunu göstermektedir.''
şanlıurfa örencik köyü yakınlarında bulunan, günümüzden 12 bin yıl öncesine tarihlenen bir tapınağın ortaya çıkarıldığı ve çevresinde kazılmayı bekleyen yükseltileriyle dünyanın en eski arkeolojik buluntularına ev sahipliği yapan bir alan göbeklitepe. 1995 yılında alman arkeoloji enstitüsü'nden prof. dr. klauss schmidt başkanlığında başlayan kazılarda bulunan t biçimli ve üzerlerinde o dönemde çevrede görüldüğü varsayılan hayvan ve insan figürlerinin bulunduğu boyları üç, altı metre arası değişen bloklar hemen göze çarpıyor göbeklitepe'de. sayıları elliyi bulan bu sütunlar kabul gören görüşe göre insan şeklinde stilize edilmiş. yan yana konmuş bu bloklar büyük bir daire oluşturuyor, bunlar üzerinde en dikkat çekici figür baş kısmı aşağı bakan aslan kabartması. insanın çanak çömlek yapmaya yeni başladığı bir dönemde buna vakit ayrılması ilginç.
şanlıurfa örencik köyü yakınlarında bulunan, günümüzden 12 bin yıl öncesine tarihlenen bir tapınağın ortaya çıkarıldığı ve çevresinde kazılmayı bekleyen yükseltileriyle dünyanın en eski arkeolojik buluntularına ev sahipliği yapan bir alan göbeklitepe. 1995 yılında alman arkeoloji enstitüsü'nden prof. dr. klauss schmidt başkanlığında başlayan kazılarda bulunan t biçimli ve üzerlerinde o dönemde çevrede görüldüğü varsayılan hayvan ve insan figürlerinin bulunduğu boyları üç, altı metre arası değişen bloklar hemen göze çarpıyor göbeklitepe'de. sayıları elliyi bulan bu sütunlar kabul gören görüşe göre insan şeklinde stilize edilmiş. yan yana konmuş bu bloklar büyük bir daire oluşturuyor, bunlar üzerinde en dikkat çekici figür baş kısmı aşağı bakan aslan kabartması. insanın çanak çömlek yapmaya yeni başladığı bir dönemde buna vakit ayrılması ilginç. daha çok tanıtıma ve yurtiçinden ilgiye ihtiyaç duyan göbeklitepe dokuz bin yıllık bir heykeli bulduğumuz gibi çaldırdığımız bir yer ayrıca, dünyanın en eski heykellerinden birini çalan hırsızlara bir şey yazmıyorum. uzun lafın kısası göbeklitepe pek çok sır barındırıyor ve bunlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.
son kaydedilen gelişmelere göre, taşların üzerinde oyulmuş semboller yüzyıllar öncesinin takımyıldızlarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıkarıldı.
mö 11000 yılında dünyaya çarpan bir kuyruklu yıldızın resmedildiği oymaların bulunduğu göbeklitepe, anadolu'dan dünya tarihini aydınlatan bir hazine adeta.
günümüzden tam 13000 sene önce yaşanan bu olay ile birlikte son buzul çağı başlamış ve mamutların nesli tükenmiştir.
şimdi elde edilen bu bulgular sayesinde daha önce mö 9000 olarak belgelenen göbeklitepe yerleşimi tarihi 2000 yıl daha geriye giderek mö 11000 yılına kadar uzanmış oldu.
rahmetli Prof. Klaus Schmidt hocanın emeği büyük. bu dini alan insanların göçebe iken dini ibadetlerini gerçekleştirmek için yerleşik hayata geçtiklerini kanıtlayan harika bir arkeolojik alan.
kimisinin neden "adem ve havva" efsanesine bağlanamayacağını merak ettiği tapınaktır. bazı sebeplerini sayayım:
1- bir kere söz konusu tapınağın tek tanrı inancıyla alakasının olmadığı ortadadır. adamlar resmen put yapmışlar işte...
2- "adem ve havva" efsanesine inananlar, allah'ın adem ve havva'ya tarımı öğrettiğine inanırlar. oysa tapınağı yapanların tarımı bilmedikleri kesin.
uzatabilirim ama bu kadarı yeterli olur sanırım.
hele ki "nuh tufanı" efsanesi ile nasıl bir bağlantı kurulmuş anlamak mümkün değil.
kimileri "ispat" kelimesini ne kadar kolay kullanıyor... bir yukarıda yazdıklarıma bakın, bir de bunların hemen "ispattır" diye atlayan tavrına. aradaki bakış açısı farkı açık değil mi? ben kendi yazdıklarımın açıklayamadığı boşlukları bile görüyor ve dikkat çekiyorum, bunlar ise yarım yamalak öğrendikleri bir iki şeyden hemen "ispat" çıkarıyorlar.
Avcı - toplayıcı bir topluluk.
Zanaatkar ve Ruhban sınıfı mevcut.
Kreatif bir düşünce yapısıyla birlikte Güçlü bir liderlik var ki mevcut koşullarda devasa bir eser ortaya konmuş.
Tüm bunların biraraya gelmesi insana ilk olarak yaratılış felsefesinin doğruluğu hakkında ipucu vermekte. En azından Nuh tufanının doğruluğunu ispat niteliğinde.
Hal böyleyken neden adem ve Havva abes kaçar anlaşılamamakta .
ilgili gerçeklerden "yerleşik hayata din sebebiyle geçildi" sonucunun çıkmayacağı tapınaktır. elde uygun ve yeterli kaynaklar ve/veya teknoloji yoksa, sırf inanç sebebiyle üretim ilişkileri ve hayat biçimi değiştirilemez. tabi gökten "kudret helvası" iniyorsa o ayrı ama göbeklitepe'deki kalıntılara bakarsak, öyle bir helva inmiş bile olsa, o helvanın yabani bitki ve hayvanlardan yapılmış olduğu sonucu ortaya çıkıyor.
keza göbeklitepe'den "avcı-toplayıcı hayat biçiminden, din sebebiyle tarıma geçilmiştir" sonucu da çıkmaz.
sebep? zira göbeklitepe'yi inşa edenler kesinkes avcı-toplayıcı insanlardı. bu sonuca nasıl varıldığını yukarıda açıklamıştım. öncelikle şunu izah edeyim: "yerleşik hayata geçmek" ile "avcı-toplayıcı hayat biçimi" arasındaki bağlantı göründüğü kadar doğrudan değildir. eğer bir kabilenin etrafındaki doğal kaynaklar yerlerini değiştirmelerine gerek bırakmadan geçimlerini sürdürmeye yeterliyse hem avcı-toplayıcı hayat biçimini sürdürüp, hem de yerleşik hayat yaşayabilirler. yetersizse avcı-toplayıcı hayat biçimini sürdürebilmeleri için göçebelik yapmaları gerekir. diğer taraftan eğer tarımı icat etmişlerse yerleşik hayat biçimine geçmeleri kaçınılmazdır.
peki göbeklitepe'deki şaşırtıcı durum nedir? avcı-toplayıcı yaşam biçimi kabile üyelerine geçimlerini ancak sağlayacak kadar besin sağlar genellikle. beslenebilmek için geniş alanlarda avcılık ve toplayıcılık yapmaları gerekir. nüfus artışının açlığa sebep olması kaçınılmazdır. bu koşullar altında yaşayan kabilelerde "ayakkabıcı", "heykeltraş", "kral ve vezirleri", "üretime katılmayan rahipler" gibi meslek dallarının oluşması son derece zordur. zira yeterli "artık değer" olmadığı için, yöneticilerin "artık değere" el koymaları, geçimlerini böyle sağlamaları mümkün değildir çoğu zaman. keza "ayakkabıcı", "heykeltraş" gibi uzmanlaşmalar da zordur. zira onların hizmetlerinden yararlanmak isteyenlerin, hizmetleri karşılığı verebilecekleri yiyecekleri olması gerekir. tarım yapanlar dar alanlardan kendileri ve aileleri dışında çok kişiyi besleyebilecek yeterlilikte (artık değer) ürün elde edebilirler. fakat avcı-toplayıcılar? duruma bağlı..
durum böyleyken, henüz tarımı ve hayvancılığı icat etmemiş binlerce insanın bir araya toplanıp, göbeklitepe gibi bir eser inşa edebilmeleri elbette şaşırtıcıdır. üstelik eserlerde görülen rölyefler o toplumda belirli meslek dallarının oluştuğunu göstermektedir. tabi etkili ve geçimlerini kısmen de olsa dini hizmetlerden sağlayan bir rahip sınıfı da olmalıdır.
sanırım durumun en olası açıklaması, o bölgenin 12000 yıl önce son derece mümbit, yabani bitki ve av hayvanının aşırı bol olduğu bir bölge olması olasılığıdır. yine de aynı tarihlerde bir benzerinin başka bir yerde görülmemesi ilginç. yani "yeryüzünde bir tek göbeklitepe çevresi çok mümbitti" demek de pek inandırıcı olmuyor.
kimi cahil ise adem ve havva'dan dem vurmuş! putlara tapan adem ve havva? iyiymiş!...
bilinen en eski tapınaktır. 12.000 yaşındadır. kıymeti ne ülkemizde, ne de yurtdışında yeteri kadar bilinmemektedir.
hele ki yurdum teistlerinin göbeklitepe ile pek ilgilenmemesi son derece şaşırtıcı bir durum. zira göbeklitepe marx'ın ilk bakışta çok mantıklı, akla yatkın ve kanıtlarla desteklenmiş gibi görünen tarih tezinin çıkış noktalarından birini yalanlamaktadır. serpil çevikcan konuyla ilgili bir yazı yazmış.
ha göbeklitepe'de cami veya tek tanrı inancı arayan boşuna arar. fakat "organize dinin" (yani ilkel kabilelerin şaman benzeri din adamları tarafından değil, sümer rahiplerine benzeyen, toplumu büyük işler yapmak için yönlendirebilen, kaynakları din adamlarının yönetimindeki dinin) ortaya çıkışının bitki ve hayvanların evcilleştirilmesinden önce olduğunu ortaya koyması, marx'ın tarih teorisine vurulan sıkı bir darbedir.
yukarıdaki entrylere baktığımda kimisinin durumu yanlış anladığını görüyorum. "bölgeye bakıldığında sulak alana yakin degil ve tarım da yapılamaz." deniyor. bir kere 12000 yıl önce orası son derece sulak bir alan olabilir ki bulgular da bunu gösteriyor. fakat o alanda tarımın yapılmadığı doğrudur. sebep? zira bitkiler henüz evcilleştirilmemişti. nereden biliyoruz? zira bölgede bulunan atıklar (dışkı kalıntıları, çöp kalıntıları vd.) hep yabani bitkilere ait kalıntılardır. keza hayvan kalıntıları da öyledir.