guzelligin cinsiyeti

entry4 galeri0
    1.
  1. bir ismigul şimşek yazısı.

    Güzel erkek...
    Tırmalıyor değil mi kulağı?
    Güzel sıfatıyla birlikte duymaya alıştığımız kelime erkek değil kadındır çünkü. Kadınlardan beklenir güzel olmaları.
    Güzel kadın... Şimdi oldu işte.
    Güzel, çekici, alımlı, bakımlı, vs. Ama akıllı yoktur mesela bu sıfatların arasında, yahut yetenekli ya da belki soğukkanlı. Halbuki bir erkeği tanımlarken ilk akla gelecek şeyler. Ya da en azından ilk aranan özellikler.
    Peki böyle midir gerçekten?
    "Kadınlar duygusal, kırılgan, ince, zayıf, güzel... tıpkı bir çiçek gibi...
    Erkekler mantıklı, sert, güçlü, zeki, akıllı, soğukkanlı... tıpkı bir kaya gibi... "
    ... mi?
    Tüm bu insani özellikler herkeste var olabileceği gibi; karakter, çevresel koşullar, genetik faktörler olabilir ancak belirleyicisi. Cinsiyet değil ama asla! insanlarda oluşan yukarıdaki gibi yargıların sebebi ise toplumsal cinsiyet rollerinden başka bir şey değildir. Toplumsal cinsiyet kavramı, her iki cinse de belirli roller yükler, yapıştırır. Kadınlara ve erkeklere, kadınlık durumundan ve erkeklik durumundan bağımsız bazı özellikler yaftalar. Erkek egemen sistemin bekası için, cinslerin bu sistemin isterlerine uygun davranması gerekir. Sistem, adı üstünde erkeğin egemenliğine dayandığı için, kadını baskı altına almaya yönelik düzenlemiştir kendini ve kendisinden azade olmayan insan ilişkilerini. Aksi durum bu egemenliğin tehlikeye atılması ve sistemin varlığına bir tehdit anlamına gelecektir. Kadınların ezilen taraf olmaktan kaynaklı haklı isyanlarını bastırmanın, daha doğrusu çıkmadan önüne geçmenin bir yoludur onları anlayışlı, hoşgörülü, yumuşak olarak nitelendirmek.
    Erkek egemenlik, kapitalizmle birleşince çok daha tehlikeli ve sistematik bir boyuta ulaşır. Birbirinden beslenen bu iki sistemin ortak çıkarları kadınlara hayatı bir kat daha zor kılar. Kapitalizm, doğası gereği her şeyi metalaştırdığı gibi bunu kadın bedeninden de esirgemez(!) Kadınlardan güzel olma beklentisi de, bedeninin metalaştırılmasından bağımsız değildir. Erkeklere ve erkek egemen sisteme "sunulmaya" hazır olan kadın bedeni; kendisinin değil de, babasının, abisinin, kocasının, reklamcının, ana akım medyanın, film yapım şirketlerinin, sanat değil kar üretmek ve sistemin propagandasını yapmak amacıyla şirketleşen "sanat üretim merkezleri"nin, okullarda müdürün, işyerinde patronun ve hatta ilkokul kitaplarına bile soktuğu resmi ideolojisiyle devletin isteklerine göre şekillendirilir.
    Medyada yer alan "Dahi ve Güzel" gibi cinsiyetçi programlar, toplumsal cinsiyet rollerinin meşrulaştırılmasında kapitalizmin nasıl önemli rol oynadığının bir göstergesidir. Programda erkeklere deha, bilgelik gibi roller biçilirken, kadınlardan beklenen ise güzel ve pek tabi salak olmalarıdır.
    Güzellik... Kime ve neye göre?.. Kimin beklentilerini karşılamak üzere? Kadının aynaya baktığında kendisini mutlu hissetmesine değil de; dayatılan güzellik anlayışının kriterlerine göre. Gittikçe küçülen bedenlerle "90-60-90" ı bile "iri ve çirkin" bulan, şampuan reklamlarının vaadettiği ışıl ışıl, canlı ve parlak saçlara alternatif tanımayan, vucüt bakım ürünlerinin pazarlanmasında model olan pürüzsüz "beyaz" bir ciltten başka güzel tanımayan (Geçen sene dünyaca ünlü bir kozmetik firması olan ... 'a reklam çekimleri ve kapak yüzü olmak için sadece beyazları kabul ediyor olmaktan dolayı, ırkçılık iddiasıyla bir dava açılmıştı.), beyaz ten - sarı saç - mavi göz (esmer - yeşil göz olarak da türevlenebiliyor) üçlemesinin güzel olma kriterleri olarak dayatan anlayışa göre...
    Tüketim toplumunun olmazsa olmazlarından reklamlarda da rahatça gözlemleyebiliriz bu durumu. Mesela epilasyon reklamları. Erkeklerin hiç benzeri dertleri olmamasına rağmen kıl, tüy gibi problemlerle uğraşmak zorunda bırakılan kadınlara ağdadan bantına, epilasyon aletinden lazerine bir sürü seçenek sunuluyor. Üstelik kadınların bunları kendileri için değil de sevgilisi, eşi, herkimse birlikte olduğu erkek için yapması bekleniyor. Saç boyası reklamlarından duymaya alışık olduğumuz "Yeni saç renginizle eşinizin gözlerini kamaştırın!" gibi cümlelerle, kadının saç rengi bile kendisinin değil de "erkeğinin" mutlu edilmesi üzerinden tanımlanıyor.
    Kadınlara yüklenen güzel olma sorumluluğu ve zorunluluğu kadınlar arası rekabete yol açıyor. Kadının değeri, insanın değeri, metalaşan bedeni üzerinden güzelliği ile ölçülür hale geliyor. Kadınlarda aranan en önemli şey nasıl göründüğü olunca, kadın da aslında neye hizmet ettiğinin farkında olmadan kendisini ve hayatını bir ölçüde buna göre ayarlıyor. Dayanışma duyguları yerini rekabete bırakıyor. Sıkça duyarız çevremizde "Aman canım, sen de kendine hiç bakmıyorsun ki... Şöyle süslen azıcık, güzel kokular sür, akşam işten geldiğinde kocana güzel görün. Yoksa tabi gider elaleme... " yine bir kadın tarafından verilen bu nasihat; kadının kendisini nasıl da erkek merkezli konumlandırması gerektiğini ve "erkeği"ne sunulacak bir nesneymiş gibi görüldüğünü gösteriyor. Sanki kadınlar, erkeklerin kendilerini seçeceği, tezgahtaki ışıltılı mallar...
    Bu güzellik furyasının bir uzantısı olarak yapılan diyetler, kadının sağlığını tehlikeye atıyor. Her yıl belirli dönemlerde televizyonlarda boy boy görmeye alıştığımız reçetelerin, yaz başına denk gelmesi bir tesadüf değil herhalde. Öyle ya, kadın erkeklere sunulmadan önce (yani mayo ve incecik kıyafetler giymeye başlamadan önce) zayıflamalı ve selülitlerinden arınmalı! Gerçekten sağlık yararına veya kişisel mutluluk adına olmadığı apaçık ortada olan bu çabanın sonucunda kadın hem fiziksel hem de ruhsal yaralar alabiliyor. Diyet yaşının 5'i ; 6'yı bulduğu şu günlerde -0- beden olma arzusuyla yanıp tutuşarak girişilen diyetlerden bazen geçici ve bazen de kalıcı hasarlarla çıkılabiliyor. Karşısında -0- beden görmek isteyen medyanın kadınları acımasızca eleştirdiği, ötekileştirdiği, saflaştırdığı durumlarla her gün karşılaşıyoruz.
    Dayatılan güzellik anlayışının kriterlerine sahip olmayan kadınlar (özellikle ilk gençlik ve gençlik dönemlerinde) bedenlerine yabancılaşıyor. Bedeniyle barışık olmayan, çillerinden, kilolarından, gözlüklerinden... utanan genç kadınlar kendilerini yalnızlaştırmaya itiyor. Kendisine güveni azalırken, zaten cinsiyetinden dolayı yıllarca bastırılmış olmanın yarattığı çekingenlikle hayatta daha pasif bir yer ediniyor.
    Bu güzellik çılgınlığının bir de ekonomik boyutu var tabi. Kozmetiğe yapılan harcamayla Afrika'daki açlığın ortadan kaldırılabileceği UNiCEF gibi STK'ların bile her gün dillendirdiği bir gerçek. Her gün yenisi çıkan ve özünde birbirinden hiçbir farkı olmayan ürünlerin çılgınca tüketilmesi bir nevi sistemin devamını sağlarken kapitalizmin insanlara aşıladığı tüketim arzusunu da kamçılar.
    Erkek egemen sistemin kadınlar ve erkeklerden beklentileri açık. Toplumsal cinsiyet rolleriyle belirginleşen bu beklentiler kadınlar açısından kabul edilebilir değildir. Biz kadınlar bu beklentileri karşılamak bir kenara dursun, kadın kurtuluş mücadelesinin çizdiği yolda toplumsal cinsiyet kavram ve rollerini tümden ortadan kaldıracağız.
    5 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. 4.
  5. güzellik akla sadece bir bayanı getirir ancak skid row solisti sebastian bach'ı görene kadar.

    adam güzeldir, yakışıklı, çekici falan değil; gerçekten çok güzel.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük