dünya da her gün iyi olaylar olmuyor. kanlar dökülüyor, trafikte birileri birilerine bağırıyor, insanlar herkes kendisi gibi düşünsün diye zorbalıklarda bulunuyor, laf yiyor bazı kızlarımız, yollarda taciz ediliyor, sokakta tinerciye rast gelmek ihtimaliyle her dakika gerginiz bile, ve daha lüks yaşamak uğruna bizlerin hakları sömürülüyor gün be gün; ve biz ses etmeyerek adam olduk sanıyoruz...
böyle bir yerkürede her dakika aynı, sakin bir biz olabilmek mümkün mü denildiğinde evet cevabını verecek birini tanımıyorum. ve bu gerginlikler hayatımızı, benliğimizi, davranışlarımızı olumsuz yönde etkiliyor. ama bu kadar olumsuz dış etkenin içimizde her gün bir yerleri koparıp götürmesi, bazen görmemizi engelliyor yanlış gerçekleri; fakat bir fark ettik mi hataları, bir sessiz sakin oturup düşündük mü, yeni bir etkene maruz kalana kadar pişman oluyoruz tüm kötülüklerden. maruz kaldığımız ya da maruz bıraktığımız her kötü şeyden utanç duyuyoruz*. geriye dönüp baktığımızda ağlayabiliyoruz en azından gördüğümüz gerçek ben in ardından. bu da güzel be kardeşim! demek ki hala bir yerlerde güzellik kalmış pişmanlıklara neden olabilen; pişman olup da bir dakika bile olsa yaşanılan yeri güzelleşetirmek için küçük çabalarda bulundurabilen...
o halde guzeliz ulan! içimizde kirli bir ben den başka şey barındırmayana; yani kendimizden her anlamda memnun olduğumuz, yanlışlarımızı asla göremediğimiz dakikaralara kadar; utanmayı, pişman olmaları unutacağımız anlara kadar, hala güzeliz...