kişinin dinlenme zamaninda kafasini dinlemesi ne yazik ki en büyük lükstür ülkemizde. bütün kişinin beyni iş yerinde cesitli tecavuzlere maruz kaldiği için dinlenemek ister ammavelakin evinde istirata cekildiği vakit her fazla ses onu rahatsiz eder. misal olarak -mazide kaldi ama- domatis biber patlucan diye ünleyen zerzavatci, üst katta oturan veledin patur kütür kosmasi, ücüncü sinif boktan arabesk ile mahalleye konser vermeye calisan karsida oturan sivilceli öküz, calan kapi zilleri, yalniş numara olan calan telefonlar hatta yoldan gecen egzozu patlak yerli mali yurdun mali herkes onu kullanmali mantiği ile alinan kamyon ve otomobiller tam anlami ile kafa ütüler.
kişi bir vakit bunlara dayanmaya calisir umursamaz ama bir vakit sonra hafiften contalar oynamaya katlanamaya baslar.
hele ki sehr-i istanbul gibi mnetropoldeyse kendini dag basindaki öküzoglu sitelerine atmayi düsünür ama adi üzerinde dağ basidir oraya pek gitmek istemez.
yorgun yatar yorgun uyur ve yorgun kalakar, gergindir ve en ufak seyde parlar. öfkeli ve huzursuzdur. yorgunlugun verdiği hincla ömrünü kisalttiğini anlamaz bile.
bizler calismayi bilmediğimiz için dinlenmeyi bile bilemeyiz. hafta sonunda göt üstü oturup dinleneceğimize kendimizi yipratmak için elden geleni yapariz.
pazarteside cumadan beter işe gideriz. iste buna pazartesi sendromu derler ahbab. butun haftanin yorgunlugunu pazartrsi gecesi cikarmaya calisirsin ama yukardaki sebeblerden ötürü nah giderirsin. bir vakitten sonra en ufak bir ses bile senin kafani bozar.
sabahları kafanızı toplamaya calisirken gürültüye maruz kalirsaniz eğer bu hissiyat maksimuma cikmaktadir. hele ki bomboş bir gürültü ie cinayet islemeniz an meselesidir bu hissiyattan kurtulmak için.