bunlardaki samimiyetsizlik başka hiçbir grupta yoktur.
isviçre'de doğdum, 12 sene orada yaşadım ve sonra türkiye'ye döndüm. tabii döndükten sonra da sık sık gitme şansım oldu hem isviçre'ye hem de avrupa'da birçok ülkeye. çocukken çok bir şey anlamıyorsunuz haliyle ama yıllar ilerledikçe, insan neyin ne olduğunu görmeye başlıyor.
bunlar kadar bulunduğu yerden şikayet eden bir topluluk görmedim ben. sürekli bir memnuniyetsizlik hali. bulundukları ülkede kendilerini zorla tutuyorlar sanki bu arkadaşları.
örneğin, isviçre'de yaşayanları ele almak istiyorum. adam herhangi bir sebeple isviçre hükümetine etmediği küfrü bırakmıyor ama diğer yandan da küfür ettiği ülkenin sosyal yardımlarıyla geçiniyor. madem beğenmiyorsun, neden ülkenin sana sağladığı imkanlarla geçimini sürdürüyorsun?
bu da yetmiyor, "buralarda hayat yok. türkiye daha güzel" diyorlar. eyvallah, türkiye güzel olabilir. ancak güzelse ne diye oraları bırakıp ülkene dönmüyorsun? seni o ülkede ayağına zincir bağlayıp mı tutuyorlar?
isviçre sadece bir örnekti. bunlardan almanya'da da var, belçika'da da,
avrupa'da ahkam kesip türkiye'nin başına çorap ören. keyifleri güzel değilse gelsinler de burada nasıl yaşanıyor görelim. iKiYÜZLÜ OPORTÜNiSTLER.
almanya, belçika, hollanda, FRANSA ne yapsa yeridir!
türk vatandasi olup da yurt disinda yasayan insana denilendir. zordur gurbetçilik, hele ki yillarca türkiye de yasayip, is güç pesine yurt disinda hayatini devam ettiriyorsan. beni de o insanlar arasinda sayabilirsiniz. sen git yirmi bes sene türkiye de yasa, sonra da çek git baska ülkede yabanci ol. böyle yazdigima bakmayin, çok mutluyum yasadigim yerde, türkiye ye dönmek gibi romantik bir istegim de yok. ama bu arada sirada özlemedigim anlamina gelmiyor. neden mi? çok basit, kendi anadilinde ettigin sohbetin, senin yasadigin kültürden bir insanla olan sosyal iletisimin, baklavan-kokoreçin-kebabin ve daha bir sürü inanilmaz sana hitap eden yemek kültürünün eksikligi ve bunlar gibi siralayabilecegimiz bir çok sey. bunlari insan arada istiyor, özlüyor. peki neden durum böyleyken dönmek bir alternatif degil. onun cevabi da basit. bir insanin ilk karsilastigi engel yasama hakki oluyor. geldigimiz bu medeniyet noktasinda ise bu 'insanca yasama hakki' na dönüsüyor. ki bu bahsettigim sey türkiye de hiç yok. bakin çok az demiyorum, hiç yok. zaten ülkeden kaçmamin birinci sebebi de buydu. o ülkede benim düsüncelerim önemsenmiyor, bana deger verilmiyor. bir sistem var, onun içine gireceksin ve çarklarin arasinda ezilip büzülüp ilerleyeceksin, baska sansin yok. ve yasadigin her saniye, her durum bir küfür niteliginde. türkiyede yasarken hiç gözüne batmayan seylerdi halbuki. ama dünyada her yerde öyle olmadigini görünce insan durup düsünüyor, dünyada bir çok yerde böyle olduguna göre sorun türkiye de olmali diyor. benim düsünceme göre de öyle. o yüzden gördügün bir eksikligi söyleyince ukala oluyorsun, sonradan görme oluyorsun. o yüzden zordur bu insanlarin isi, çünkü almanya da yabanci türkiye de almancidir onlar (almanya da yasamiyorum).
almanya ilk yabancı işçi alımını 1955'de yaptığı bir anlaşma ile italya'dan başlatmış. 1973'te yabancı işçi alımı sona erdirilene kadar çeşitli ülkelerden 14 milyon işçi, almanya'da gurbetçi olmuş.
almanya'nın işçi ihtiyacını karşılamak için misafir işçi olarak giden (bkz: gastarbeiter)ancak geri dönmeyen, ne alman toplumuna uyum sağlayan ne de kendi kültürlerini hatırlayan, adeta arafta kalmış insanlardır.
türkiye'ye en büyük faydayı eurovision'da oy kullanırken veren güruh. onun dışında, genellemesi zor olur ama, yurtdışında tanıştığım ne kadar gurbetçi adam varsa (artık oraya yerleşmiş, hayatını orada sürdüren tatil amaçlı olarak yurtdışında bulunmamış) hepsi düşük eğitim düzeyinde, varoşlarda yaşayan, bir nevi ülke içerisinde düzen bozucu olarak adlandırılan kitleydi.
türkiye'nin yurtdışındaki imajının bozuk olmasının en büyük sebeplerinden birisi. özellikle avrupa'daki gurbetçiler (almanya, hollanda, belçika) yaşadıkları toplumu hiçe sayıp kendi sinerjilerini yaratarak, ortak yaşama kesinlikle karşı çıkıyorlar.
merkel kara kara bunlara ihtiyacı olmadığı için almanya'dan 4 milyon türkü nasıl postalarım diye düşünmesine rağmen, bu sorunu demokratik yollar ile çözme ihtimali neredeyse yoktur.
herhangi bir almanya konsolosluğunda yaz başında geçireceğiniz birkaç saat, gurbetçiler hakkında bile çok iyi fikir sahibi olmanıza sebep olacaktır.
bir kaç alman ve ffransız arkadaşa öyle insanlar olmadığımızı kanıtlamak aylarımızı aldı. üstümüze düşen görevi yaptık. ama sizin aylarca uğraşıp yıktığınız o önyargıların oluşması sadece 3-5 apaçiye bakıyor.
bir de ekleme yapayım. bu tespit de youtube'dan. youtube'da iki cümleyi bir araya getiremeyen, karşı düşünce görünce anında ana bacı avrat giren, adres ver diyen adamların çoğu gurbetçi. görüyorum "adres ver lan ben möşıngladbahın arka mahallesindeyim" diyor, öteki "bonndayım, amına koyarım" diye cevap veriyor, araya birisi kaynayıp "amsterdam'dan atlar gelirim, ananızı sikerim" yazıyor. ne güzel.