en basta istanbul kokusu aile ve dostlar. sonra balli kaymakli pazar kahvaltilari ve o kahvaltidaki sen sesler, istanbul bogazinin keskin yosun kokusu, yaz aksamlarindaki serin esintisi, cengelkoy cinaraltindaki cay bahcesi, tophanedeki nargileciler, nevizadenin ugultusu, istiklal caddesinin insanlari surukleriyisi, kadikoyun gun gectikce artan kalabaligi ve beyaz peynir ve turk usulu yogurt ve ...
hasta olmak gurbette daha bir koyuyor insana. annenin elinde nane limonla gezmesi, her dakika farklı bir çorbayla 'iç bak bu iyi gelecek' demesi. babanın iki de bir gelip 'nasıl oldun?' demesi. onlar tarafından karşılıksız sevilmenin güzelliği. aile yani
ezine peyniri, türk gazetesinin kokusu, boğaz manzarası, huzur, ve tabi ki kapalı her alanda sigara içebilmek. dünyanın neresinde olursanız olun, cebinizde ne kadar paranız olursa olsun, boğaza karşı rakı balık keyfi yapamadıktan sonra her yer sürgün...