koliye doldurduğu kendi elleriyle yaptığı mis gibi yiyeceklerin yanına bir de mektup iliştiren annedir. okuyunca ağlatır, özletir. bir insan bu kadar mı içten yazabilir, bu kadar mı sevgi dolu cümleler kurar.
bırakın elini, ayaklarından öpülesi annedir. benim annem de yaptı böyle şeyler, hala da yapar. duygulandım lan şimdi, annem geldi aklıma...
kolinin içinde muhtemelen her türlü pasta vardır. hatta işi abartıp ayakkabı koyan anneler de yok değildir. (bkz: ben bunu gördüm) (bkz: benim annem)kolinin gelmesiyle aç ve sefil bünyeyi bir mutluluk dalgası sarar ama çok da uzun sürmez be. çünkü yurttaki açlar senden daha fazla yiyerek bitirir her şeyi. sen de artık bir dahaki koliyi beklersin. ya da yıl sonunu...
(bkz: insani yardım)Üniversitedeyken bana gelen koliler yurt camiası tarafından bu isimle adlandırılırdı. Kendimi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri gibi hissettirirdi.
o kolide gelen hamur işlerini dunyada hiç bir şeye değişmeyeceğim yiyecek cümbüşüdür. gerçi gelen kışlık kıyafetlerime kokusu siniyordu ama olsun hepsine değer...
anneliğin gereğini yapan annedir, olması gerekendir. gurbeti yaşayan çocukların hepsi 1 kere bile olsa almıştır o koliyi.
tam 8 senedir alıyorum mesela ben annemden. ama hala koliyi eve getirip açana kadar yaşadığım heyecan hiç değişmedi, içinde ne olduğunu bilsem de. çilek reçeli, memleket balı , yaprak sarması, tarhana, mutlaka yeni yapılmış kapuska turşusu, kıymalı o güzelim börek... sadece heyecanım değil, menü de hiç değişmedi .
ama tatile çıkamadığım memleketime gidip doya doya denize giremediğim bir yaz vardı ki; annem memleketimin denizinin kumundan koymuştu bir torba da, o güzelliği unutamam...
öğrencilik bitti,seneler oldu çalışmaya başlayalı, hala tılsımını koruyor o koliler ilk günkü heyecan var onlarda, anne eli değdiği için, annemin eli değdiği için...
annem seviyorum seni be..
bize çoğu kez "gereksiz" gibi gözükse de içerisinde analara göre çok değerli şeyler barındırır bu koliler. soğukta üşümeyelim diye kazak, aç kalmayalım diye yiyecek, temiz iç çamaşırı vs.
o kolinin içinde yemek yoktur. şevkat, inanılmaz bir sevgi, endişe, özlem vardır. sofraya oturduğunda çocuğumun karnı tok mu diye düşünen, telefon açtığın da bugün ne yedin diyen annenin sıcaklığı vardır. aptallar sadece yemek olarak görür o başka.
benim annem güzel annemdir, senin annen güzel annendir, onun annesi güzel annesidir, kısaca annedir. belki kendisine yapmayacağı şeyleri göndermiştir kuzusuna, yeterki yavrusunun gurbet ellerde canı çekmesindir.
okuldu, işti derken bir sebeple başka bir şehirde yaşayan evladına bir yolunu bulup koliyle yiyecek-içecek, kıyafet gönderir bu mübarekler.
çünkü kendisi yemek pişirirken yemekleri evladının burnuyla koklar, evladının yerine canı çeker yemekten, geçmez boğazından. zaten hep onu düşünüyordur "acaba ne yedi bu akşam, karnını doyurabildi mi" diye.
yanındaki evladına bir kıyafet aldığında gurbetteki evladının yerine imrenir o kıyafate.
bir hafta sabretse ikinci hafta sırf içi boş bir koli gördü diye bunu ''koliyi doldurup evladına göndermesi gerektiğine yorulması gereken mistik bir işaret'' sayar ve başlar doldurmaya.
reçeller, plastik kaplarda köfteler, kızartmalar, pastalar, börekler gırla gider. hepsi tek tek jelatine sarılmış, ayrı ayrı poşetlere konulmuştur, kırılıp dökülmesin birbirlerine karışmasınlar diye. peçete bile unutulmamıştır. hatta anne bazen abartıp marketten aldığı bisküvilerden, çikolotalardan, meyvelerden de koyar, sanki evladı orada beş parasız yaşıyormuş, market yokmuş gibi. ana yüreğidir, ince düşünür, evladı herşeyden besinini alsın ister. bazısı biriktirdiği paralardan üçbeş kuruş da sıkıştırır kutunun içine, bir de not yazar "yiyecekler bozulmadan bitir, derslerinde başarılar, gözlerinden öperim, öptüm annen" diye.
sonra sıra babanın başına ekşimeye gelir. adamın işi-gücü yokmuş gibi bi de paketi göndermekle görevlendirilir. hangi ara işyerinden izin alacak da uygun bir otobüs bulacak adamacağız. ama işin ucunda hanımdan fırça yemek olunca mecburen bir yol bulunur. uzak yollar kısalır ve paket evladın eline ulaşır.