Yurtdışında isen ve Türkiye'ye dönemiyorsan daha fena koyar insana. Çocukken televizyonda görüp anlamadığın uçaktan inip yeri öpen insanlar gelir aklına da onların hissettiklerini hissedersin.
Kolanın tadı bile farklıdır, memleket kolası başka dersiniz. Birgün tatile memlekete gidip kola içtiğinizde tadı unuttuğunuzdan o da farklı gelir. Arada kalırsınız.
Kola tabiki sembolik örnektir ama araflıktır gurbet, ne memleket kolası ne de gurbet kolasını benimsersiniz artık.
insana en ufak şeyleri bile özleten lanet yer. aslında sevdiğin, olmak istediğin yerdesindir ama farkedersin ki yanında sevdiklerin özellikle ailen olmayınca dünyanın en güzel yeri bile hüzün doludur senin için.
ne güzel olurdu lan annem kaldırsaydı beni her sabah, kahvaltı hazırlasaydı..
ne güzel olurdu lan dışarı çıkıp dostlarımla birlikte olabilseydim..
ne güzel olurdu lan başım sıkıştığında babamdan yüzyüze bir tavsiye alabilseydim..
ne güzel olurdu lan oturup abimle 1-2 bira atabilseydim..
ne güzel olurdu sevdiğim kız "gitme o zaman burda kal" dediğinde tamam diyebilseydim...
ne güzel olurdu hem gurbette hem de kendi ülkemde kendimi yabancı hissetmeseydim..
nedensiz gözlerinin yağmur olması, nefes alamamak, zamanın durması gurbet kuşçularıysanız evden annenden babandan sevdiklerinden uzaklaşmak ve yaralı olmaktır.
Halini bilen bulunmaz,
Yüzüne gülen bulunmaz,
Kapıya gelen bulunmaz,
Gurbet hapishanesinde.
Bir mazlum Çimen şarkısı mükemmel özetlemiş.
ben ailemle birlikte kopup geldim doğup büyüdüğüm, istanbul takımlarını degil şehrimin takımını tuttuğum şehirden.
Ve en önemliside dostlarımın olduğu şehirden, aşk acısı meşk acısı sayiklayanlar siz acı görmemissiniz, 12 yasımdan beri emek verip kurduğum efsanevi dost ortamından ayriyim şimdi, ne kadar yüksekten düşersen o kadar çok acıyor ,akşam çökünce kapıya gelip "hadi çabuk ol lan uyuşuk"diyecek bir insan evladı yok. dünyadan izole edilmiş gibiyim, Şükür ki ana-baba yanımda, durumumu bildiklerinden dost olabilmek icin verdikleri çaba yüreğini dagliyor insanın.
orhan gencebay şarkısı. volkan konak yorumunda şöyle bir kısım var hoşuma gidiyor.
ben senin her yanı çiçek açmış yemişlerle dolu fidana benzeyen güzel yüzüne hasret yaşayamam. son hayalim son hasretin son sözüm nar tanem yutkunuşum uyanışlarımın en güzeli.
yolun yarısında durdum yolun umrunda değil
enfüs fısıltıları içinde gam ve keder
kader ve kahpe aynı kefede durmaz madem
bedbaht bahtımla yollarda durmaktan yoruldum
ve mahzun heder, bu kefende kaç okka çeker?
deyiver hele sıla kaç okka daha
"eğil önünde ölümün, yolu yarılayınca" ne demekse?
heyhat!
-bendim- beni aşınca bendimi unuttum
arşın arşın dönmek vakti derken umudum
zalim gurbet umduğum senden öte elbet
öten bülbülü altın kafesten azat et artık ey ömrüm!
üniversiteyi aynı şehride okumamak için yurt dışında okuyup, 2,5 aydır şehrini, arkadaşlarını ve ailesini görmeyen kişinin çektiği çiledir ki kesinlikle insanı olgunlaştırır.