çok sevdiğim bir film olmasına karşın, 'ulen paran yoksa bi halt yapamazsın' mesajını vermesine ve 'bi bucket listim bile yok, bomboş yaşamışım' şeklinde veryansınlara sebep olması bakımından üzen bir filmdir.
en basit örneği fight club'dır. günü alt üst etmekle kalmıyor, hayatı alt üst ediyor, hayata bakışı değiştiriyor. paradan nefret ettiriyor. filmi izledikten sonra kendinizi değerli eşyalara zarar verirken bulmanız olası.
(bkz: the exorcism of emily rose)
normal yaşanıtızda şeytanın dürttüğü anların farkındaysanız, gerçek bir hikayeden uyarlanması ve gecenin köründe izlemeniz, her gece üçte şeytanların ortaya çıktığını düşünüp tırsak saatler geçirmenize neden olabiliyor..
hayatımız acaba birilerinin bize çizdiği sınırlarda, birilerinin bizim için aldığı kararlarla, birilerinin yönlendirmeleri, birilerinin istekleri, birilerinin eğlenceleri, birilerinin reytinglerinde mi geçiyor denir filmin sonunda.evet bizi izleyen yok ama ya varsa.. sadece senin seçtiğin senin belirlediğin senin istediğin ne var hayatında. ya dünya senin gittiğin yerler kadar değilse.. acaba bir gün olur olmaz birşeyler yapmak, sıranın dışına çıkıvermek lazım mıdır?