(bkz: miklos feher)
25 ocak 2004'teki o lanetli vitoria guimaraes-benfica maçının son dakikalarında hakemin kendisine gösterdiği sarı kartı sıcak bir gülümsemeyle karşılayan bu arkadaşımız saniyeler sonrasında yere yığıldığında cennete doğru yola çıkmıştı bile...
hüsn-ü hatime . yani mutlu son . güzel son . herkesin istediği,ötesi olmayan beriye gönüllü yolculuk .
gülerek ölmek esasen basit. nasıl mı ?
şimdi biz uzun bir yolculuğa çıkacağamız zaman ne yapıyoruz . bir çanta alıyoruz önce . sonra ihtiyaçlarımızı içine dolduruyoruz . bize yetecek kadar . atlet, kilot ,çorap ,gömlek, kazak ,ceket , diş fırçası , tıraş takımı ,şarz makinası. gideceğimiz mekanın iklim şartları neyi gerektiyorsa nelere ihtiyaç duyuyorsak hiç birşeyi atlamadan eksiksiz alıyoruz değil mi?
ahanda işte yapmamız gereken yani benim yapmam gerekenin şu olduğuna inanıyorum ki önce bir çanta yani allahın varlığına ve birliğine iman edip sonra o çantanın içini öbür dünyada ihtiyacamız yada ihtiyacım olacak iyiliği , allahın emir ve yasaklarına koşulsuz şartsız ve şüphesiz,iyi niyetli , riyasız , salih amellerle doldurup vakt-i eceli beklemek . sonrası mı . gülerek ölmek .
doğru işi yapmış olmanın tereddütsüzlüğünü iliklerinde yaşayıp son nefesini tebessümle vermek . hüsn-ü hatime.
herşeyin yaratıcısı olan bu alemleri yani ,bu mükemmel kainat düzenini çekip çeviren yaratan derki:
muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya bakmayı emreder. kötü işleri, hayasızlığı ve fenalığı yasaklar, o dusunup tutasiniz diye size ogut veriyor.
mutlu mesut bir hayat yaşadığının kanıtıdır. fıkralara da çok malzeme olmuş bir ölümdür. öyle ki;
'' Bir gün savcı, morga gelen cesetlere bakmış. Birinci ceset sırıtıyormuş, -Niye bu sırıtıyor? diye sormuş. Ordakiler de: -Lotoda 6 bildi sevinirken kalpten gitti, demişler. ikinciyi açmışlar o da sırıtıyomuş, -Niye bu da sırıtıyor? diye sormuş savcı. Ordakiler de: -30 yıl sonra 1 trilyonluk iddiayı kazandı, sırıtırken gitti!, demişler. Sıra Temelin cesedine gelmiş, açmışlar kömür gibi sırıtan bir ceset çıkmış. Savcı sormuş: -Bu niye böyle diye..
Ordakiler de: -Aslında onu yıldırım çarpmış ama o fotoğraf çekiliyor sanmış, poz vermiş. ''
kuru hastalığı: üzerinde çalışılan ilk insan prion (bir çeşit protein) hastalığıdır. papua yeni gine cangıllarında yaşayan yalıtılmış bir toplulukta bulunmuştur. kabile dilinde "korkudan titremek" anlamına gelen "kuru" hastalığı baş ve eklem ağrılarıyla başlayan, titremeler, bilinç bulanıklığı, bellek kaybı ve kontrol edilemeyen bir gülme ile belirtilerini göstermektedir. en fazla iki yıl içinde kurbanlar yüzlerinde bir maske gibi donmuş gülümsemelerle felç olup ölüyorlar. hastalığın kabile kültüründe ölen kişinin beyni de dahil bazı parçalarını cenaze töreni kapsamında yenmesinden kaynaklandığı bulunmuştur. yani hastalık etkeni prion ölü etinin yenmesiyle vücuda giriyor.
kaynak: national geographic, tıp dünyasındaki gizemler.