Ülkede demokrasinin tanımı, hak, özgürlük, adalet, hukuk maskesi altında "kendine müslüman" bir çarşafa büründü. Bu çarşaf açıldı açılalı milyoner sayısı 40 bin arttı, bir diğer deyişle sermayinin %90'ı %10luk dilimin elinde. Adalet ve Kalkınma işini kendi bedenine göre yapan iktidar, şimdi göbeğini kaşıyanlar sayesinde Üsküdar'ı gemiyle geçmiş durumda...
*Bugün "Parasız Eğitim istiyoruz" diyen Ferhat ve Berna 19 ay cezaevinde kaldıktan sonra örgüt mensubu olmaktan yargılanıyor
*Daha dün Hrant'in ölümünü 1 yıl önceden bilinen bir gerçekken, buna rağmen hiçbir önlem alınmayan suikast için örgüt yok denilip Erhan Tuncel salınıyor.
---
Pozantı cezaevinde, çocuklar ırkçı ve cinsel saldırılara uğrayıp ruhsal kimliği darp ediliyor. Bu vakalar içinde, *cinayet, *adam yaralama, *tecavüz*, *nefret suçu, *ihmal ve * görevi kötüye kullanma suçlarını görüyoruz. Bu suçların hepsi, devlet eliyle işleniyor. Evet devlet kendi suçlusunu yaratıp -taş atan çocuklar- daha sonra bunu kendi suçuyla bastırıyor. Bunun 80 darbesindeki asker faşizmiyle ortak atadan geldiğini yaşanmış bir olayla anlatmaya çalışacağım.
1980 Diyarbakır cezaevinde, siyasi suçlular her gün bok dolu suya batırılarak işkence görür, Türkçe konuşamayan her Kürt için bu her gün yinelenir. Sivri zekalı hapishane müdürü "En güzel istiklal Marşı Okuma Yarışması" düzenler, en doğru vurgu ve telafuzla okuyan Kürt bir daha bok havuzuna girmeyecektir. Yarışma yapılır, peki kazanan? Kazanan Alman bir uyuşturucu kaçakçısı olur...
---
"Türkiyede 1993 - 94 yıllarında Bosnalı Müslüman kardeşlerimiz için göz yaşartıcı bir yardım kampanyası başlatılmıştı...
Bursa, Manisa, izmir ve Konya Seydişehir RP örgütü tarafından başlatılan yardım kampanyaları sonucunda toplanan paralar, Almanyadaki Uluslararası insani Yardım Teşkilatı (IHH) hesabına aktarılıyor, oradan Süleyman Mercümek hesabına oradan da Türkiyede Erbakanın gösterdiği hesaplara doğru yolculuğa çıkıyordu...
Başbakan Tansu Çillerin Paralar yerine ulaşmıyor ihbarları üzerine Fatih Savcılığı 21 Mayıs 1994te Mercümekin hesaplarına el koydu.
Kayıtlar gelince görüldü ki, Mercümekin çeşitli bankalarda 14 ayrı döviz hesabı bulunmakta ve muhterem bu hesaplardaki 16 trilyon 548 milyar lirayı bizzat kontrol etmektedir...
Refah Partisi yöneticileri iddialara karşı yalan beyanlara sarıldılar. Paralar Bosnaya ulaştırıldı, dediler... Bosna yalanladı. Grup Başkanvekili Şevket Kazan toplanan paraların 2 milyar lirasının elden Bosnalı Albay Adem Haciçe teslim edildiğini belirtti. Adem Haciçin albay değil, zavallı bir imam olduğu anlaşıldı.
O zamanlar Erbakanın en yakınındaki kişi olan Oğuzhan Asiltürk geçenlerde Konyada dedi ki:
- Erbakan Bey, zeki bir kişiydi, borçlarının evlatlarına kalacağını bildiği için paraları oğlunun ve damadının üzerine kaydetti.
Bir izleyici sordu:
- Yani cihat malını zimmetine mi geçirdi Hoca?
- Hoca değil, çocukları zimmetine geçirdi...
Erbakan ailesinden ne bir ses var ne bir nefes...
Müslümanlardan Bosnaya yardım diye toplanan paralar Erbakan ailesince deve edilmiştir...
Bu olayın yakın tanığı olan bugünkü AKP kadroları neden susuyor..." Melih Aşık - Milliyet Gazetesi 10.03.2012
Kayıp trilyon davasıyla ilgili mahkeme kararını verir ve Erbakan hüküm giyer... O Erbakan ki, "Bana oy vermeyen patates dinindendir" demişti... Mahkeme kararıyla birlikte Erbakan'a hapis yolu görünür, o sırada arka bahçeden kaçan talebeler devreye girer ve "kişiye özel kanun" kendini gösterir. Erbakan'ın yüzü suyu hürmetine, hapis cezası ev cezasına çevrilir. Ancak Erbakan cezasını sık sık ihlal eder, hiçbir yaptırım uygulanmaz...
---
ifade vereye çağrılan MiT müsteşarları Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner ve Afet Güneş üzerinden dönen kişiye özel demokrasiye gelelim. Biindiği üzre bu isimlerin ifade vermeye çağrılması mevcut iktidar tarafından büyük bir tepkiye sahne oldu. Yaşanan gerginlik okyanus ötesine kadar sıçradı ve hemen devreye "devlet eli" girdi. Soruşturmada görevli Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya görevinden uzaklaştırıldı. Değiştirilmek istenen yasada MiT müsteşarlarının çağrılmadan önce başbakanlığın özel iznine bağlı olması hükmü verildi. Bu konu mecliste enine boyuna tartışılmadan AKP'nin çoğunluğuyla kabul edildi. Daha sonra yapılan itirazlarla Danıştay'a gitti.
Bu yasa tasarısı sonrası Danıştay 1. dairesinde 3 savcının görev yerinin değiştirildiğini açıkladı. Danıştay 1. dairesinin üye sayısı da azaltıldı. Alanında uzmanlaşmış olan üyelerden Ahmet Başpınar, Abdullah Dörtlemez ve Muzaffer Dilek başka dairelere atandı. Muzaffer Dilek, üç yıldır görev yaptığı daireden alınması üzerine görevinden ayrılmayı uygun buldu. Bu isimlerin yerine atanan isimlerden birisi de Başbakan Tayyip Erdoğan'ın teyze oğlu ibrahim Er...
---
Kemal Unakıtan'ın "Eski Maliye Bakanı" pastörize yumurtaya yaptığı KDV indirimi mi dersiniz?-Oğlunun pastörize yumurta fabrikası vardı- Yoksa temel gıda maddelerinden önce altn, gümüş, pırlantaya uygun görülen vergi indirimi mi?
Bunlar ağzından hak hukuk, ahiret kelamını düşürmeyen düşüncenin ardından gelen demokrasi incileri. Yeni yasalarla birlikte, bu karanlık çarşafın altına önce cahil bırakılıp sonra sömürülen halkla birlikte, yeni nesiller de çekilmek isteniyor. Velhasıl, bu herifler guguk kuşu -asalak bir kuştur, yumurtasını bir başka kuşun yuvasına yumurtlar, yumurtadan çıkan guguk kuşu yavrusunun ilk işi, yuvanın gerçek sahibi yumurtayı yuvadan yuvarlamak olur- önce yumurtlayıp yerleştiler, sonra bir bir dışarı itiliyor kurumlar. Çarşaf şimdilerde 4+4+4 diye sunuluyor, aslında 4x4 ve bu halkın sırtında cirit atan hayalet...